Dr. Sait Yıldırım, 2008- 2018 yıllarındaki çocuğa yönelik istismar vakalarını incelerken, çocuk istismarcılarının yüzde 75’inin tanıdık olduğunu belirledi.
Iğdır Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Sait Yıldırım, 2008- 2018 yıllarındaki çocuğa yönelik istismar vakalarını incelerken, çocuk istismarcılarının yüzde 75’inin tanıdık olduğunu belirledi. ‘Türkiye’de Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar’ adlı kitabı hazırlayan ve 500 istismar vakası incelediğini belirten Yıldırım, sosyal medyanın da çocukları istismarcıların hedefi haline getirdiğini söyledi.
Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Sait Yıldırım, 2008- 2018 yıllarındaki çocuğa yönelik istismar vakalarını inceledi. Vakaların medyaya yansıyan haberlerini ve hukuki boyutlarını ele alan Yıldırım, ‘Türkiye’de Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar’ kitabını hazırladı. Kamu ve STK iş birliğiyle çıkardığı kitabın ihmal ve istismarı önlemede yol gösterici olacağını belirten Yıldırım, “Biz medyaya yansımış olan 500 cinsel istismar vakasını kitaplaştırdık. 2018 yılında saha çalışmaları bitti, biz üzerine bir şeyler daha koyduk.
Sahadaki çalışmalarımız ve deneyimlerimiz şunu gösterdi ki uygulama aşamasında eğitim politikaları, eğitim içerikleri ihmal ve istismarı önlemede yol gösterici olacak. Biz de bu noktada ‘istismar nasıl önlenebilir’ diye kamu ile STK iş birliğini öne çıkaralım, dedik. Vakaları incelerken sorumlu, duyarlı olan kuruluşların yöneticileriyle görüştük. Baro başkanlıkları, milli eğitim müdürlükleri, aile sosyal politikalar il müdürlükleri de çok etkili oldu. Öğrencilerin bu konuda duyarlılıklarını artırmak ve onları aktifleştirmek için üniversitelerin araştırma merkezleriyle görüştük” dedi.
‘FAİL- MAĞDUR BİRBİRİNİ TANIYOR’
İstismar vakalarında önemli bilinçsizlik yaşandığını vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
“Birçok istismar vakasında insanların aklına gelen ıssız ormanlık alanlarda, yabancı insanlar tarafından gerçekleştirildiği algısı söz konusu. Fakat bizim incelediğimiz vakalarda istismar eylemlerinin yüzde 74’ü bilindik mekanlarda, failin ya da mağdurun evinde, iş yerinde, yakın çevresinde gerçekleşiyor. Aynı şekilde vakaların yüzde 75’inde de fail, mağdurun tanıdıklarından oluşuyor. Biz bu sonuca 500 vaka değerlendirmesiyle ulaştık.
Fail ya aile içinden ya da öğretmeni, arkadaşı, annesinin, babasının sevgilisi veya bir akrabası gibi hep tanıdık, bildik çevrelerden çıkıyor. Aslında dikkat edilmesi gereken şeyin bu istismar eyleminin ortaya çıkışında temel hassasiyetleri belirlemek. Önleyici bağlamda da çok yönlü eğitim vurgusu yaparken çocuklara iyi dokunuşu, kötü dokunuşu anlatarak istismara ‘dur’ denilmesini istiyoruz. Bunu yaparken de çocuğun ailesine, çevresine karşı şüpheyle yaklaşmasını değil, kötü davranış neyse biz bunu ona anlatalım çocuk farkına vararak buna karşı durmayı öğrensin, bunu amaçlıyoruz. Bu noktada vakaları incelerken buna dikkat ettik.”
‘İDAM ÇÖZÜM DEĞİL, TOPLUM İÇİNDE ÇOK YÖNLÜ EĞİTİM GEREK’
Kitabında, son zamanlarda istismar vakalarının faillerine yönelik ‘idam’ ve ‘hadım’ cezası taleplerini de değerlendirdiğini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Toplumda bir talep olarak idam, sorunlara çözüm olarak sunuluyor. Fakat idam uygulamasının gelmesiyle istismar vakalarının ortaya çıkma sıklığının artacağından endişeleniyoruz. Yani bir kişi istismarcı bireyi ihbar ettiği zaman idama gidecekse sonucu failin ailesi ile ihbar edenin arasında husumet söz konusu olabilir. İnsanlar ihbar etmekten çekinebilir.
