Covid-19 sonrası kişilerde beyin dokusunda belli hasarlanmaların ve kayıplarının olduğunu söyleyebiliriz.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Gerek, “Koronavirüs sinir dokularına karşı da çok duyarlılığı olan, oralara yerleşmeye çalışan bir virüstür. Bu bakımdan Covid-19 sonrası kişilerde beyin dokusunda belli hasarlanmaların ve kayıplarının olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Gerek, Covid-19’un insan vücudunda tüm damar sistemlerini çok ciddi biçimde etkileyen ve birçok organı hedefleyen bir enfeksiyon olduğunu kaydetti. Covid-19 virüsünün akciğerlere ulaştığını, akciğerlerde başlangıçta hasar, pnömoni yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Gerek, enfeksiyonun geçirildiği sırada özellikle böbreklerin, eklemlerin çok etkilendiğinin bilindiğini belirtti. Prof. Dr. Gerek, şöyle konuştu:
“Kişiler, Covid-19 enfeksiyonundan iyileştikten sonra bile özellikle damar sisteminde yapmış olduğu hasarların uzun vadeli sonuçlarının olduğunu biliyoruz. Son zamanlarda denge ve işitme ile ilgili problemlerin olduğunu görmeye başladık. Bu da şunu gösteriyor; koronavirüs sinir dokularına karşı da çok duyarlılığı olan oralara yerleşmeye çalışan bir virüstür. Muhtemeldir ki; beyin dokusunu da benzer bir biçimde buranın beslenmesini bozarak kalıcı hasarlar meydana getiriyor olabilir.
Eğer burada damar sisteminde küçük tıkanmalar, buradaki beyin dokusunun beslenmesini engelliyorsa burada da kalıcı hasar söz konusudur. Çünkü beyin dokusu çok kısa süreli oksijensizliğe dayanabilir. Bu birkaç dakikadan daha fazla oksijensiz kaldığımız zaman burada hasar meydana gelecektir. Bu bakımdan değerlendirdiğimizde, Covid-19 sonrası kişilerde herkes için geçerli değil bu ama beyin dokusunda belli hasarlanmaların ve kayıplarının olduğunu söyleyebiliriz.”
‘ZEKA SEVİYELERİNDE DÜŞÜŞ’
Prof. Dr. Gerek, bunun da bazı motor fonksiyonlarda bozulmalara yol açabileceğine dikkat çekerek, “Kişinin entelektüel performansında da ciddi bir kayba neden olabilir. Yapılan bazı laboratuvar çalışmaları var. Bu kişilerde Covid-19 sonrası dönemde hafıza ile ilgili sorunlar yaşandığını ve kişilerin zekâ seviyelerinde de (IQ) sorunlar olduğunu, hatta 10 puan düşüşler yaşandığını ifade eden bazı yayınlar da ortaya çıkmaya başladı. Uzun dönem sonuçlarını daha ileride daha iyi değerlendireceğiz; ama bu virüs vücudumuzda birçok organı olumsuz biçimde etkileyen ve vücuttan ayrıldıktan sonra da hasarı devam ettiren bir enfeksiyon olarak karşımıza çıkıyor.”
‘VİRÜSÜN HASTALIK YAPMA GÜCÜNDE BİR AZALMA YOK’
Prof. Dr. Gerek, virüsün en belirgin şikayetlerinden olan baş ağrısı, yüksek ateş, öksürük ve aşırı halsizliğin çok fazla değişmediğine değinerek, “Virüsün herhangi bir mutasyona bağlı olarak bahsettiğim şikayetlerde çok büyük bir fark yok. Ancak yaygın olarak gördüğümüz yüksek ateş şikâyetinin aynı şekilde başlangıçta Mart, Nisan, Mayıs aylarında gördüğümüz şekilde yüksek seyretmediğidir.
Çünkü daha çok hasta ile karşı karşıya kalmaya başladık. Bu hastaların ilk şikâyetleri yüksek ateşten daha ziyade halsizlik, baş ağrısı ile koku ve tat bozukluğu, karın ağrısı, ishal gibi şikâyetler. Bu şikâyetler daha ön planda devam ediyor. Virüsün mutasyon noktasına gelince de virüsün temel özelliği zaten mutasyon geçirmeleridir. Ama bu mutasyonlar bugüne kadar bu virüsün hastalık yapma gücünde bir azalma ile sonuçlanmadı. Daha yaygınlaştırmış, bulaşma ihtimalini daha güçlendirmiş olabilir; ancak daha zayıflamış bir virüs diyebilmek için henüz çok erken” dedi.