Evet. Sümer Tabletlerinin birinde “Bu Gençlik Nereye Gidiyor?” sorusuna rastlanılmış. O tablette gençliğin, tembel ve saygısız olduğu gibi bazı olumsuzluklardan bahsediliyormuş.
Yani bu ne demek oluyor? Gençlik, sadece günümüzün değil bin yıllarımızın sorunu! Acaba Alexander Graham Bell‘in telefon icadının bu sorunun artması ile bir ilgisi var mıdır? Ama Alexander Graham Bell nereden bilebilirdi ki çok büyük bir ihtiyacı gideren icadının gençliğin vaktinin neredeyse %90’ını harcadığı bir cep aleti olacağını! Aslında telefon çok faydalıdır, doğru ve düzgün kullanıldığı vakit fakat yine de radyasyon gibi bir kanserojen etkisi mıknatısını da pek göz ardı etmemek gerek.
Gençlik de ne yapsın aslında? Bu jenerasyonda kültürün, güzel ahlakın önemi ile doğrudan orantılı bu soru aslında.2 konuşmasından biri argo, küfür olunca çoğu gençlik jenerasyonu mensuplarının, olan yine güzel ahlaklı olmaya çalışan gençlerimize oluyor. Bunun için gençlerimize küfrün eksik insanların malzemesi olduğunu, o eksikliğin ise medeniyet, kibarlık yani insanî duygular olduğu bilincinin aşılanması gerekiyor. Gençlik; sadece bir ülke için değil bütün Dünya için azamî derecede ehemmiyet arz eden bir hazinedir aslında!…
İstihdam!…
Âziz Gençliğimizin en büyük sorunlarından biri olan istihdam, gençliğin üzerinden kazılması gereken bir küf, rutubet misâlindedir aslında.Kazılmadığı yani temizlenmediği müddetçe temeli dâhi sarıp, yıkımlara yol açabilir.Bundan 2 Nesil sonrasını düşünüp, hizmet kalitesini o denli arttırmaya özen gösterecekleri yerde, yarın ne yiyeceğim? Borçlarımı nasıl ödeyebilirim? Gibi dertlere muzdarip olmak zorunda kalıyorlar.
Heves! Teşvik!…
Herkes bu Dünya’da bir mühendis ya da doktor olamayabilir. Belki bir genç çok büyük bir Bilim İnsanı olacaktır. Fakat maalesef bu konudaki teşvikler gençlerimizce yetersiz kalıyor. Bilim’in, başarının yurt dışında değer gördüğü algısı çoğu gencimizde mevcut. Hâl böyle olunca başarının en büyük basamağı olan heves, istek, şevk gençlerimizde adeta körelmiş bıçak konumuna düşmek zorunda kalıyor.
Körelmiş bir bıçağa en güzel sebzeyi-meyveyi getirin! Kesebilir mi? Bu sorunun çözülebilmesi devletimiz tarafından teşvik çalışmaları ile çözülebilir ancak. Çünkü bu durum ciddi mâhiyette olumsuzluklara yol açmaktadır. Gençlerimiz Çok Değerli Bilim İnsanı Aziz Sancar‘ı örnek almak istiyorlar belki fakat bakıyorlar ki kendisinin Bilim’e olan katkılarının en büyük destekçilerinden biri Amerika Birleşik Devletleri olmuş. Eğer biz elimizdeki gençlik gibi bir hazineyi kaybedersek, dinamikliğimizi kaybetmiş oluruz!…
Kadrolu Çalışmak!…
Aziz Gençliğimizin bir diğer büyük sorunu ise bu konudur aslında.Bir gençimiz bir sigortam, sabit bir maaşım, ikramiyem gibi çeşitli bir nevî garanti olarak görülen işim olsun isteyebilir.Fakat fabrikalar maalesef ki öyle bir hâle dönüşmüş ki! Kadrolaşma neredeyse imkansız denecek vaziyette! Çoğu fabrika şu anda taşeronlaşma üzerine yoğunlaşmış vaziyette! Gir, 6 ay çalış, çık! Sizce bu şekilde bir hayat nasıl idâme ettirilebilir ki? Çoğu gençimiz, 6 ay dâhi olsa işim var diyor ve o 6 ay sürecini ister istemez sonraki ayların tâbir-i câiz ise sıkıntı yumağı olmasına vesile olacak şekilde yani borç külfetleri altına girerek geçiriyorlar ve bunu çoğunlukla zarurî olarak yapıyorlar.
Ve Eğitim!…
Yukarıda bahsettiklerimiz kadar önem arz eden eğitim alanı da elbette ki boş ve malayanî geçirilemez! Diploma denilen belgem olsun da yeter bilincinin Âziz Gençliğimizin akıllarından silinmesi gerekir! Ve eğitim alanı ile ilgili en büyük sorunlardan yine yukarıda bahsettiğimiz istihdam meseledir. Çoğu gencimizin bilinci, “Aman! Bir başkası Senelerini eğitime verdi de! Yine de bir işi bile yok!” yönünde gelişmiş bulunmaktadır.
Evet maalesef ki gerçekten de çoğu zaman böyle olmaktadır. İşte! Bu sorunun devletimiz tarafından aşılması gerekmektedir. Ki gençlerimiz olumsuz bir söylemin yerine “Okudum! Çalıştım! Çabaladım! Diplomamı da zirveye çıkarken kullandığım halat olarak kullandım!” Diyebilmelidir!.. Umarım bu denli önem arz eden bir durum hakkındaki naçizane görüşlerimi, Sizlerin o güzel gönüllerinize hitap edebilmek mahareti ile anlatabilmişimdir. En ufak dâhi olsa bir hatamız, sürç-i lisanımız olduysa Af ola!…Saygılar ve Sevgilerim ile…