Pandemi sürecinde mesailerine evden devam eden çalışanlar, “tükenmişlik sendromu” ile mücadele ediyor.
Geride bıraktığımız 2020 yılının başından bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, özellikle profesyonel yaşamda dengelerin değişmesine neden oldu.
Pandemi öncesinde kimi şirketler tarafından tercihen uygulanan uzaktan çalışma yöntemi artık pek çok şirket için kalıcı hale geldi. Sadece çalışanlar değil, üst düzey yöneticiler, CEO’lar ve şirketlerin sahipleri de sendromdan nasibini aldı.
Biz de sizler için bu konuyu inceleyerek, uzman görüşlerine yer verdik.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU NEDİR?
Tükenmişlik; kaynaklar ve talepler arasındaki dengesizlikten kaynaklanan bir süreç olarak görülmektedir. Buna ek olarak tükenmişliği, iş görenin aşırı strese ve işindeki tatminsizliğe karşı işinden soğuması şeklinde gösterdiği bir tepki olarak tanımlayabiliriz.
Sendrom, “Başarısız olma, yıpranma, aşırı yüklenme sonucu güç ve enerji kaybı veya karşılanamayan istekler sonucu bireyin iç kaynaklarında tükenme durumu” olarak da tanımlamaktadır. Bu süreç, zihinsel, duygusal ve fiziksel bitkinlik ve yorgunluk durumlarını belirten ve zaman ilerledikçe kendini belli etmeden gelişen bir süreçtir.
Duygusal isteklerin çok fazla kendini gösterdiği ortamlarda çok fazla çalışmaktan kaynaklanan, bedensel yıpranma, çalışma arkadaşları ve hayata karşı negatif davranışlar oluşturulması gibi göstergelerin eşlik ettiği bir durum olarak da ifade edilebilir.
UZMANLAR NE DİYOR?
Dünyanın önde gelen liderlerine koçluk desteği veren Fatih Elibol, konuya ilişkin değerlendirmede bulunarak, “Tükenmişliği ortadan kaldırmak, yöneticilerin çalışanlarının neye ihtiyacı olduğunu anlayabilmelerinden geçiyor. Bu da ancak çalışanlarıyla sağlıklı bir iletişim kurmakla mümkün oluyor. Koçluk ise bu noktada en büyük yardımcı. Söz konusu destek, kariyer sahibi yöneticilerden iş hayatına yeni atılmış genç bireylere, kişisel gelişimi odağına alan herkese, profesyonel ve bireysel hayat kalitesini artırmak için fark etmeleri gerekenleri sorularla karşılarına çıkarıyor.” ifadesini kullandı.
Koçluk yapan Elibol, bu desteğin faydalarını anlatarak, “Şirketlerde çalışan her kademedeki personelin tüm iş süreçlerini katma değerli yapmalarını sağlıyor ve kurum vizyonu ile çalışanların iş vizyonunu ortak bir noktada buluşturuyor. Bir diğer deyişle, bireyler her ne kadar yaşamlarında belirli bir yolu kat etmiş olsalar da pandemi sürecinde de şahit olduğumuz gibi yaşamın değişen şartları bireyleri sürekli olarak değişime zorluyor. Bir koçun profesyonel bilgi ve becerileri kapsamındaki yaklaşımı ise bireylerin yenilenen hayatlarında ileriye doğru nasıl hedefler belirleyecekleri hakkında farkındalığını artırmaya yardımcı oluyor” diye konuştu.
“TÜKENMİŞLİK” KENDİNİ BU BELİRTİLERLE ORTAYA KOYUYOR
Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva ise, tükenmişlik sendromu belirtilerini şöyle sıraladı:
Yorgunluk: İlk aşamalarda sıradan bir yorgunluk gibiyken tükenmişlik ilerledikçe, gündelik işleri sürdürmek hatta kişisel bakımını sağlamaya kadar gidebilen işlevsellikte bozulma görülebilir.
Uykusuzluk: Artmış strese bağlı olarak tükenmişlik yaşayan kişi, yorgun hissetmesine karşın uykuya dalmakta zorlanabilir ya da uyandığında dinlenmiş hissetmeyebilir.
Unutkanlık, dikkat dağınıklığı: Stresle beraber tükenmişliğin erken aşamalarında ortaya çıkan bir belirtidir. Tükenmişlik ilerledikçe unutkanlık ve dikkat sorunları kişinin işini yapmasını engelleyebilmektedir.
Bedensel şikâyetler: Göğüste daralma hissi, çarpıntı, boğazda daralma, kolay irkilme, baş, omuz, karıncalanma ve gastrointestinal sorunlar gibi bedensel stres bulguları gözlenebilir.
Sık hastalanma: Kronik stres nedeniyle bağışıklık sistemi sorunlarına veya hastalıklarına zemin hazırlar.
