Çocuğumuzla kuracağımız ‘güvenli bağ’ın temelleri anne karnındaki yolculuğa dayanır. Annenin karnını okşaması bebeğiyle arasında bir bağ oluşmasını sağlar.
Her anne baba için çocuğu biriciktir. Daha dünyaya gözlerini açmadan onun için en özelini en güzelini planlarız. İyi bir doktor, güzel bir bebek odası, kıyafetler, biberon… Bunların her biri çok kıymetlidir elbette. Peki ya yeterli midir?
Asıl değer vermemiz gereken nesnesel unsurlardan ziyade bebeğimizle kurduğumuz ‘güvenli bağ’dır. Yapılan araştırmalar şunu göstermiştir ki; ebeveynleriyle sevgi dolu temas içerisinde bulunan, güzel bir tebessüm ile kendisiyle konuşulan, ihtiyaçları zamanında ve yerinde karşılanan bebeklerin beyin gelişimi ve diğer tüm gelişimsel süreçleri için sağlam bir temel oluşturacaktır. Büyüme ve gelişme adımlarını teker teker atarken, en kıymetli varlığınızın ‘mutlu bir çocuk’ olmasını istemez misiniz? İşte bu yüzden yatırımı nesnesel varlıklara değil, kendimize ve çocuğumuza yapmalıyız. Ama nasıl?
Çocuğumuzla kuracağımız ‘güvenli bağ’ın temelleri anne karnındaki yolculuğumuza dayanır. Annenin bebeğini kabul etmesi, karnını okşaması, onunla konuşması bebeğiyle arasında bir bağ oluşmasını sağlar. Anne karnındaki yolculuğun tamamlanıp dünya yolculuğunun başlamasıyla bu bağ daha da şekillenir. Doğum sonrası anne ve bebek tenlerinin teması, annenin bebeğinin yüzüne bakarak olumlu bir yüz ifadesiyle (vücut duruşuyla) emzirmesi, gülümsemesi, altını zamanında temiz ve kuru tutması, onunla konuşmasını sürdürmesiyle aralarındaki bağ kuvvetlenmektedir.
Güvenli bağ oluşumunda babaların rolü yadsınamaz niteliktedir
Çocuk sahibi olmak iyi bir ekip olmayı gerektirir. Bu ekibin önemli bir parçası da babadır. Baba, henüz bebek dünyaya gelmeden önce eşine sağladığı destek ile aynı zamanda güvenli bağlanma sürecini de başlatmaktadır. Eşinden destek alan anne kendisini güvende ve mutlu hissedecektir. Dolayısıyla bebeğini kabullenmesi ve olumlu duygular geliştirmesi de kolaylaşacaktır. Doğum sonrasında anne baba için tatlı telaşlar başlamaktadır.
İşte burada baba rolünün varlığı çok daha önem kazanmaktadır. Bebeğin bakımından hem anne hem de baba (birincil derecede bakım verenler) eşit derecede sorumludur. Bakım sürecinin tek bir kişide ağırlık kazanması o ebeveynin daha çok yıpranmasını dolayısıyla bebeği ile ilişkilerinin gelişimine de yansımasına yol açmaktadır. Yorgun, tükenmiş, mutsuz bir ebeveyn bebeğinin ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılama hususunda sorunlar yaşayabilmektedir. Bu durum bebeğin içinde bulunduğu dünyaya ve bakım verenlerine karşı olumsuz duygu durumu geliştirmesine yol açabilmektedir.
Dolayısıyla ebeveynler hem birbirlerine hem de bebeklerine karşı sorumlulukları olduğunu unutmamalıdırlar. Böylelikle ebeveynler kendilerine daha çok vakit ayırabilmektedir ve bu da oldukça önemlidir. Çünkü kendisini iyi hissetmeyen, mutlu olmayan ebeveyn içsel duygu durumunu beden diliyle çevresine ve çocuğuna da yansıtacaktır. Ve çocuklar muhteşem bir gözlemcidir. Çevresindeki kişilerin duygularının gerçekliğini en iyi onlar hissederler. Evet, belki karnı tok olacak ama ruhu aç kalacaktır. Bu sebeple mutlu, iş birliği içerisinde olan, sorumlulukların bilincinde olan ebeveynlerin mutlu, huzurlu, dolayısıyla ‘güvenli bağlanmış çocukları olacaktır. Ve bu da çocuğun ileriki yaşamını ve kişilik gelişimini şekillendirecektir. Mutlu yarınlar için mutlu, içinde yaşadığı dünyaya ve çevresine ‘güvenli bağlanmış çocuklar yetiştirelim…