Komedi yapımları, konusunda tam bir kısırlık yaşıyoruz. Kabul edelim. Tonlarca romantik – komedi dizimiz var onlar neci? Dediğinizi duyar gibiyim. Yeniden komedi vakti…
Güldürmek değil de en azından ağlatmayalım diye yapılan yaz dizilerinin nitelikli komediyle yakından uzaktan alakası yok. Onları kategori dışına koyuyoruz.
Bir Demet Tiyatro, Yasemince, Olacak O Kadar gibi her bölümü tiyatro ustalarının üstün mizahi zekasıyla hazırlanmış, dev komedilerle büyüyen Y kuşağının kahkahası içine kaçmış durumda. Z kuşağıysa bu şahane komedilerin tadına zaten hiç varamadı.
2000’li yılların ortasında özellikle efsane karakterleriyle Avrupa Yakası’yla zirveyi gören Batı tipi sit-com dizileriyle komedimizin tipi değişse de kalitesini korumayı nispeten başardı. Kalite diyorum çünkü Türk seyircisi kötü komedi görmeye tahammül edemiyor. Aynı tarzda yapılan yapımların çoğu reyting canavarının karnında kendine yer buldu. Avrupai ve Anadolu insanını aynı komedi de buluşturan, herkesi aynı şeye güldürmeyi başaran Gülse Birsel kaleminin gücünü ve mizah metodunun ne kadar değerli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
2000’li yılların son deminde Yılmaz Erdoğan’ın yapılmayanı yapabilme cesaretiyle; “tiyatroyu evinize getiriyoruz” mantığıyla çıktığı Çok Güzel Hareketler Bunlar’a gelelim. Yeni oyuncu kazandırma yarışmaları televizyon kültürümüzde uzun yıllardır aşina olduğumuz yapımlardı. Oynanan skeçler üzerinden halk oylamasıyla seçilen genç yeteneklerin büyük yıldızlar olduğunu gördük. (Beren Saat, Engin Akyürek.) Fakat Çok Güzel Hareketler Bunlar farklıydı. Yarışma değil yetişme programıydı ve kurduğu kadro tecrübesiz olmasına rağmen ekrana güldürme gibi zor bir işi yapmak üzere çıkmıştı. Üstelik seyircili tiyatro sahnesinde ve kendi yazdıkları skeçlerle… Kabul etmek lazım ki Yılmaz Erdoğan zor bir işten alnının akıyla çıktı o dönem.
Televizyonda tiyatro izlemek ilk başta farklı gelse de çabuk ısınıldı. Bu türü çok sevdi ve zirveye çıkardı. Ardından benzerleri yapılmaya çalışıldıysa da Çok Güzel Hareketler Bunlar kadar başarılı olamadı. Çok Güzel Hareketler Bunlar ‘ın ilk kuşağı final yaptıktan sonra, yine seyircili komedinin doğduğu yer olan BKM’nin Güldür Güldür Show’uyla (ilk ismi Beşer Beşer.) bu komedi geçişi devam etti ve günümüze kadar da yerini korumayı başardı.
Komedi, yenilikleri kabul eden bir saha kabuk edelim. Farklı fikirlerle buluştuğunda iyi sonuçlar verebiliyor. Yine yakın tarihlerde yapılan; Leyla ile Mecnun, İşler Güçler, Kardeş Payı gibi yapımlar da farklı bir düşüncenin ürünüydü. Seri, yaratıcı, yeri geldiğinde absürt olabilen bu yapımlar seyircisini çekmeyi başarmıştı.
“İlgi çekmek.” Evet. Belki de sihirli kelime bu. Komedi de yeni bir dönüşüme ihtiyaç var. Zira şu dönemde dijital platformlar dışında komedi yazma, çekme gayreti pek yok. Gayret eden de reyting canavarı karşısında boyunun ölçüsünü alıyor. Dram dizileri büyük bir alanı kaplamış durumda ve hiçbir şekilde komedi yapımlarına nefes aldırmıyor.
Komedinin düşüşündeki en önemli etkenin dizi süreleri olduğunu kabullenmek gerek. Yapımcı veya kanal yönetimleri 120 dakikanın aşağısında bir komediyi şu dönemde kabullenmez. Fakat haftalık bir komedi yapımı için mucizeyi başarmak gerek. Seyircili komediye dahi yansıdı bu süre konusu. En fazla 10-15 dakikalık 4-5 skeç izlerken, 15-20 dakikalık skeçler izlemeye başladık. Yazarlar için de oyuncular içinde eziyete dönüşen bu süreç komediye zarar veriyor. Kaliteyi de maalesef düşürüyor.
Süre, reyting gibi nedenlerle dijitale yönelmeden, televizyon kültürümüzün önemli bir parçası olan komedinin tekrardan kaliteli bir şekilde ekrana dönmesini istiyoruz. Kanallarımız ve yapımcılarımız dramalara verdiği şansın yarısını komediye vermeli ki bunaldığımızda; neyse … var biraz kahkaha atıp, eğleniriz dediğimiz, bir tuşluk komedi zevkimiz olabilsin yeniden.