Ruhsal tepkiler: Sinirlilik, depresif duygulanım, keyif alamama, çaresizlik hissi, karamsarlık, hastalara karşı duyarsızlık ve özsaygının azalması gibi bulgular görülebilir.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU 4 EVREDEN OLUŞAN BİR SÜREÇTİR
Maltepe Hastanesi’nin açıklamasına göre sendrom, 4 evreden oluşuyor:
Birinci evresi, idealistlik evresi olarak tanımlanır. Bu evrede kişi yüklendiğini, zorlandığını fark ettikçe kendi gücünü daha fazla zorlayarak bu durumdan çıkma çabasına girer.
Bu evrede kişi için mesleğini ya da o sıradaki sürdürdüğü uğraşısı her neyse, onu her şeyin önünde tutarak uykusuzluğa, gergin çalışma ortamlarına katlanır. Kendine ayırması gereken zaman ve enerjiden çalarak gücünü tamamen bu amaç için harcar. Bunu sağlarken de aşırı bir uyum çabasına girdiğinden ve kendi enerjisini aşırı tükettiğinden habersizdir.
İkinci evrede kişi zamanla isteğinin ve umudunun azaldığını hissetmeye başlar. Verdiği çabanın beklentileri karşılamadığını, karşılaştığı güçlüklerden, daha önce umursamadığı ya da yok saydığı bazı noktalardan giderek rahatsız olmaya başladığını görerek duygusal olarak çöküş içine girdiğini farkeder.
Üçüncü evrede kişi, karşılaştığı tüm olumsuzlukları değiştirmenin zorluğu karşısında kendisini engellenmiş ve çaresiz hisseder. Bu durumda kişi uyum sağlamaya odaklı olarak tüm savunma mekanizmalarını harekete geçirse de yetersiz kalır. Ortaya uyum bozucu savunmalar çıkar ve kişinin sorunla başa çıkma gücünü daha da bozarak tükenmişliği daha da belirgin hale getirir.
Bu dönem gittikçe kişinin kaçınma davranışı geliştirmesine ve kendini geri çekmesine, kişilik özelliklerine bağlı olarak değişik davranışsal tepkiler göstermesine neden olur. Ani öfkelenmeler, karşı çıkmalar, umursamama, ya da aşırı tepki gösterme, şüphecilik gibi güven sorunları ile uyku – iştah bozuklukları ve diğer fiziksel hastalık belirtileri, özellikle de kaygı endişe halinin oluşturduğu solunum ve mide-barsak sistemine ait belirtiler gözlenebilir.
4. ve son dönem olan APATİ evresinde ise, çevresel olaylara duygusal olarak tepki vermede azalma, donuklaşma ve duyarsızlaşma ortaya çıkar. Belirgin bir umutsuzluk hali ve daha önceden inanılan değerlere karşı derin bir inançsızlık hakim olur.
Kişinin mesleki ve toplumsal iletişim performansı tamamen düşebilir. Bu dönemde rapor talebi, istifalar, bakım verdiği kişilere karşı ilgisizlik, görevini yerine getirememe sık görülür.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Uzman Psikolog Mehmet Cem Yiğit, “Tükenmişlik Sendromu”nun nasıl tedavi edileceğini şöyle açıklıyor;
“Günümüzde uygulanmakta olan standart bir tükenmişlik sendromu tedavisi mevcut bulunmamaktadır. Son zamanlarda bilinen pek çok ünlü psikiyatri kliniği, tükenmişlik sendromu ile alakalı uzmanlık kazanırken, bu gibi ruhsal çöküntüler yaşayan kişiler, özel eğitimli terapistler tarafından terapi alabilmektedir. Bu terapistler ise genellikle psikoterapi eğitimi alan uzman hekimler ve psikologlardır.”
“Tükenmişlik sendromu genellikle kişinin durumuna göre ilaç tedavisi ya da psikoterapi tedavisi yöntemleri ile tedavi edilebilirken, bu gibi durumlarda kişinin bu rahatsızlık ile mücadele edebilmesi daha değerlidir. Tükenmişlik sendromunun içinde olan bir kişinin durumunu fark etmesi ve kendisi için zaman ayırması gerekmektedir.” önerisinde bulunuyor.
Öte yandan genellikle uzmanlar tükenmişlik sendromuna yakalanmamak adına kişilere çeşitli önlemler almasını tavsiye etmektedir. Örneğin; kişinin bu hastalığa yakalanmadan önce, iş ve aile hayatında suçluluk duygusuna kapılmadan yüklenmek istenilmeyen sorumluluklar için hayır denilebilmesi, stres oluşturan durumlar ile karşılaşıldıkça güçlü ve zayıf yönlerinin öğrenilerek başa çıkma yöntemleri geliştirilmesi gibi öneriler yapılmaktadır.
NASIL BAŞA ÇIKILIR?
Uzman Psikolog Serra Serim, tükenmişlikle başa çıkma yollarını maddeler halince sıralıyor;
- Zihinsel, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları belirlemek
- İş ile ilgili ulaşılabilir hedefler belirlemek
- Gevşeme egzersizleri yapmak
- Kişinin sınırlarını yeniden yapılandırması
- Çalışma şartlarının ve koşullarının kişi için uygunluğunu belirlemek
- Kişisel alanı belirlemek ve sınır çizmek
- Hobi edinmek
Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu süreçte bir uzman tarafından destek alınması faydalı olacaktır.