Hayatımın en büyük çözümsüz sorularından biriydi. “Vefa ne demek?” Tanıdığım herkes ‘Vefa’ kelimesine farklı bir izah yaptı.
Kimine göre her gönlü güzelin borcuydu, kimine göre bu kelimenin açıklaması boğucu ve yorucuydu. Yıllar süren sorunun cevabını, elinde asası ile yol gözleyen Egeli bir teyzeden öğrendim. Kendisi aslen Gaziantepli olan bu teyze, gençliğinde bir öğretmene sevdalanmış. Bir yıllık bakışmaların ardından ailesini, köyünü bırakıp Muğla’ya doğru öğretmenin peşine takılıyor. Kısa zamanda bir ev inşa ediyorlar. O sırada imam nikahı derken günler, haftalar, aylar geçiyor.
Bir sabah darbeyle uyanıyorlar ve öğretmen alınıyor. Teyzem yapayalnız çok tanımadığı insanların olduğu bir köyde öğretmenin tekrar geri dönmesini bekliyor. Köylüler ona yer ayarlıyor, yemekler veriyor. İlk zamanlar Muğla’nın merkezine gidiyor bilgi almak için, kimse yardımcı olmuyor. Orada haftalarca bekliyor ama ne bir haber ne de hakkında tek bilgi alamıyor. Köylüler alıp evine geri getiriyor o ise kimseyle konuşmadan sadece dolu gözlerle ve endişeyle bekliyor. Bir süre sonra çıkıp köyün girişinde elinde asası ile tam 41 yıldır bekliyor. Anladım ki vefa, gönül işiymiş. Bir şeyler kopmuyorsa içinden, düğüm hatta kördüğüm olmazmış.