O bilgisayarlara bulaşabilen virüslerin ilk farkına varan ve bunun için mücadele başlatan bir dahiydi. Jonh McAfee’den bahsediyorum.
Jonh McAfee ticari alanda bilgisayarlar için ilk anti virüs programını geliştirdi. 1992 yılında on binlerce bilgisayar kullanıcısını etkileyen michalengelo virisünün ortaya çıkmasıyla McAfee programı dünya genelinde meşhur oldu ve şirketini halka açarak büyük bir gelirin sahibi oldu. Jonh 1945 yılında ikinci dünya savaşında İngiltere’de görevli olan bir Amerikan askeri ve İngiliz bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Asker babasının görevi sona erince ailecek Amerika’ya gittiler.
Jonh zorlu bir çocukluk geçirdi. Alkolik babası o 15 yaşındayken intihar etti. 60’ların sonunda delikli kart sistemleri kodlayan bir şirkette çalışmaya başlamış ve burada kodlamanın temellerini öğrenmiş. Girişimci bir ruha sahip Jonh kapı kapı dolaşarak dergi satıp küçük bir servet yapmış. 70’li yıllarda silikon vadisine taşınmış ve bir çok teknoloji şirketine iş yapmış. Ancak Alkol ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulamamış. 80’lerin sonunda bir çok şirkete antivirüs programı satarak 5 milyon dolar gibi bir servet yapmış. Kendisi şirket hisselerini sattığında 100 milyon dolar gibi bir servetin sahibi olmuş. Ancak bu rakam 2008 krizinde 4 milyon dolara kadar erimiş. Kendisi Belizeye taşınmış.
2012 yılında komşusunu öldürme suçlamasıyla karşı karşıya kalmış. Guatemala’da tutuklanmış. Hapishaneden kaçmak için kalp krizi geçiriyor numarası yapmış. 2016 yılında ABD başkan adayı olmuş ve yarışı kaybetti. ABD de vergi kaçırma suçundan aranan Jonh McAfee geçtiğimiz yıl İspanya’da tutuklandı ve İspanyol mahkemelerinin ABD’ye iade kararı açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden hücresinde ölü bulundu. Yetkililerden olayda intihar şüphesi olduğu açıklamasını geldi. Ancak McAfee attığı bir tweetde; ” ABD yetkililerinden “Senin için geliyoruz McAfee. Seni öldüreceğiz” mesajları alıyorum. Her ihtimale karşı bugün kendime bir dövme yaptırdım. Kendim intihar ettiysem, yapmadım öldürüldüm. Sağ kolumu kontrol edin”
Bir Öykü
Kocasını kaybetmiş yaşlı bir kadın varmış. Bu ihtiyar oğlu ve gelininin yanında yaşamaya başlamış eşinin vefatından sonra. Akşam yemeklerini aynı masada yiyorlarmış. Yaşlı kadının ihtiyarlıktan ötürü elleri titriyormuş ve çorbasını ve bezelyeleri yere dökmüş. Oğlu ve gelini duruma tahammül edememiş ve ona evin deposunda ayrı bir masa koymuşlar. Kadın her akşam gözü yaşlı şekilde yemek odasındaki ailesini izleyerek yalnız başına yemeğini yiyormuş.
Bir gün yaşlı kadının torunu olan kız çocuğu inşaat setiyle oyun oynuyormuş. Babası kızına sormuş ” Ne yapıyorsun? ” diye. Kız cevap vermiş ” Sana ve anneme masa yapıyorum ben büyüyünce benden ayrı bir yerde yemek yiyin diye ” Kızlarının bu cevabı sonrası sonsuzluk gibi geçen bir süre anne ve baba suskun kalmışlar. Sonrada hüngür hüngür ağlamaya başlamışlar. Hatalarını anlamışlar ve ihtiyar annelerini tekrardan yanlarına almışlar ve birlikte yemeye başlamışlar. Çorbasını ve bezelyesini döken annelerine bir daha hiç kızmamışlar. ( Bu öykü Robin Sharma’nın Ferrarisini satan bilge kitabından )