Türkiye’de kayıtlı 544 cüzzam hastası var. Cüzzam belirtileri nelerdir? Kuluçka ve tedavi süresi ne kadardır?
Cüzzam hastalığının hangi yollarla bulaştığını, belirtilerini, türlerini, tedavisini ve vaka sayılarını anlatan Dermatoloji Uzmanı Dr. Pınar Yönter Oğuz, Türkiye’de kayıtlı 544 cüzzam hastası olduğunu belirterek, bu hastalıkta kısa sürede bulaş riskinin çok düşük olduğunu ifade etti.
Dünyada 1954’ten beri her yıl ocak ayının son haftası Dünya Cüzzam Haftası ve son pazar günü dünyada Lepra yani Cüzzam hastalığı farkındalığı yaratmak amacıyla Dünya Cüzzam Günü olarak kabul edilmiştir. Beykent Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Görevlisi Pınar Yönter Oğuz, cüzzam hastalığı olarak bilinen ‘lepra’ ile ilgili bilgiler aktardı.
“ESKİ BİR HASTALIK”
Cüzzam hastalığının ortaya çıkması, tarihçesi ve gelişimi ile ilgili bilgiler veren Dr. Pınar Yönter Oğuz, ”Lepra dünyanın en eski hastalıklarından biridir; tarihi bilinen yazılı insanlık tarihi kadar öteye gidiyor gibi görünmektedir. Çin’de M.Ö. 5000’lere kadar uzanan belgelerde bu hastalıktan bahsedilir. Hindistan ve Mezopotamya bölgesi de cüzzamın ilk görüldüğünün düşünüldüğü bölgelerdir. Lepra, hastalığın batı kaynaklarında geçen adıdır ve Grekçe ‘deriyi yüzmek’ anlamındaki fiilden türemiştir. Cüzzam adı ise Arapça kaynaklardan gelmektedir ve ‘elin kesilmesi, parmakların düşmesi’ anlamına gelen ‘cezem’ kökünden gelir. Bu anlamlar, hastalığın karakteri hakkında da fikir verir. Cüzzam, mikobakteriyum lepra adı verilen bir bakterinin (mikrobun) sebep olduğu bulaşıcı ve müzmin bir hastalıktır. 19’uncu yüzyılda etken mikrobu keşfeden bilim insanı Gerhard Armauer Hansen ‘e ithafen, ‘Hansen hastalığı’ olarak da anılır” dedi.
“CÜZZAM’IN KULUÇKA SÜRESİ ORTALAMA 5 YIL”
Cüzzamın hala nasıl bulaştığının kesin olarak bilinmediğini söyleyen Dr. Pınar Yönter Oğuz, ”Hasta kişinin mukozal salgıları ile temas ile yayıldığı düşünülmektedir. Bu salgılar, kişi hapşırıp öksürdüğünde havada mikrodamlacıklar halinde asılı kalır ve başka birine bu yolla bulaşabileceği şeklinde açıklanır. Cüzzam bakterisi çok bulaşıcı bir mikroorganizma değildir. Ancak cüzzamlı olup da tedavi görmeyen kişiyle uzun süreli temas ile bulaş riski artar. Tarihte cüzzam hastaları bu nedenle de, kimi zaman acımasız denecek ölçülerde toplumdan dışlanma ve tecrit edilmeye maruz kalmışlardır” diye konuştu.
Cüzzam bakterisinin çok yavaş ürediğini belirten Dr. Pınar Yönter Oğuz, ”Bu nedenle hastalığın kuluçka süresi Dünya Sağlık Örgütü tarafından da ortalama 5 yıl olarak açıklanmıştır. Bazı vakalarda kişinin bağışıklık sistemine bağlı olarak bu süre 20-30 yıla kadar uzayabilir. Çocuklara bulaş daha kolaydır. Amerika kıtasında yaşayan bir armadillo türünün de bu bakteriyi taşıdığı ve insanlara bulaştırabildiği tespit edilmiştir ancak bu risk çok düşüktür. Cüzzam el sıkışmak, sarılmak veya cüzzamlı bir kişinin yanında otobüste veya aynı yemek masasında oturmak gibi kısa süreli temas yoluyla bulaşmaz. Cüzzamlı hamile anneler bunu doğmamış bebeklerine geçiremezler. Cüzzam, cinsel temasla da bulaşmaz. Bulaş için daha uzun süreli temas gerekir” diye konuştu.
CÜZZAM BELİRTİLERİ NELERDİR?
Cüzzam hastalığının belirtilerine de değinen Dr. Pınar Yönter Oğuz, hastalığın en yaygın olarak deri, sinir hücreleri ve mukoza zarlarında ortaya çıktığını söyleyerek şöyle devam etti:
”Ciltte görülebilen belirti ve semptomlar arasında renksiz, uyuşmuş lekeler ile ayak tabanında ülserler; kalın, sert ya da kuru cilt dokusu, deri altında bakteri içeren nodüller yani düğüm şeklinde büyümeler, yüzde ve kulakta ağrısız morumsu şişlikler, saç ve kaş kaybı sayılabilir. Cüzzamın sinirlere verdiği hasardan dolayı görülen belirtiler arasında ciltte etkilenen bölgelerde uyuşma, kas zayıflığı ya da özellikle el ve ayakta felç, sinir hücrelerinde kalınlaşma ve yüz sinirleri etkilendiğinde körlüğe yol açabilen göz hastalıkları vardır.
