Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Fatih Aydın, çiftçimizin ve tarım sektörünün sıkıntılarını dile getirerek “Tarım milli güvenlik meselesidir” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Fatih Aydın “Bugün ülkemizde başımızı nereye çevirsek bir dert bir sıkıntı ile karşı karşıya kalmaktayız. Bakınız emeklimizin hali ortada, işçimiz enflasyon karşısında ezilmekte, memurumuz ay sonunu getirememekte. Gençlerimiz ise gelecekten ve ülkeden ümitlerini kesmiş durumdalar” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Fatih Aydın çiftçimizin ve tarım sektörünün sıkıntılarını dile getirerek “Burada sıkıntısı derdi olan kesimleri konuşmaya çalışsak emin olun saatlerce dil dökmek durumunda kalırız. Çünkü dert bir değil bin…”
Bu sebeple burada bugün sadece son zamanlarda daha da unutulan ve yalnız bırakılan çiftçimizin ve tarım sektörünün sıkıntılarını dile getirmek istiyorum.
Yaşadığımız koronavirüs salgın süreci de göstermiştir ki tarım bir ülkenin en hayati meselelerinden birisidir. Tabiri caizse tarım bir milli güvenlik meselesidir.
Yaşanan küresel krizde bir ülkenin tarımsal olarak kendi kendine yetebilmesinin ne denli önemli olduğunu hep beraber görmüş bulunmaktayız.
Fakat gelin görün ki Türkiye’miz düne kadar kendi kendine yetebilen bir ülkeyken uygulanan hatalı politikalar ile bugün tarımsal ürünlerde ithalat patlaması yaşamaktadır. Üstelik ülkemiz tarım yapılması için gerekli tüm özellikleri barındırmaktadır. Toprak yapısı iklim tecrübe yani tarım için olması gereken tüm alt yapı var.
Çiftçimizin ve Tarım Sektörünün Sorunları
Sormak istiyorum, Anadolu’muz gibi münbit bir araziye ve iklime sahip olan bir ülke tarım konusunda bu muameleyi hak ediyor mu?
Peki, nedir bu yaşanan sıkıntının sebebi? Çok açık ki; çiftçimizin ve tarım sektörünün sıkıntılarının görmezden gelinmesidir.
Burada huzurlarınızda çiftçimizin sıkıntısını şu dört başlık altında sizlere özetlemek istiyorum;
- Eğitim Sorunu
- Sağlık Sorunu
- Ulaşım Sorunu
- Ekonomik Sorunlar
1- Kırsal alanda birçok köyümüzde eğitime ulaşma olanakları kısıtlıdır. Bırakın kaliteli eğitim veren bir fen lisesini birçok köyümüzde okul öncesi eğitim ilkokul ve ortaokul bulunmamaktadır. Çok iyi biliyoruz ki her köye bu okulları açmanız mümkün değildir. Keza açılsa dahi bu okulları dolduracak öğrenci bulamazsınız. Çünkü köylerimiz yaşam alanları olmaktan çıkarıldı. Tarımda gelecek göremeyen genç nüfus kentlere akın etti ve bu ahval beraberinde kentlerde başka sıkıntıları doğurdu.
Mevcut pandemi süreci bize gösterdi ki köylerimizi teknolojiden de mahrum bıraktınız. Uzaktan eğitim sürecinde internet ortamı olmayan, tablet ve bilgisayara ulaşamayan çocuklarımızın varlığını bizler gözyaşları ile müşahede ettik.
2- Birçok köyümüzde sağlık ocakları bulunmamaktadır. Sağlık ocağı bulunan köylerimizde de büyük çoğunluğunda doktor hemşire sağlıkçı bulunmamaktadır.
Çok basit hastalıklar dahi tedaviye ulaşamadığı için büyük hastalıklara yol açmaktadır. Birçok köyümüzde eczane bulunmadığı için ilaca ulaşmada zorluklar yaşanmaktadır. Hali ile bu durum çiftçimizin gerekli sağlık hizmetlerini de alamaması manasına gelmektedir.
Biz bunları söylemekten hicap duyuyoruz ancak bu hal çiftçimizi ölüme terk etmektir. Sağlık sektöründe büyük yenilikler ile övünen iktidar iş çiftçimize gelince yine sınıfta kalmıştır. Eli nasırlı, gözü yaşlı, yüreği yorgun çiftçimiz en iyimser tabiri ile sizin bu gafletinizi unutmayacak ve ilk seçimde bunun hesabını soracaktır.
3- Her fırsatta yapılan duble yollar ile övünülmesine rağmen bir çok köyümüzün ulaşımında yol çalışmasının yeteri kadar olmamasından dolayı sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle kışın birçok köy yolu ulaşıma kapanmakta adeta açık cezaevleri oluşmaktadır.
Birçok köyümüze belediyeye ait toplu taşıma ile ulaşım yapılamamaktadır. Hastane, sağlık ocağı bulunmayan köylerde hastalar çok büyük riskler alınarak traktörlerle il yada ilçe merkezindeki hastanelere taşınmaktadır.
Buradan iktidara bir soru sormak istiyorum son 5 yılda sadece kar yağışına bağlı olarak ulaşıma kapanan köy sayısı nedir. İşinizi kolaylaştıralım biraz kaç yüz bin köy yolu ulaşıma kapandı sadece 5 senede. Biz bu soruyu 20 yıldır tek başına iktidarda olan AKP hükümetine soruyoruz.
Hani sayın Cumhurbaşkanı her konuşmasında yapılan duble yolların hesabını yapıyor ya cumhuriyet tarihinde yapılan ve kendilerinin yaptıkları yolları vurgulayarak. Fakat iş alnı terli, bağrı yanık, itaatkâr, gariban Türk çiftçisine gelince bir hesapta biz yapalım ve bu zulmün hesabını soralım istedik.
