Geceleri kapatıyorlar ışıkları. Kayboluyor biblo, aklı firarda. Sonra sabah oluyor perdeleri açınca ışık giriyor. Ama çoktan kaybolmuşken ne değeri var?
Evin girişinin solundan geçilen salonda.
Bak orada, sehpanın üstünde
Üstü hafif tozlu.
Biraz umursanmamış gibi. "Biblo"
Misafirler geçerken yanından.
Bazen konusu geçen.
Öylesine güzel olduğu söylenen.
Ya da hiç görülmeyen.
Biliyor biblo.
İlk dar zamanda ilk o elden çıkarılacak.
İlk karanlıkta odun diye.
Onu ateşe atacaklar.
İlk kalp kırıldığında,
Üstüne tuz biber,
Acısı ondan çıkacak.
Duvarlara çarpacak.
Ya da hiç görülmeyecek.
Unutulacak.
Sanki yokmuş gibi.
Kendi bile şüphe duyacak. "Var mıyım yok muyum"
Eğer ki renkleri güzel gelirse sevilir.
Gelmezse boyanır üstüne.
Ama yabancı bu bibloya.
Tanımıyor kendini.
Sevgi kırıntılarının bedelini renkleriyle mi ödedi?
Geceleri kapatıyorlar ışıkları.
Kayboluyor biblo, aklı firarda.
Sonra sabah oluyor perdeleri açınca ışık giriyor.
Ama çoktan kaybolmuşken ne değeri var?
Soğuk eller kırıyor bibloyu.
Ellerinden kalplerine yol yok.
Sonra bir şey olmamışçasına.
Yapıştırıyorlar uyduruk yapıştırıcının tekiyle.
Ama hiç aynı olmuyor bir daha.
Ruhuyla yüreğiyle,
Var olmak istiyor baksana capcanlı.
Bu akıttıkları kan vücudunun değil,
Ruhunun gözyaşları.n vücudunun değil,
Ruhunun gözyaşları.