Tokat’ın Erbaa ilçesinde marangoz Mustafa Öz (63), daha önce üretimini yaptığı geleneksel düğünlerin vazgeçilmez adetlerinden olan çeyiz sandığını sanata dönüştürdü.
Yıllar önce sandık almaya gelen bir vatandaşın “Bu bir adettir, gelenektir, düğünden sonra zaten kaldırıp atacağız” sözüne içerleyen Öz, paha biçilemeyecek sandıklar yapmaya karar verdi. İlk yaptığı standart dışı sandığın büyük ilgi çektiğini söyleyen Öz, bunların sayısını artırıp sergi açmayı planlıyor.
İlçede yaşayan evli ve 4 çocuk babası Mustafa Öz, 3 kuşaktır devam eden aile mesleği marangozluğu sanata dönüştürdü. Öz, askerden geldikten sonra babasıyla birlikte çalıştıkları atölyede çeyiz sandıkları ve ahşap ürünler üretmeye başladı. Öz, yaklaşık 10 yıl ürettiği çeyiz sandıklarına talebin azalmasıyla sandık üretimini bıraktı. 19 yıl önce emekli olup işlerini oğlu Selahattin Öz’e devreden marangoz, sandıklara rölyef, heykel ve Türkiye haritası gibi birçok farklı figürler işleyerek dikkat çekici çalışmalar yapmaya başladı. Öz, ahşap kakma yöntemiyle hazırladığı sandıkları gelecek yıl açacağı sergide görücüye çıkarmayı planlıyor.
Çeyiz sandığının kadın için yapılmış en özel ve anlamlı eşyalardan biri olduğunu ifade eden Mustafa Öz “Dedem de marangozmuş, babam da marangoz. Ama babam çok uzun soluklu yaptı sandık işini. Ben askerden geldikten sonra birkaç yıl yaptım. Zaten sandık kültürü de bizim hayatımızdan yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. 8-10 yıl yaptıktan sonra sandığı bıraktık. Çünkü o günlerde ticari amaçlı yapıyorduk. Kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda, para kazanmak için yapıyorduk. Uzun yıllar sonra emekli oldum. Sandığın insan hayatında olmasına inanıyordum. Çünkü sandık bir kadının hayatında, kadın için yapılmış en özel, en önemli ve en anlamlı eşyadır. Çünkü çeyizini, evindeki kıymetli kağıtlarını, çocuklarının ihtiyacı olan birçok şeyi sandığın içerisinde saklarlardı” dedi.
‘DÜĞÜNDEN SONRA ATACAĞIZ SÖZÜ ETKİLEDİ’
Yıllar önce babasıyla birlikte çalıştıkları sırada bir müşterinin satın aldığı sandık için ‘Düğünden sonra kaldırıp atacağız’ demesine içerlediğini ve bu yüzden farklı sandıklar üretmeye karar verdiğini anlatan Öz “Sandık yaparken köyden bir vatandaş düğününde kullanmak için sandık almaya gelmişti. Bana şunu söylemişti ‘Bu bir adettir, gelenektir düğünden sonra zaten kaldırıp atacağız’ demişti. Ben de rahmetli babama, ‘Bana bugün böyle söylediler, düğünden sonra kaldıracağız dediler çok zoruma gitti. Bir gün öyle şeyler yapacağım ki parayla dahi satın alamayacakları eserler üreteceğim’ demiştim.
Ben sandığı sadece sandık olarak değil, sanatsal anlamda da geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ahşap sanatı çok kıymetli bir iş. Ahşap sanatının muhakkak sürdürülmesi ve bizim gibi çok eski olanların bu sanatı yeni gençlere aktarması çok önemli. Biz gençlerin önlerinde lokomotifiz. İnşallah bizden sonra daha eğitimli gençler geliyor. Güzel sanatları bitirmiş gençler geliyor. Onların çok daha iyilerini yapacaklarına inanıyorum. Sanatın zaten dünyadaki anlamı, evrensel dili, yaşanmış zamanı sonsuza taşımaktır aslında. O anlamda emeklilikten sonra tamamen sanatsal faaliyetler sürdürüyorum. Ve bunlarla ilgili ticari anlamda hiçbir şey yapmıyorum çünkü sosyal bir çalışmadır benim yaptığım iş” diye konuştu.
SANDIĞIN ÜZERİNE FADİME ANA’NIN KEYKELİNİ YAPTI
Yaptığı çalışmalarda bölgedeki arkeolojik sit alanlarından çıkan tarihi objeleri ve Tokat’ın tarihi şahsiyetlerini işlediğini ifade eden Öz, “Ahşap kakma sanatı Tokat’ta çok az insan tarafından yapılıyor. Sedef kakma gibi ahşap kakma da dönem içerisinde yapılmış. Ben biraz daha fazla yaptım aslında onu. Ahşap kakma sanatı dağ kavağı ve ceviz ağacı gibi koyu rengin açık renge, birbirine zıt olduğu şekilde yapılır. Yeri açıldıktan sonra ahşap oraya çakılır. Zaman geçtikçe ceviz koyulaşır, dağ kavağı da zaman geçtikçe daha beyazlaşır.
Bu iki zıt renk görsel anlamda güzel şeyler ortaya çıkartır. Benim yapmaya çalıştığım şeyler ahşap kakmadır aslında. Bunların içinde verdiğim birçok mesaj var. Mesela çocuğunu emziren anne heykeli. Benim olmazsa olmazlarımdan bir tanesidir. İkincisi ‘Fadime ana’ heykeli. Fadime ananın her Tokatlı tarafından bilinmesi gerekir. Çünkü Fadime ana Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Atatürk Tokat’a geldiğinde Almus’un Hubyar köyünden Onun yanına geliyor ve orada ‘Ben sizin askeriniz olmak istiyorum’ diyor. Ben Fadime anayı birincisi Tokatlı olmasından, Kurtuluş Savaşı’nda kendi topraklarının, kendi ülkesinin kurtuluşuna büyük hizmet vermesinden dolayı sandığa işledim” ifadelerini kullandı.
1995 yılında Bosna Hersek’in Srebrenitsa kentinde yaşanan katliamı işlediği bir sandıkla ilgili çalışmaların şu anda devam ettiğini belirten Öz, gelecek yıl sergi açmayı planladığını ve ziyaretçilerin ne yaptığını ve bu sandıklarla neler anlatmaya çalıştığını daha iyi anlayacağını dile getirdi.