AYM rapor bitimi işe başlamayan ve işine son verilen hemşire davasında hak ihlali kararı verdi
Anayasa Mahkemesi (AYM), erkek arkadaşının cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen ve bu nedenle aldığı 10 günlük raporun bitmesi ardından işe başlamayan hemşirenin memuriyetine son verilmesi kararını, özel hayata saygı hakkının güvencelerini gözeten özenli bir yargılama yapıldığı gerekçesiyle hak ihlali saydı.
Devlet hastanesinde hemşire G.G., 2012 yılında erkek arkadaşının kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ederek şikayette bulundu. G.G., olay sonrası başlayan korku, uykusuzluk, sosyal işlevselliğinde bozulma şikâyetlerine yönelik tedavi görmeye başladı. Ayrıca Aile Mahkemesine başvurarak koruma kararı aldırdı.
İŞE DÖNMEYİNCE MEMURİYETİNE SON VERİLDİ
G.G., olay sonrası 10 günlük aldığı istirahat izni bitimi işe dönmeyince hakkında disiplin soruşturması başlatıldı. Soruşturma sonunda hazırlanan raporda; G.G.’nin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği memurluktan çıkarma cezası ile cezalandırılması kanaatine ulaşıldığı belirtildi. Raporda, G.G.’nin yaşadığı sıkıntılar gözetilerek memurluktan çıkarma cezasının uygun görülmemesi hâlinde il dışına naklen atamasına karar verilmesi ve istirahat raporlarını zamanında kurumuna bildirmesi konusunda uyarılması gerektiği vurgulandı. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, soruşturma sonrası G.G.’nin rapor bitimi işe başlamamasının ilgili kanun maddesi gereği görevden çekilmiş sayılmasına karar verdi.
İDARE MAHKEMESİ VE DANIŞTAY’DAN RET
G.G., bunun üzerine devlet memurluğundan çıkarılmasına neden olan idari işlemin iptali istemiyle, idare mahkemesinde dava açtı. Mahkeme, davanın reddine karar verince G.G., Danıştay’a temyiz başvurusunda bulundu. Ancak Danıştay da idare mahkemesinin kararını yerinde bularak, temyiz başvurusunu reddetti.
ANAYASA MAHKEMESİ HEMŞİREYİ HAKLI BULDU
G.G., memurluktan çekilmiş sayılma kararı nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, 2018 yılında Anayasaya Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Dosyayı inceleyen AYM, 9 Haziran 2021 tarihli kararında; idarenin öncelikle görevin terkine ilişkin ileri sürülen mazeretleri özenli bir şekilde incelemesini, memuriyet statüsünden çıkarılmanın başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde tedbir olduğuna dikkat çekti. Kararda ayrıca mevzuatın kamu görevlisine katlanamayacağı bir külfet yükleyecek şekilde katı yorumundan kaçınılması gerektiği belirtildi.
Başvurucunun ileri sürdüğü mazeretine dayanak olarak bir kısım tıbbi raporla birlikte anılan olayla ilgili ceza soruşturmasına yansıyan ifadesini hem disiplin soruşturması hem de yargılama sürecinde ilgililere sunduğu aktarılarak, “Öncelikle anılan tıbbi rapordaki tespitlerin aksine bir kanıt ortaya konulmadığı, başvurucunun yaşadığı sıkıntıların gözetilmesi hâlinde tayin seçeneğinin uygulanabileceği yönünde değerlendirmeye ve başvurucunun psikolojik durumuna ilişkin gözlemlere yer verilen disiplin soruşturması raporunun gözetilmediği ve daha az müdahale ile beklenen kamusal yararın sağlanabilmesinin mümkün olup olmadığının tartışılmadığı görülmüştür” denildi.
ÖZENLİ BİR YARGILAMA YAPILMAMIŞ
Kararda, başvurucunun psikolojik baskı altında olduğu iddiası tıbbi ve yargısal belgelerle sabit olmasına rağmen bu durumun görevine devamına etki edecek nitelikte olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmadan mevzuatın katı bir yorumuyla bir sonuca ulaşıldığı vurgulandı. Kararda, “Sonuç olarak somut olayda özel hayata saygı hakkının güvencelerini gözeten özenli bir yargılama yapılmamış, başvurucunun memuriyet statüsünün sonlandırılmasının demokratik toplum gereklerine uygun ve ölçülü olduğu ortaya konulamamıştır. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir” denildi.