Deride ortaya çıkan lezyonlar ile sinir sistemindeki hasar dokunma, sıcaklık veya ağrı algılamada azalma ile sonuçlanır. Bu da hastaların acı hissini algılayamadıkları deri alanlarında kolayca yanma, travma gibi hasar yaralanmaları çıkmasına sebep olur. Cüzzamın tedavi edilmemesi durumunda bu belirti ve semptomlar ilerleyerek daha ağır bir hal alır. Gelişen komplikasyonlar arasında en önemlileri körlük veya glokom, yüzde bozulma (kalıcı şişkinlik, yumrular, topaklar), erkeklerde iktidarsızlık ve kısırlık, böbrek yetmezliği, uzuvlarda kalıcı hasarlar, burun kanamasına ve kronik tıkanık buruna sebep olabilecek burun içerisinde kalıcı hasardır”
“LEPROMATÖZ CÜZZAM CİLDİ, SİNİRLERİ VE DİĞER ORGANLARA DA ETKİLİ”
Cüzzamı sınıflandırmak için birkaç sistem olduğunu söyleyen Dr. Pınar Yönter Oğuz, ilk sistemin tüberküloit cüzzam, lepramatöz cüzzam ve sınırda cüzzam adı verilen üç farklı türden oluştuğunu söyledi ve türleri sıraladı:
“Tüberküloid Cüzzam; Bireyin bağışıklık tepkisi iyi ve etkindir. Bu tür enfeksiyonu olan bir birey yalnızca birkaç lezyon sergiler. Hastalık belirti ve semptomları hafif seyreder ve bulaşıcılık oranı da hafiftir. Lepromatöz Cüzzam; Bireyin bağışıklık tepkisi zayıftır. Bu tip cüzzam ayrıca cildi, sinirleri ve diğer organları da etkiler. Hastalığın bu türü daha bulaşıcıdır. Sınırda Cüzzam; Hem tüberküloit hem de lepramatöz cüzzamın klinik özellikleri gözlemlenir. Uzmanlar bu tipi, diğer iki tip arasında bir sınırda kabul ederler.”
Cüzzam sınıflandırılmasında kullanılan ikinci sistemin ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından kullanılan sınıflandırma sistemi olduğunu bildiren Dr. Oğuz, ”Buna göre ilk kategorinin adı az basilli lepradır. Burada vücutta beş ya da daha az lezyon görülür ve ciltten alınan örneklerde bakteri tespit edilemez. İkinci kategorinin ise çok basilli lepradır. Burada, daha fazla lezyon görülür ve ciltten alınan örneklerde bakteri tespit edilebilmektedir” ifadelerini kullandı.
“BAZI VAKALARDA TEDAVİ 1-2 SENE BOYUNCA DEVAM EDEBİLİR”
Dermatoloji Uzmanı Dr. Pınar Yöntem Oğuz, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Cüzzam tedavisi aylarca, bazı vakalarda ise 1-2 sene boyunca sürekli bir şekilde devam eder. Eğer cüzzam şiddetli hale gelmeden önce teşhis edilirse, kişi için durum daha olumludur. Erken tedavi, daha fazla doku hasarı oluşmasını önler, hastalığın yayılmasını durdurur ve geri dönüşsüz hasarların önüne geçer. Cüzzam tedavisi sürecinde verilen ilaçların doktorun belirttiği gibi kullanılması çok önemlidir. Antibiyotiklerin erken bırakılması, bakterilerin daha dirençli bir şekilde geri gelmesine neden olabilir.
Tedavi sürecinde yeni bölgelerde uyuşma yaşayan hastalar bunu mutlaka doktora bildirmeli ve bu bölgelerde yanma veya kesilme nedeniyle meydana gelecek hasarları fark etmekte güçlük çekebileceklerini göz önünde tutarak daha dikkatli hareket etmelidir. Tanı gecikirse vücutta önemli şekil bozukluğu veya sakatlıklar oluşur. Yine de daha fazla vücut hasarını önlemek ve hastalığın başkalarına yayılmasını önlemek için uygun tedavi uygulanmalıdır.”
“YILDA BİRKAÇ KİŞİDE YENİ LEPRA VAKALARINA RASTLANIYOR”
Cüzzam hakkında ön yargıların günümüzde de devam ettiğini söyleyen Dr. Pınar Yönter Oğuz, “Ülkemizde son yıllarda, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, yılda birkaç adet yeni lepra vakasına rastlanmaktadır. Bugün hala dünyada özellikle açlık, yoksulluk, hijyen koşullarının kötü ve sağlık hizmetlerinin ulaşılamaz olduğu bölgelerde ve iç savaşların yaşandığı coğrafyalarda hastalık hüküm sürmektedir.
Geçmişte her yıl dünya çapında pek çok kişi cüzzam hastalığından muzdarip olurdu. Oldukça bulaşıcı, yıkıcı bir hastalık olarak biliniyordu ve korkuluyordu ancak şimdi yayılmasının zor olduğunu ve fark edildiğinde kolayca tedavi edilebileceğini biliyoruz. Yine de hastalık hakkında birçok ön yargı halen günümüzde de devam etmektedir ve hastalığa yakalananlar çevreden izole edilip ayrımcılığa uğrayabilmektedir” dedi.