Meme kanserinin genelde 50’li yaşlardan sonra görülmeye başladığını ve yaşla birlikte sıklığının arttığını belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Şener Cihan, “Obezite, beslenme, çocuk yapmama, emzirmeme gibi yaşam tarzları kanser oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Meme kanserine özgü söylenebilecek en koruyucu yöntemler; 30 yaşından önce çocuk sahibi olmak ve uzun süreli emzirmek olarak söylenebilir. Bunun dışında, tüm kanser türlerine karşı koruyucu olan yaşam tarzı, meme kanserinden korunmak için de uygulanabilir” dedi.
İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Şener Cihan, ‘meme kanseri farkındalık ayı’ dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Meme kanserinin tanımını yapan Prof. Dr. Cihan, “Kanserler genellikle köken aldıkları organa göre isimlendirilirler. Meme kanseri de üreme döngüsünde süt üreten organ olan memeden kaynaklanan kanserlerdir. Bu yüzden meme kanserlerinin çoğu süt kanallarından kaynaklanmaktadır. Sanılanın aksine erkeklerde de meme kanseri görülebilmektedir” diye konuştu.
‘BELİRTİLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ’
Meme kanserinin en sık belirtisinin ele gelen kitle olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cihan, “Kişi bu kitleyi kendi de fark edebilir, yapılan tetkiklerde de tespit edilebilir. Meme ucundan gelen akıntı da kanser belirtisi olabilir. Hastalığın evresi ilerledikçe, memedeki kitle büyüdükçe belirtiler de farklı olacaktır. Renk değişikliği, iyileşmeyen yara, meme başı içe çekilmesi, koltuk altında ele gelen kitle, meme cildinin portakal kabuğu gibi delikli, gözenekli hale gelmesi görülebilen belirtilerdendir” dedi.
‘ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ’
Meme kanserinde erken tanının öneminden bahseden Prof. Dr. Cihan, “Birçok diğer kanser türlerinde de olduğu gibi, meme kanserinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta erken teşhis ve geç kalınmamasıdır. Bu nedenle belirli aralıklarla taramaların yapılması gerekmektedir. Meme kanseri teşhisinde hem kolay ulaşılabilmesi hem de kolay uygulanır olabilmesi nedeniyle en önemli iki tetkik meme ultrasonu ve mamografidir. Tabi ki kesin tanı meme biyopsisi ile patolojik olarak konur. Gereklilik halinde PET, MR, tomografi de istenebilecek radyolojik tetkiklerdir” şeklinde konuştu.
‘ELLE MUAYENE KİTLE OLUŞUMUNU TESPİT EDEBİLİR’
Memedeki bir kitleyi tespit etmenin en kolay ve pratik yolunun kendi kendine muayene olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Cihan, “Kişinin memesindeki farklı bir kitleyi tespit edememe olasılığı da olduğundan en uygun yöntem belirli aralıklarla yapılacak olan mamografi ve meme ultrasonudur.
Elle kendi kendine muayene tüm kadınların alışkanlık haline getirmesi gereken bir muayene şekli olmalıdır. Özellikle banyo sırasında yapılacak muayene ile kitle tespit etmek ve bu doğrultuda ilgili merkezlere başvurmak, meme kanserinin erken evrede yakalanmasına ve bu sayede tamamen kür olmasına katkıda bulunacaktır” dedi.
‘40 YAŞ SONRASI MAMOGRAFİ SIKLIĞI ARTIRILMALI’
Her ülkenin sağlık politikasının farklı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Cihan, “Ancak genel kabul gören uygulama 40 yaşından sonra her yıl ya da en fazla iki yılda bir meme kanseri taraması yapılması yönündedir. Ailesinde meme kanseri öyküsü olan ve bu kanser türüne ait genetik mutasyon yükü taşıyan olgular daha erken yaşlarda taranmaya başlanmalıdır. Mamografi, genç hastalarda meme yapısından dolayı sağlıklı sonuç vermeyebilir. Bu gibi durumlarda meme MR’ı çekilebilir” ifadelerini kullandı.
‘ERKEKLERDEKİ MEME KANSERİ DAHA SALDIRGAN’
Meme kanserinin genelde 50’li yaşlardan sonra görülmeye başladığını ve yaşla birlikte sıklığının arttığını belirten Prof. Dr. Cihan, “Ancak 20’li yaşlarda bile görüldüğü unutulmamalıdır. İnsanın anne karnında gelişimi 9. haftaya kadar cinsiyetsiz olarak devam etmektedir. Bu süreye kadar tüm organ gelişimi ortaktır. Bu nedenle erkeklerde de süt kanalları bulunmaktadır. Sanılanın aksine, erkeklerde de meme kanseri olabilmektedir ve kadınlara göre daha saldırgan seyretmektedir. Bu nedenle her erkek özellikle uzun süreli ve giderek büyüyen meme kitlesinde bu hastalığı da aklına getirmelidir” dedi.
‘OBEZİTE KANSER OLUŞUMUNA ZEMİN HAZIRLAYABİLİR’
Meme kanserinin son zamanlarda görülme oranından bahseden Prof. Dr. Cihan, “İstatistiksel rakamlar her ülkeye göre değişebilmektedir. Türkiye’de 100 binde 40 olarak hesaplanmıştır. Bir başka deyişle her 8 kadından biri, yaşamları boyunca mutlaka meme kanserine yakalanacaktır. Çok belirgin bir artıştan bahsetmek doğru olmaz. Ancak tarama yöntemlerinin yaygınlaşması özellikle erken evre kanserlerin tespitini arttırmıştır. Obezite, beslenme, çocuk yapmama, emzirmeme gibi yaşam tarzı değişiklikleri kanser oluşumuna katkıda bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
‘UZUN SÜRELİ EMZİRMEK KANSERDEN KORUYUCU OLABİLİR’
Meme kanserinden korunma önerilerine değinen Prof. Dr. Cihan, şu bilgileri paylaştı:
“Meme kanserine özgü söylenebilecek en koruyucu yöntemler; 30 yaşından önce çocuk sahibi olmak ve uzun süreli emzirmek olarak söylenebilir. Bunun dışında, tüm kanser türleri ne karşı koruyucu olan yaşam tarzı meme kanserinden korunmak için de uygulanabilir. Meme kanserinden korunmak için özel bir beslenme şekli yoktur. Tüm kanserojen maddeler, pişirme şekilleri, obeziteye neden olabilecek beslenme şekli, sigara ve alkol tüketimi kanser oluşumunu artırabilen riskli davranışlardır Kansere yakalanmış ve kemoterapi alan kişi hekiminin kontrolünde uygun bir diyet uygulayabilir. Hormon duyarlı alt gruptaki meme kanserli hastaların östrojen içeren takviyeler ve gıdalardan uzak durması da önerilebilmektedir.”
‘MEME KANSERİ TEDAVİSİ BİR TAKIM İŞİDİR’
Tedavi seneklerini de anlatan Prof. Dr. Cihan, “Meme kanseri tedavisi bir takım işidir. Bu nedenle her meme kanseri muhakkak bir tümör konseyinde görüşülmelidir. Hastalığın evresine göre cerrahi, sistemik tedavi ve radyoterapiden oluşmaktadır diyebiliriz” dedi.