4- Girdi fiyatlarındaki fahiş yükselme, ürün fiyatları, pazarlama sorunları ve yetersiz destekler sebebiyle çiftçi gelirlerinde büyük bir azalma meydana gelmiş, çiftçimiz geçinemez hale getirilmiştir.
Uzmanlarımıza yaptırdığımız hesaplamalar bize gösteriyor ki 2020 yılı sonunda 100 dekar alanda hububat üretimi yapan bir çiftçinin masrafları (toprak işleme, tohum, akaryakıt, gübre, ilaç, işçilik, Tarla kirası, hasat, nakliye, alet ekipman amortismanı, vergi, faiz ) çıkarıldıktan sonra 1 yılda elde ettiği net gelir yaklaşık 2 – 3 aylık asgari ücrete denk gelmektedir. Aynı hesabı AKP nin tek başına iktidara gelmeden önceki sene yani 2001 yılı için yaptığımızda bu rakam yaklaşık 30 aylık asgari ücrete denk gelmektedir.
Diğer taraftan besi işi yapan üreticimiz 1 kg eti son yem zamları ile hesaplandığında yaklaşık 50,00- 55,00 TL ye mal etmekte ancak 40,00 – 45,00 TL aralığında kesim yaptırmaktadır.1 kg yem 3,50 TL iken 1 litre süt 3,10 TL bedelle satılmaktadır. Kaliteli 1.sınıf tarım alanlarının çeşitli rantlar ile imara açılması ile hayvancılık maliyetleri yükselmektedir.
Bu sene gibi kuraklık olan senelerde TMO nun piyasayı regüle etmesi beklenirken basiretsiz idare yüzünden bu görevini yerine getirememektedir. Açıklanan hububat fiyatları ile piyasada oluşan fiyatlar arasında % 40-50 oranında fark vardır. Sulama imkanı olmayan gariban çiftçimizin elinde zaten kuraklık nedeniyle ürün bulunmamaktadır. Bu hammadde fiyatındaki artış geçen seneki olduğu gibi üreticiye yem ve tohum gibi girdilerde fahiş fiyat artışına neden olacaktır.
Milli gelirin arttığını kişi başına düşen gayri safi milli hasılanın rekorlar kırdığını bütün hükümet kanadı yetkililerinden defaten duyduk. Yapılan hesaplamanın ve ulaşılan sonucun doğru olmadığını biz biliyoruz. Burada yine hiçbir sahibi olmayan ancak tüm imkansızlıklara rağmen üretmekten vazgeçmeyen cefakar çitçilerimizin bu gelirden payını almadığı gerçeği ortağa çıkmaktadır. Türk çiftçisi yine unutulmuş yine geçim değil yaşam endişesine terk edilmiştir.
Dert Var Derman da Var
Biz çok iyi biliyoruz ki üretmeyen toplum batmaya mahkumdur.
Biliyorum burada sizlere pek de iç açıcı olmayan bir tablo ortaya koymuş olduk.
Fakat biz inanıyoruz ki dert varsa derman da var…
Burada saydığımız sorunların her birisinin çözüm yolları da var ve Saadet Partisi olarak bu çözüm yollarını en iyi bilen siyasi parti biziz ve inşallah bu sorunları da biz çözeceğiz.
Bakınız tarım sektörü için ivedilikle atılması gereken adımlar şunlardır;
- Mevcut hatalı tarım politikalarını kökünden değiştirerek üretim ve üreticiyi merkeze alan tarım politikası uygulamaya konmalıdır.
- Para kazanamadığı için toprağa küsen ama özlemini çeken üreticilerimiz yeniden toprakla ve hayvanla buluşturulmalıdır.
- Mevcut sözde desteklemelerin şekli niteliği ve miktarı değiştirilmeli desteklemeler gerçek üreticilere ve yeter miktarda verilmelidir.
- Mutlak suretle planlı üretim modeline geçilmelidir.
- Meralar rant kapısı olmaktan çıkarılmalı gerçek üreticilerin kullanımına sunulmalıdır.
- Çiftçi gelirini artırmak için ürün fiyatlarının artırılması değil girdi fiyatlarının düşürülmesi için tedbirler alınmalıdır.
- Milyon dolarlık gemiciklere değil milyonları doyuran çiftçilerimize indirimli motorin verilmelidir.
- Otoyol ve köprü yapan yandaş müteahhitlere geçiş garantisi değil gecesini gündüzüne katıp üretim yapan çiftçilerimize alım garantisi verilmeli para etmediği için çöpe dökülen ürünlerin önüne geçilmelidir.
- Arazi bölünmesinin önüne geçecek gerçek tedbirler alınmalı parçalılıktan dolayı ekilemeyen araziler üretime tekrar kazandırılmalıdır.
- Büyük şehirlerde beton yığınları arasına mahkum edilen üreticilerimizin sadık yâri yine toprak olmalı, ekip biçtiği arazisi ile buluşturulmalıdır.
- Üreticilerimiz geçinemediği için göç etmekten kurtarılmalı böylelikle çiftçimiz köyünde kalarak ülkesini kalkındırmalıdır.
- Kırsal alanlarda ve köylerimize yeterli donanımda eğitim veren okullarımız inşa edilmeli, iyi sağlık hizmetini sunan sağlık ocakları faaliyete geçirilmelidir.
- Tarımsal girdilerdeki finans sorununu sıfır vergi ve sıfır faiz ile çözülmelidir. Çiftçilerimize finansal okur yazarlık eğitimi verilmelidir.
- Kültürümüzü öz benliğimizi koruyacak bunları yeni nesillere aktaracak sosyal alanlarımız kurulmalıdır.