Doç. Dr. Furkan Ayaz’ın (31) geliştirdiği fotodinamik tedavi yöntemi ile kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının yan etkileri en aza indirilecek.
Kanser tedavisi için kemoterapi ilaçlarını kullanan hastaların yaşadığı yan etki sorunlarını en aza indirmek için bilim insanlarından önemli bir çalışma geldi. Mersin Üniversitesi (MEÜ) İleri Teknoloji Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Ayaz, kanser ilaçlarının tüm vücuda değil sadece kanserli bölgeye uygulanması için fotodinamik tedavi yöntemini geliştirdi. Geliştirilen yöntemle birlikte kanser ilaçlarının aktif olacağı yer ve zaman belirlenebilecek. Çalışma ile birlikte yeni ilaç adayları üretilecek.
KANSER İLAÇLARININ SÜREKLİ AKTİF OLMASI ENGELLENECEK
Çalışma hakkında bilgi veren Doç. Dr. Ayaz, “Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların sürekli aktif olmasından dolayı farklı hücrelere de zarar veriyor. Fotodinamik yöntemi ile ışık yansıtıldığında aktif ilaçlar kullanılacak, ışık yansıtılmadığı durumlarda ise inaktif olan ilaçlar kullanılacak. Fotodinamik terapi için yeni nesil bazı kimyasallar geliştirip, bunları biyolojik etkinlik açısından karakterize etmeyi amaçlıyoruz. Bu proje kapsamında Tarsus Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mine İnce hocamız yeni ftalosiyanin türevi kimyasallar üretecek ve biz de Mersin Üniversitesi’nde laboratuvar ortamında Türkiye’de ve dünyada yaygın görülen akciğer, kolon, prostat ve meme kanseri hücrelerinin çoğalma oranları, ölüm oranları, göç edebilme yetileri ve endotel hücrelerin damar oluşturma potansiyellerinde nasıl bir değişikliğe yol açtığını inceleyeceğiz” dedi.
‘TÜMÖR HÜCRELERİNİN ÖLÜMÜNE YOL AÇMAK BİR ÇÖZÜM DEĞİL’
Kullanımda olan fotodinamik terapi ilaç moleküllerinin dezavantajı olarak derin dokularda ışığın işlememesi nedeniyle beklenen etkiyi sağlayamadığını belirten Doç. Dr. Ayaz, şöyle konuştu:
“Kansere karşı savaşta sadece tümör hücrelerinin ölümüne yol açmak bir çözüm değil. Daha farklı açılardan da kanserli hücrelerle savaşmak gerekiyor. Bu hücrelerin göç etme yetisinin engellenmesi gerekiyor. Dahası bu hücreleri hem besleyecek hem de vücudun başka organlarına göç etmesini sağlayacak yol olan tümörlü bölgede yeni damar oluşumunun engellenmesi de önem arz etmekte. Çalışmamızda bunlara ilaveten bu fotodinamik ilaç adayı moleküllerin bağışıklık sistemi hücrelerinin aktiviteleri üzerindeki etkileri de incelenecek. Immünomodülatör etki dediğimiz bu durumda bağışıklık sistemi hücrelerinin tedavi sırasında nasıl bir tepkisel pozisyon alacağını belirlemeyi hedefliyoruz.
Bu durum iki açıdan fayda sağlayabilir. Birincisi gelecekteki olası tedavi uygulamalarında hastanın bağışıklık sisteminin nasıl etkilendiğini belirleyip ona göre tedavi sırasında veya sonrasında bağışıklığı güçlendirici takviye ilaçların gerekliliğini belirleyecek. İkincisi tümör ortamında aslında aktive olan ama doğru tepkiyi veremeyen bağışıklık sistemi hücreleri mevcut. Bu ilaç adaylarının tümör ortamındaki bağışıklık sistemi tepkisinin doğru yöne evrilmesini sağlayıp sağlamadığını ve böylece tümöre karşı hastanın tarafında geçip savaşa katkı sağlayıp sağlayamayacaklarını belirlemek.
Tümörle ilişkili bu bağışıklık sistemi hücreleri kanser oluşumu sırasında tümöre karşı savaşmak yerine tümörü desteklemekte. Bağışıklık sistemini doğru bir şekilde yönlendirebilmek tedavide avantajlar sağlayacak ve en kötü ihtimal tümörü destekleyici yönünü baskılamak bile önemli katkı sağlayacaktır. Bütün bu aktiviteleri ışığın belli bir dalga boyunu hastanın tümörlü bölgesine ya da ilacın aktarıldığı bölgeye yansıttıktan sonra gözlemlemeyi hedefliyoruz.”
Hayvan deneyleri ve klinik deneme aşamasına geçeceklerini belirten Doç. Dr. Ayaz, “Hedefimiz daha sonraki aşamalarda yerli ilaç firmalarını tercih ederek geliştireceğimiz projeler ile hayvan deneyleri ve klinik denemeler aşamalarına geçip bu yeni nesil fotodinamik terapi ilaç adaylarını kanser hastalarının kullanımına sunmak. Böylelikle kemoterapinin yarattığı zararlı etkileri en aza indirgemek” dedi.