Çocuk açısından bakarsak istismarcı kimse, söylediği zaman idam olacağını düşünerek korkusundan söylemeyebilir. Amacımız istismar eylemlerinin ortaya çıkmasında engeli ortadan kaldırmak, bunun için idam çözüm değil. Çözüm önerisi şudur; ulusal ve uluslararası tüm çalışmalar gösteriyor ki toplumun içinde çok yönlü bir eğitime ihtiyaç var. Çocuğun iyiyi, kötüyü bilmesi, ailenin bu noktada çocuk, istismara maruz kaldıysa ne tür belirtiler göstereceğini bilmesi, aynı zamanda sosyal çevrede çocukla iletişim halinde olan herkesin bu farkındalık bilincine sahip olması çok önemlidir.
Bu şekilde uygulamaların dünyada ve Türkiye’de önleyici nitelikte olduğunu görüyoruz. Biz, bu kitapta farkındalığın nasıl oluşacağını, nerelere dikkat etmemiz gerektiğini, istismarın nasıl oluştuğunu, istismarcı bireyin nasıl bir tipolojiye sahip olduğunu, failin ve mağdurun nasıl bir yakınlığı olduğunu ve medya etkisini ortaya koyduk. Sadece çocukların istismara maruz kalması anlamında değil, sosyal medyada çocukların birçok suça, suçluluğa bulaşmasında etkili. Bu noktada dikkat edilmesi gereken unsurları da dile getirdik. Çok yönlü bir çalışma oldu.”
‘ÇOCUKLARINIZIN FOTOĞRAFLARINI ÇOK FAZLA PAYLAŞMAYIN’
İstismarın bugün ciddi problem olduğuna dikkat çeken Sait Yıldırım, ailelerin isimleri çıkmasın, diye bazen olayların üstünü örttüğünü kaydetti. Gizlenen ve üstü örtülen vakaların çocuklar için ileride çok ciddi travmalara yol açabildiğini belirtip, ailelerin sosyal medyada çocuklarının fotoğraflarını paylaşarak istismarcıların hedefi haline getirmemesi gerektiğini söyleyen Yıldırım, şunları kaydetti:
“Birçok istismarcı bireyin, yakalandıktan sonra sosyal medya veya internetten fişlediği resimler, çocukların arşivleri olduğunu gördük. Tabi ki isteriz çocuğun resmini paylaşalım. Ama bu noktada sürekli paylaşım yapmamız çocukları istismarcıların hedefi haline getirebilir.
İkinci bir risk, çocuk için orta ve uzun vadede olumsuzluklar barındırıyor. Yani çocuğu sürekli komik olması; dikkat çekmesi için süslemek, bir davranışa yönlendirmek çocuğun kişiliğine de zarar verebilir. Bir zaman sonra çocuk kendini beğendirmek için kimliğinden taviz vermeye başlayabilir. Aynı zamanda bu paylaşımların ebeveynler tarafından gerçekleştirilmesinin hukuki anlamda suç ve sorumluluğu olduğunu belirtmek gerekir. Çocuğun unutulma hakkı vardır. Onun o anda bir ifadesi olmaması, bir şey diyememiş olması ailesi bile olsanız resmini paylaşabileceğiniz anlamına gelmiyor.
Biz hep bilinmeyen insanlardan bunu bekleriz, eğitimlerde şunu anlatıyoruz; ‘Sosyal medyada çocuklarınızın resim ve videolarını afişe etmeyin, paylaşmayın’. Anne babalar diyor ki ‘Bizim hesaplarda akrabalarımız ve tanıdıklarımız var. Yabancı kimse görmüyor o sebeple riskli değil’. Ancak şunu görüyoruz ki vakaların yüzde 75’ini tanıdıklar oluşturuyor. Bu tür hassasiyetleri içeren birçok nüans var onun için önemsiyoruz.”
‘ÇOCUKLARI SOSYAL MEDYADAN KORUMAMIZ ÇOK ZOR’
Öğretim üyesi Dr. Sait Yıldırım’ın istismarcıların sosyal medya üzerinden hedef seçtiğine yönelik açıklamasıyla ilgili Erzurumlular, kendilerine göre tedbir aldıklarını söyledi. 3 çocuğu olduğunu belirten Cengiz Ardahan, cep telefonlarını sürekli kontrol ettiğini ve bilgisayara da filtreleme uyguladığını kaydetti. Ardahan, çocuklar evde bilgisayardayken ekranları kontrol ederek, denetimde bulunduğunu söyledi.
Çocukları sosyal medyadan korumanın zor olduğunu belirten Hasan Yüksek ise akıllı telefonların bunu kolaylaştırdığını kaydetti.
Ahmet Aksoy ise şimdiki çocukların elinden telefonlarının alındığı zaman psikolojilerinin bozulduğunu dile getirerek, “Cep telefonlarını vermemeye çalışıyoruz ama yüz yüze eğitimin iptal edilmesi sebebiyle internetten eğitim için aldığında bile aralarda hemen sosyal medyaya bağlanıyor. Çocukları sosyal medyadan korumamız çok zor” dedi.