Geçen hafta 3 büyüklerin Teknik Direktörleriyle ilgili yazımdan sonra, bu haftadan itibaren kulüplerimizin yaptığı transfer yanlışlarına değinmek istiyorum.
YANLIŞ – 1
Herkesin bildiği üzere, her köşe başında, her mahalle ortasında 1 Milyoncular vardır. İçinde ufak tefek ev eşyası, oyuncak, araç gereç gibi malzemelerin satıldığı, alınan her şeyin 1,3,5,10 ya da 20 TL olduğu ama adının hep ”1 Milyoncu” kaldığı butik marketler diyebiliriz aslında.
Bizim futbol kulüpleri de ellerinde ki genç, potansiyeli olan, yetenekli oyuncular için yurtdışından teklif geldiğinde ”20 Milyon Euro” istemekle meşhur olmaya başladılar. En azından benim gözümde.
Yıllar önce Ozan Tufan FB’ye ilk geldiğinde ve iyi performans gösterdiğinde 20 Milyon istenmiş, sonra satılmayınca performans düşmüş, Ozan kötü ve şımarık çocuk ilan edilmiş, adeta kovulması bekleniyor bir haldeydi. Akabinde Alanya Spor ve Sergen Yalçın etkisiyle yeniden kendine geldi, FB’ye döndü, milli takıma yükseldi ve yine Avrupa’dan teklifler geldi. İstenen bonservis ne kadardır sizce? Evet doğru bildiniz : 20 Milyon Euro.
Yok mu kardeşim bunun 19 olanı, 21 olanı??? Neden hep 20 Milyon.
- Altay Bayındır ne kadar ? – 20 Milyon Euro
- Kerem Aktürkoğlu ne kadar? – 20 Milyon Euro
- Ozan Tufan ne kadar ? 20 Milyon Euro
- Marcao ne kadar? 20 Milyon Euro
Uğurcan Çakır da bu kervana katılmıştı ama 16-17 Milyon civarı teklif gelince ne hikmetse 25 Milyon Euro’ya yükseldi istenen bonservis.
TS Başkanı Ahmet Ağaoğlu ” Abdülkadir Ömür için Manchester City 23 milyon verdiğinde satmadım, hata yaptım. Ben o hatayı bir defa yaparım.” diyor ama , Uğurcan konusunda da aynı hatayı yapıyor.
Çünkü bizim takımlarımız kendilerine güvenmiyor. Bu oyuncuyu biraz ucuza satarsam yerine aynı kalitede oyuncu koyamam diyor. Ama yanlış düşünüyorlar…
Bir oyuncuya teklif geldiğinde, ücret makul bir seviyedeyse (ki Türkiye pazarı için 10 Milyon üzeri her teklif makul seviyedir) oyuncuları satmamız gerekir. Yerine bir başka genç bulmak, yeni yetenekler çıkarmak zor değil. Zor değil ki artık her sene 2 – 3 tane oyuncumuz bu teklifleri almayı başarıyor.
Bunu görmek için Amerika’yı keşfetmeye gerek yok. Altınordu’ya bakın yeter. 3’e 5’e bakmadan uygun bir teklifte (2 – 3 milyon Euro) her oyuncusunu gönderiyor. Çünkü yerine koyabilecek oyuncu bulma konusunda kendisine güveniyor.
Bir oyuncuya Avrupa’dan teklif gelir de satılmazsa, ertesi sezonlarda üst düzey performans beklemeyin. Çünkü aklı orada kalır genelde…
Avrupa’da zengin başkanları yönettiği kulüpler hariç, geri kalanların hepsi genç oyunculara yönelmiş durumda. Özellikle son yıllarda Türkiye’den giden oyuncuların gösterdiği performans bizi revaçta hale getirdi. Bırakın Süper Ligi, 1. Lig’den transfer yapıyorlar artık. (Çağlar Söyüncü, Zeki Çelik, Cenk Özkaçar ve şimdi de Enis Destan ve Ali Akman gibi). Çünkü bir ekosistem var . Bizim Euro / TL paritesinin 1’e 10 olması, Avrupa kulüplerinin Türkiye’den transfer yapmasını daha kolay hale getiriyor (Avrupa kulübü 1 milyon kazanınca Euro kazanıyor, ama biz 1 Milyon Euro kazanmak için 10 Milyon TL – birim para- kazanmamız gerekiyor). Biz aşağıdan 1 – 2 ye alacağız, Avrupa’ya 10 – 12 civarına satacağız, onlar da sonra 30 – 40’a satacak. Ama biz bu Ekosistemi bozalım, direk biz 30 – 40′ a satalım diyoruz. İyi de arkadaşım bizim 30 – 40 civarı bedel için oyuncu yetiştirme sistemimiz var mı? Tabi ki Hayır…
Ekosistemi bozmayalım, sürekliliği koruyalım. Teklif gelen oyuncuları fiyatını bulduğunda satalım. 20 milyona 3 oyuncu göndermektense, 10 milyona 10 oyuncu gönderelim. Ama yeter ki gönderelim.
VAR MI BİZE YAN BAKAN HEYYY !!!
Evet sonunda Euro 2020 (2021) de bitti. Pandemi , yoğun fikstür, 3 günde 1 müsabaka derken izleyenlerin evde kaldığı şu süreçte futbola doyduğu ama futbolcuların da pertinin çıktığı, 2020’den geriye kalan tek futbol organizasyonu Euro 2020 de , 2021 Temmuz ayı itibariyle son buldu. Ve 33 maçtır yenilmeyen İtalya 34. maçta da penaltılarla galip gelerek, hem de Wembley’de, Futbolun beşiğinde hem de ev sahibi İngiltere’ye karşı kupayı tarihinde 2. kez kazanmanın sevincini yaşadı.
İtalya Milli Takımı’nı izlerken aklıma hep Pamuk Prenses ve 7 Cüceler’de ki cücelerin tekerlemesi gelir.
Biz Tam 7 cüceyiz, 14 kollu bir deviz, Var mı bize yan bakan !!!
İtalya Milli Takımı da bana hep bunu hatırlatır. Boyları kısa olduğundan değil tabi ki (kısa boylular da var o ayrı ) sürekli sahanın her yerinde olmalarından. Sanki 11 kişi değiller de 15 – 20 kişi maça çıkıyorlar gibi. Birisinden kurtul öbürü geliyor, birisine çalım at anında kademe geliyor. İnanın bana rakip takım oyuncusu yerine koyduğumda kendimi bana afakanlar basıyor… Sahada olan rakip takım oyuncularını siz düşünün gariii… :)
Nihayetinde bir büyük turnuva daha (bizim için hayal kırıklıklarıyla) sona erdi ve İtalyanlar adeta tüm Avrupa ve Dünya’ya meydan okurcasına (yıllar öncenin İspanyası gibi) kupayı havaya kaldırdı… Bize de son söz olarak aşağıdaki kelimeleri yazıp tebrik etmek kaldı…
CONGRATULAZIONI ITALIA
CONGRATULAZIONI GRANDE MANCINI…