Bu gökyüzü alev sarısı. Sirenler ninni. Ama uyuma ne olur kal! Yalvarırım uyanık kal!
Bu gökyüzü alev sarısı
Bu yerler kor.
Ama ne olur kal.
Burada kal yalvarırım gitme
Kendi yaktıkları ateşi,
Nasıl da utanmadan
İçimize hapsedip,
Dumanla boğuyorlar.
Bu cehennemde zebani kılıklı şeytanlar
Aramızda.
Melek olmuş hüzünle bakarlar yukarıdan birileri.
Neye geldi sıra? Cenneti mi parselleyeceksin? !
Dünya´nın gözünden bakar,
Her şeyi bilirlermiş.
Madem biliyorsun,
Neden mühürlü bu ağ ız?
Bu masallar, bu yalanlar
Yaktıklarının yanında,
Tutuşup kül olacak.
Bu sustukları,
Çığlıklarla dolacak.
Başardınız mı sonunda?
Sonunda dikebildin mi ceplerini,
Beyaz elbisenin?
Bu çaba doldurmak için mi içini?
Ama uyuma ne olur kal! Yalvarırım uyanık kal!
İsimler değişir, şehirler değişir.
Yüzler değişir, türler değişir.
Ama yanan hep aynı.
Bu yanan can değilse nedir?
Gözyaşları söndürmüyor.
Bu acıyı dindirmiyor.
Söndüren hep uzak.
Körükleyen hep yakın.
Donuyor gibi bedenim.
Gök dönüyor başım üstünde.
Ama bu çelişkide bir şeyler,
Işık olsun diye yanmış gibi.
Kader böyle deyip,
Bu yangını bırakıp gidecek misin?
Ama baksana,
Alın yazıları bile yanıyor.
Bu gökyüzü alev sarısı.
Sirenler ninni.
Ama uyuma ne olur kal!
Yalvarırım uyanık kal!