Bir Boomer Masalı; Toplumsal kutuplaşmanın yoğun olduğu bu dönemde tarafları adeta tek bir yürek olarak birleştiren istisnai başlıklardan biri 90’lar Türkçe Pop.
İlk ortaya çıktığı andan beri önlenemez yükselişini, her geçen gün karşı konulamaz bir ivmelenme ile devam ettiren bu dönemsel müzik tavrının büyüsünün nerede saklı olduğu hala çözülemese de gün geçtikçe daha çok kitleye ulaşıp, insanları bir çatı altında toplamaya devam ediyor.
Kuşakların şarkılar üzerinden gerçekleştirdiği bu kucaklaşma son dönem eğlence hayatının vazgeçilmezi olmuş durumda. Playlistlerin bu şarkılardan oluşması, mekanların gedikli parçaları haline gelmeleri hatta ve hatta sadece bu döneme ait eserlerden oluşan partilerin yapılması “Yaşandı ama bitmedi saygısızca” gerçeğini inkar edilemez şekilde gözler önüne seriyor. Peki, 90’lar bittiği halde hala nasıl oluyor da bizi içine almaya devam ediyor?
90’lar Türkçe Pop’un bu karşı konulamaz dayanılmaz hafifliği nereden geliyor?
Bu dönemi yaratan sanatçıların büyük bir çoğunluğunu “Boomer” denilen kuşak oluşturuyor. Bu nesil 1946-1964 doğumlu bireylerden meydana geliyor. İkinci dünya savaşı sonrası azalan nüfusu arttırma gayretinin ortaya çıkardığı bu çocuklar, silinmez bir miras bıraktılar. Yola çıktıklarında böyle bir dönemin kahramanları olacaklarını biliyorlar mıydı? Bilinmez ancak sahip oldukları özelliklerle sorgulanmaz bir başarı elde edecekleri belliymiş gibi görünüyordu.
Tüm bu özelliklerin bir araya gelmesini bir tesadüf olarak yorumlamamız çok yanıltıcı olur. Sessiz kuşağın (Silent Generation) çocukları olan Boomer’lar, ebeveynleri gibi pek de sessiz kalmamakla beraber, bir üst jenerasyonu belirleyici kılan yönleri dönüştürerek kendilerine aktarmayı başarmışlar. Kendi benliklerinin söyleyeceklerinden çok, onlara sunulan ve kabul ettirilen gerçekler üzerinden hayatlarına devam eden “Sessiz Kuşak” bireyleri dayanıklı, sadık, çalışkan ve duygularını göstermekten son derece sakınan kimselerden oluşuyordu. Bu sessizliğin içinden adeta bir çığlık olarak çıkan Boomerlar çalışkan, idealist, fedakar, örgütsel tabanda birleşen ve çalışmak için yaşamış bir kuşak dersek abartmış olmayız. İlk defa otoriteye karşı gelen, itaat etmeyen ve kitlesel isyan hareketlerini başlatan bu nesil özgürlük felsefesinin belirleyicisi olarak toplumsal değişime öncülük etmiş.
“Düşünüyorum öyleyse varım” mottosunu, “Düşünüyorum öyleyse gelecek kuşakları da var etmeliyim” zihniyetine dönüştüren Boomer jenerasyonu, varlığını yalnız kendine değil 90’lar Türkçe Pop’a da armağan etmiş gibi görünüyor.
Ebeveynlerinin aksine “Sevdik Sevdalandık Kördüğümle Bağlandık” diye duygularını haykırabilen bu nesil diğer taraftan;
“Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil” diyerek “Sessiz” ebeveynlerine eleştiri getirmekten geri duramadıkları gibi kendilerinden sonra gelen kuşaklara da adete bir hayat dersi veriyorlar.
Bir üst jenerasyonun kendisinde yarattığı anlam karmaşasıyla hayatı anlama savaşının içine “Hadi bakalım kolay gelsin, bir acayip zor yarış” anlayışının getirileriyle, kendi benliğini bulma gayretine girmiş Boomer’lar, söylenmeyeni anlatma telaşıyla son derece üretken olduklarını 90’lar Türkçe Pop ile gözler önüne seriyorlar.
Suskun neslin;
Romayı bile yakan, biletleri cebinde olan, ayrılmayıp hayallerine sarılan ve bir o kadar da aşka çıldırmış dönenmiş durmuş çocukları (Boomer Jenerasyonu) yalnız nüfus değil bir duygu patlaması olduklarını da ortaya koyuyorlar. Kendilerine aktarılmayanları, tüm sevgisiz kalışlarını hatta bu kargaşanın içinde anlamı bulma telaşlarını, Arnavut kaldırım da taş bir sokakta, sevmeyelim de taşa mı dönelim? diye soran Boomerlar, buldukları cevaplar ve sordukları sorularla biz elleri kolları kınalı bebek olan sonraki kuşaklarının kanına girmiş durumdalar. X ve Y’ler, kendi anlam arayışlarını, hayatı kavrama ve algılama mücadelelerini, Boomer kuşağın kendi anlamı üzerinden sunduklarıyla mı doldurmaya çalışıyor yoksa tamamen dönemin müziklerinin deneysel sound olması üzerimiz de ki vizyoner etkisini devam mı ettiriyor?
Tüm bu sorular bir yana insanın ve jenerasyonların kendini bulma arayışı en başından beri devam ediyor ve edecektir de ancak bizim olanı elde etme telaşı, bizi başka bir neslin gerçekleri ile yaşamaya itme olasılığı kadim bir ortaklık oluştururken, döngüsellik yaratarak ortak bir nostalji içinde yaşamamıza da sebep oluyor. Yeni jenerasyonların, denenmişi denemeye gerek yok algısıyla, geçmiş keşfedilmişliklere bu kadar tutunması 90’lar Türkçe Pop’u sadece modası geçmeyen bir dönem değil, duygu ortaklığının uğrak adresi haline getiriyor. Bu anlamdaşlık da, nesilleri müzik üzerinde birleştirerek, kendini tüm hızı ile eğlence ve gece hayatında sürdürüyor.
O kız Mustafa Sandal’ı gördü mü?
Ona kazak ördü mü?
Bilinmez ama 90’lar Türkçe Pop yaşayan efsane olmaya devam edecek gibi görünüyor.