Sezgin “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde elektrik dağıtımını gerçekleştiren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) ile ilgili olarak, bölgedeki vatandaşlarımızdan çok sayıda şikayet gelmektedir” dedi.
İYİ Parti Siyaset Akademisi Başkanı Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, Bu şikayetlerin başında, bölge halkına kesilen haksız ve abartılı cezalar yer almaktadır. Ayrıca tarımsal sulama amacıyla açılan su kuyularında kullanılan elektrik için kurum tarafından resmi fatura düzenlenmemekte, çiftçilere afaki bedeller borç olarak yansıtılmaktadır.
Sezgin, “Kesilen haksız cezaları ve düzenlenen fahiş faturaları ödeyemeyen vatandaşların elektrikleri, elektriğe ve suya en çok ihtiyaç duyulan yaz döneminde, önceden bildirim yapılmaksızın ve uzun süreli olarak kesilmektedir. Bu nedenle, pamuk ve mısır gibi ürünler başta olmak üzere, tarımsal üretim ciddi şekilde aksamaktadır” diyerek sözlerini sürdürdü.
İşletme, borcu olmayan vatandaşları da cezalandırmakta; çok sayıda köye ve mezraya topyekun elektrik vermeyerek pandemi döneminde toplum sağlığını ve bölge ekonomisini riske atmaktadır.
VATANDAŞI MAĞDUR ETME PAHASINA DEDAŞ’I “KURTARMA OPERASYONU” YAPILIYOR!
2013 yılında gerçekleştirilen özelleştirmeyle DEDAŞ, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak’ta elektrik dağıtım şirketi olarak faaliyet göstermektedir. DEDAŞ’ı devralan Eksim Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda uzun yıllardır AKP iktidarıyla yakın ilişkileri olduğu bilinen Abdullah Tivnikli, 7 Ocak 2015 tarihinde yaptığı bir açıklamada, DEDAŞ’ın zararının 2014 yılında 400 milyon liraya çıktığını belirterek, “devlet bize verdiği sözleri tutmadı. Ya bölgede elektriği keseceğiz ya da devlet DEDAŞ’ı geri alsın” açıklamasını yapmıştır.
Anlaşılan o ki, Tivnikli’nin 2015 yılında yaptığı “devlet DEDAŞ’ı geri alsın” isyanı AKP iktidarı nezdinde karşılık bulmuştur ve Tivnikli’nin uğradığını iddia ettiği zararın telafi edilmesi için, bölge halkı üzerinde adeta haraç mekanizmasına dönüşen bir dizi düzenleme yapılmıştır.
Önce, 25 Nisan 2016 tarihinde alınan 2016/8791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı dayanak gösterilerek, 22 Şubat 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2017/14 sayılı tebliğ uyarınca, borçlu çiftçilerin destekleme bedellerinin blokelenmesi; çiftçinin muvafakati alınarak elektrik dağıtım şirketine aktarılması düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye karşı açılan davayı inceleyen Danıştay 10. Dairesi, 2017/3105 esas numaralı kararında hem 2016/8791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nı, hem de 2017/14 sayılı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tebliği’ni hukuka aykırı bularak iptal etmiştir.
Ayrıca DSİ kanununda 16 Mayıs 2018 tarihinde yapılan değişiklik ve buna dayanarak yayınlanan 6 Eylül 2018 tarihli tebliğ ile çiftçinin parasına bloke bile konulmamakta, ödemeler doğrudan DEDAŞ’ın hesabına aktarılmaktadır. Böylelikle mülkiyet hakkı da ayaklar altına alınmaktadır. Çiftçinin parası adeta gasp edilmektedir.
Çiftçilerin hesabına yatan destekleme ödemeleri, hiçbir incelemeye tabi kılınmaksızın DEDAŞ’ın bildirdiği borç miktarları üzerinden DEDAŞ hesaplarına aktarılmaktadır.
DEDAŞ’I KURTARMAK İÇİN HARAÇ DÜZENİ KURULMUŞTUR
Çiftçilere tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik borçlarıyla ilgili bilgilendirme, faturayla değil resmi olmayan bir belgeyle yapılmaktadır.
Kullanım miktarlarının keyfi belirlendiği izlenimi mevcuttur. Örneğin yıllık geliri 30 bin lira olan bir çiftçiye, 180 binin üzerinde elektrik faturası geldiği belirtilmektedir.
Faturaların ya da cezaların ödenmemesi halinde, çiftçilerin Ziraat Bankası’ndaki ÇKS hesaplarına yatırılan destekleme primlerine DEDAŞ tarafından, hesap sahibinin muvafakatı olmaksızın el konulmaktadır.
Ayrıca çiftçilerin “bireysel sulama sistemleri hibe desteği” kapsamında aldıkları ödemelere de el konulmaktadır.
Paylı mülkiyetin söz konusu olduğu durumlarda, sadece sulu tarım yapılan araziyi fiilen kullanan kişi ya da kişilere değil, tüm pay sahiplerine “abonesiz elektrik kullanımından” dolayı gelişigüzel ceza kesilmektedir.
Kaçak kullanım bahane edilerek günlerce süren elektrik kesintileri bölgede olağan hale gelmiştir. Bölgede çok sayıda köyün ve üreticinin elektrikleri kesilmekte, üreticiler mağdur edilmektedir.
Altyapı yatırımlarının yetersizliği ve elektrik trafo ve kablolarına gerekli bakımların yapılmaması, yangınlar ve uzun süreli elektrik kesintileri başta olmak üzere çok çeşitli güvenlik risklerini ve mağduriyetleri de beraberinde getirmektedir.
Yaz sıcaklarında ve ürünlerin en yoğun sulanması gereken dönemlerde elektriğin kesilmesi, başta pamuk ve mısır gibi katma değeri yüksek ürünler olmak üzere üreticilerin ürünlerinin tarlada kalmasına ve tarımsal üretimin yok edilmesine neden olmaktadır.
Daha da kritik olan ise, koronavirüs nedeniyle hijyen ihtiyacının arttığı bugünlerde, bölgedeki vatandaşlarımızın temel temizlik ihtiyaçları için bile su bulamıyor olmasıdır.
DEDAŞ tarafından yapılan kontrol ve işlemlerde güvenlik görevlileri de şirket personeline eşlik ederek, bölge halkı üzerinde ağır baskı oluşturulmaktadır.
DEDAŞ’IN YARATTIĞI MAĞDURİYETİ GİDERMEK İÇİN ACİLEN ŞU ADIMLARI ATILMALIDIR:
Çiftçilerin banka hesaplarındaki paraya DEDAŞ tarafından doğrudan el konulması uygulamasına derhal son verilmelidir.
Hem sosyal devlet ilkesinin gereği olarak, hem de gıda güvenliği açısından hayati önemde olan tarımsal üretime ağır zarar verilmemesi için, bölgedeki çiftçilerimizin DEDAŞ’a olan bütün borçları ve cezaları derhal iptal edilmelidir. Çok sayıda özel şirketin vergi borcunu silen devlet, çiftçisinin kangrene dönmüş bu sorununu çözmek için elini taşın altına koymalıdır.
DEDAŞ tarafından yapılan hukuksuz işlemleri araştırmak üzere en kısa sürede kapsamlı ve tarafsız bir soruşturma gerçekleştirilmelidir.
2013 yılındaki özelleştirme işleminden bir süre sonra, satın alan şirketin yöneticileri “Devlet DEDAŞ’ı geri alsın” talebinde bulunmuşlardı. Özelleştirmeden sonra DEDAŞ’ın, halkın ve çiftçinin yararına yönetilemediği, ekonomik fayda yaratmadığı, uygun bir yapı olmadığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. DEDAŞ’ın yeniden devletleştirilmesi, mevcut koşullarda en uygun çözüm gibi gözükmektedir.
GAP projesi kapsamındaki sulama sistemi, Şanlıurfa’nın %67’sine henüz ulaşmamıştır. Mardin’in ise tamamında herhangi bir sulama sistemi mevcut değildir. GAP projesi barajlarında tutulan suyun en kısa sürede Şanlıurfa ve Mardin’in tamamına ulaşması, bölgedeki tarımın kuyu sularına olan bağımlılığını da ortadan kaldıracaktır. Böylelikle hem yeraltı suları muhafaza edilecek, hem de kuyulardan sulama amaçlı su çekilmesi için harcanan elektrik gideri ortadan kalkmış olacaktır.
Çiftçilerin tarımsal amaçlı elektrik sarfiyatları için indirimli bir tarife uygulanmalı, faturalardan tahsil edilen TRT payı başta olmak üzere tüm ilave maliyetler ortadan kaldırılmalıdır.