Beşiktaş’taki kazılarda 5 bin 500 yıllık yaprak bulundu. Beşiktaş-Mecidiyeköy metro hattının Beşiktaş istasyonu inşaatında yapılan arkeolojik kazılarda 124 mezar tespit edildi.
45’i kurgan tipi olan mezarlarda yapılan araştırmalarda, 5 bin 500 yıl öncesine tarihlenen çok sayıda yaprak bulundu. Beşiktaş kazılarının baş arkeoloğu Mehmet Ali Polat, “Yaklaşık 124 mezar ortaya çıkardık. Yapraklarda bu 124 mezarın birinin içerisinde bulundu. Bu da kramasyon yani yakılarak gömülmüş bir bireye ait mezar. Kemiklerin hemen yanında bir çukurun içerisinde ağaç yaprakları ortaya çıkardık” diyerek, yaprakların bir dini ritüel nedeniyle mezarda bulunduğunu düşündüklerini belirtti.
Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy– Mahmutbey Metro hattının Beşiktaş İstasyonu olacak alanda, İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından 2016’dan bu yana arkeolojik kazı çalışmaları yürütülüyor. Aralıksız devam eden kazılarda daha önce kurgan tipi mezarlar ve kalkolitik döneme ait çanak çömlek parçaları bulunmuştu. Kalkolitik döneme yani milattan önce 4500-5000 yıllarına dayana bu kalıntılar İstanbul’un bilinen tarihini değiştirmişti. Kazı çalışmalarında kurgan mezarları sayısı 124 yükselirken bu mezarların birinde ise çınar ağacına ait olduğu düşünülen çok sayıda yaprak bulundu. Yaprakların milattan önce 3500-3300 yıllarında yani günümüzde 5500-5300 yıl öncesine ait olduğu belirtiliyor.
ARKEOLOJİK KAZILARDA NADİR RASTLANIYOR
Bulunan yaprakların henüz incelemeleri tamamlanmadı. Bir kurgan mezarının yanında açılan kuyuda bulunan çok sayıda yaprakların üst üste olduğu tespit edildi. Çınar ağacına ait olduğunu düşünülen bu yaprakların ne olduğu yapılacak çalışmalar sonrası netleşecek. Arkeolojik kazılarda az rastlanan bu tip kalıntılar genelde oksijensiz ortamda ve çamurlu alanlarda bulunuyor.
KURGAN MEZAR SAYISI ARTTI
Bulunan kurgan mezarlarının sayısı 115’de 124’e yükseldi. İlk Tunç Çağına yaklaşık milattan önce 3500-3000 yıllar arasına tarihlenen 45 adet kurgan tipi mezar tespit edildi. Çapları 1 ila 5 metre arasında değişen dairesel planlı taş dizilerinden oluşan kurganların içinde iki tür gömü yer alıyor. Birincisi kremasyon yani cesedin yakılarak gömüldüğü mezarlar. Bugüne dek 109 adet kremasyon mezar tespit edildi. Cesedin yakıldığı yerde kemiklerin etrafı taşlarla çevrelenmiş ve kapatılmış mezarların yanı sıra kremasyon alanında yakıldıktan sonra kurgan içine veya kurgan dışına kemiklerin gömüldüğü mezarlar da mevcut. Kremasyon alanında yakılan cesetlerin kemiklerinin doğrudan toprağa gömüldüğü mezarların yanı sıra, pişmiş toprak kapların içine konulup toprağa gömülmüş urne tipi mezarlar da alanda tespit edildi.
YENİ SU KUYUSU BULUNDU
Kazı çalışmalarında buluna kuyu sayısı 4’e yükseldi. Daha önce “Bostan kuyusu” olarak adlandırılan su kuyuları 6. yüzyıl Bizans döneminde, diğer iki kuyunun ise 16. ve 19. yüzyıl Osmanlı döneminde yapıldıkları tespit edilmişti. Yeni bulunan su kuyusu ise Osmanlı dönemine ait 1700 yıllarına tarihleniyor.
MEZARDAN ÇOK SAYIDA YAPRAK ÇIKTI
Beşiktaş kazılarının baş arkeoloğu Mehmet Ali Polat, “Bugün itibariyle Beşiktaş kazı alanında biz 45 adet kurgana ulaştık. Bunların içinde ve dışında yaklaşık 124 mezar ortaya çıkardık. Yapraklarda bu 124 mezarın birinin içerisinde bulundu. Bu da kramasyon yani yakılarak gömülmüş bir bireye ait mezar. Kemiklerin hemen yanında bir çukurun içerisinde ağaç yaprakları ortaya çıkardık. Yeni bir buluntu olduğu için sayısı belli değil.
Zaten üst üste konulmuş yapraklar ama daha analizleri yapılmadı. İlk izlenimimiz yani kendi gözlemimiz bunların bir çınar ağacına ya da çınargillerden bir ağaç ağaca ait olabileceğini düşündürmekte. Mezarın içerisine konulma şekli bir ritüeli düşündürüyor bize yani dini bir ritüel olabilir. Mezarların içerisine konulan diğer pişmiş toprak kaplar olsun ya da diğer objeler öteki dünya inancıyla alakalı. Bununla ilişkili olabilir, o dönem için kutsallığı olan bir ağaç olabilir. Kurganlarımızın hepsi milattan önce 3500-3000 yılları arasında bu da milattan önce 3500-3300 yıllarına tarihlendirilebilir” dedi.
KALKOLİTİK DÖNEM
Polat, kazı çalışmalarındaki kalkolitik döneme ilişkin bulgular konusunda ise, “İki tabaka halinde daha erken yani ilk tunç çağından daha erken iki tabakamız var. Burada da genişleme çalışmalarına başladık. Alttaki tabakanın genele yayıldığını gördük. Burada da kalkolitik dönem malzemeleri gelmeye devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu.