Güç nefret ve sevgi; Güç sadece bir kaba kuvvette aranmaz. Bir sevgi de güçtür. Sevginin gücü karşısında hükümdarlar, vezirler bile bazen yenik düşer.
İlk çağda güç doğa olaylarındaydı. Mağaralarda sığınan atalarımız, yağmur yağdığında onun gücünü fark edip tanrı ilan eder. Ardından şimşek çakar ve yere yıldırım düşer, etrafı alevler sarar, bunu gören ilkel insan onu da tanrı sanır. Derken güneş açar, fırtına kopar onu tanrı yerine koyar.
Sel gücünü gösterir, önüne ne varsa alıp götürürü, sürükler, bu kez insan onu da tanrı yerine koyar. Ona göre tanrı güçtür ve güçlü olmalıdır. İnsan güçlü sandığı varlığın ya da olmayan, ona gösterilen, gücüne inandığının yanındadır. Oysa çağlar geçmiş, insan teknolojiyle kendi gücünü, tanrısını yaratmış olduğu halde halen daha güçlü görünmez varlıklara inanır nedense…
Güç sadece bir kaba kuvvette aranmaz. Bir sevgi de güçtür. Sevginin, aşkın gücü karşısında nice güçlü gözüken hükümdarlar, vezirle, ordular bile bazen yenik düşer.
Bir Mevlana gücü düşünün ; “Gel gel ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,” derken sevgi ve hoşgörünün mesajını milyonlara vermiş ve gücünü göstermiş, onları bu bilge tavrından ötürü kazanmıştır.” Kalbin bir gün seni sevgiliye götürecek. Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün derman olacak .”diye de ne güzel bir bilgelik göstermiş oluyor Mevlana bizlere.
Sevgi gücünü nefretten almaz, gösterdiği bilgelik, erdemlikten dolayı etrafına gösterdiği ve yansıttığı iyilikten alır. Güç ise farklı kategorilerde kendini gösterir. Zorbalar, hükümdarlar, komutanlar her ne adar gücü askerden, silahtan alsa da o güçle iktidar olsa da mutlak o gücün yıkılacağı korkusunu yaşar ve buna karşı önlem alır. Rahat ve huzurlu yaşayamaz, uyuyamaz.
Elbet bir gün haklının onu yeneceğini düşünür. Ya da yığınların hayranlığını kazanmış, arkasında yığınla gücü olan bir lider!
Nefret ise daha farklı “kendinizi cezalandırmada yardımcı olur,”der Hosea Ballau.
Nefret güce, akla ve hatta aşırı sevgiye olan bir tavırdır aynı zamanda. Onu sürekli kıskanır. Nefret, başarıyı kabullenemez onu sürekli eleştirir ve bu eleştiri dozu kızgınlığa ve öfkeye neden olur.” Nefret, zayıfın kızgınlığıdır,” der Alphonse Daudet aynı zamanda. Akıllı ve bilge insanlar daha duru, daha sakindir. Öfkeli insanlar çabucak kızar ve sonuçları sebeplerinden daha üzücü hale gelebilir.
Sevgi ise “İnsanın kendi kendini aşmasıdır,”der Oscar Wilde. Bilge insan kendinden emin ama ukala değildir hiçbir zaman. Bilgiçlik taslamaz, toplumda iyi bir dinleyici olur, bir şeyler öğrenmeye gayret eder. Bilgisiz insan ise kendini akıllı sanan aptallarla doludur hep.
“Gerçek sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir,”der Muaz.
Gerçek sevginin yıkmayacağı güç yoktur. Günümüzde M.Kemal Atatürk’e duyulan sevgi gibi.
Arada aşınıp, örselense de tekrar yerini bulacağına, en iyi yere oturtulacağına eminim bir gün…