Değerli gazeteci arkadaşım Orhan Uğuroğlu, yaptığı haberler nedeniyle 1983’te de silahlı saldırıya uğramıştı. Üstelik o saldırıyı yapan kişinin kimliği çok ilginçti. Genel başkan hızla kalktı, belindeki silahı çekti ve…
Aşağıda bu olayın hikayesini okuyacaksınız.
Başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül darbesini yapanlar 1983’de yeniden demokrasiye geçmek istediler.
Ama geçilecek yeni dönemde de ipleri ellerinden bırakmak istemiyorlardı.
Bu nedenle emekli general Turgut Sunalp’e Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni (MDP) kurdurdular.
O süreçte bazı partilerin yapılacak genel seçime katılması önlendi. MDP dışında Anavatan Partisi (ANAP) ve Halkçı Parti’ye (HP) izin verildi.
Hesap çok basitti:
Seçime 3 parti girecek ve bunlar arasında mevcut darbe yönetiminin de desteğiyle MDP ipi göğüsleyecekti.
Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı.
MDP’nin başına getirilen Turgut Sunalp belki iyi bir askerdi ama iyi bir siyaset adamı değildi, seçmene hiç sempatik gelmedi.
Sunalp’in seçim kampanyasını Günaydın gazetesi adına izleyen Orhan Uğuroğlu’nun anlattıkları bunun çarpıcı örneğiydi:
“İzmir mitingi öncesinde Efes Oteli’ne yerleşen Sunalp, odasında kabul etti beni.
Bir ara pencereye yaklaştı, az sonra konuşacağı meydana baktı. Gördüğü büyük boşluklar karşısında hüzünlendi. Önce kalın purosundan derin bir nefes çekti, daha sonra sol elindeki viski kadehinden kocaman bir yudum aldı. O sahneyi kaçırmamış, fotoğraf makinemin deklanşörüne birkaç kez basmıştım.
Ertesi gün Günaydın gazetesinin manşeti şöyleydi: Sunalp Paşa boş meydanı görünce hüzünlendi…
Çektiğim fotoğraf da haberin kanıtı olarak yayınlanmıştı.
Sabah otelin kahvaltı salonunda gazetelere bakan Sunalp, bizim gazetenin manşetini görünce yanındakilere, ‘Bana çabuk Orhan Uğuroğlu’nu bulun’ diye bağırmış.
Az sonra yanındaydım. Yüzü asık, saçları adeta diken dikendi.
Etrafındakilerin şaşkın bakışları arasında elindeki Günaydın gazetesini rulo biçiminde yuvarlayıp öfkeyle uzattı bana.
Bu hareketiyle vermek istediği mesaj çok açıktı.”
Turgut Sunalp’le Uğuroğlu’nun yolu genel seçim gecesi bir kez daha kesişti.
Yine Uğuroğlu’ndan dinleyelim:
“Oyların sayılmaya başlanmasından birkaç saat sonra seçim sonuçları neredeyse kesinleşmişti. ANAP tek başına iktidara geliyordu. MDP ise HP’nin ardından üçüncü olabilmişti
Haber Müdürü’nün verdiği görevle saatler gece yarısına doğru gelirken yanımda gazeteci arkadaşım Mehmet Öztoprak olduğu halde MDP Genel Merkezi’ne gittim.
İktidara geleceklerine kesin gözüyle bakarken üçüncü olabilen MDP tam bir sessizliğe bürünmüştü.
Partinin ışıklarının çoğu sönüktü, kapıda güvenlik elemanı dışında kimse yoktu.
O elemana partide yetkili kimse olup olmadığını sordum. ‘Sadece paşamız kaldı, diğerleri gitti’ yanıtını aldım.
İçeri girip Sunalp’in makam odasına yöneldik.
Odanın kapısını yavaşça açtım, başımı içeri doğru uzattım.
Masasında adeta yıkılmış bir halde oturuyordu Sunalp.
‘Sayın paşam, seçimle ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı’ diye seslendim.
Dönüp bize baktı ve işte ne olduysa o anda oldu.
Çevik bir hareketle yerinden fırladı, belindeki tabancasını çekip üzerimize doğru yürüdü.
Ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı bilemedik, donup kaldık.
İlk toparlanan galiba bendim. Arkadaşıma, ‘Kaç Mehmet kaç… Paşam çok sinirli’ dedim. Önde Mehmet arkasında ben merdiven eşiklerini üçer dörder atlayarak indik aşağı ve genel merkez binasından dışarı kendimizi zor attık.”