28 Şubat davası tanığı Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, ifade verdi.
Yargıtay’ın 28 Şubat davası kapsamında 16 sanık hakkında verdiği bozma kararının ardından yeniden görülen davada dönemin Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, tanık olarak dinlendi. Zeybek, Sincan’da tankların yürütülmesinin normal bir geçiş olduğunu belirterek, “Herhangi bir şekilde darbe söz konusu değildi” dedi.
Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davası, 13 Nisan 2018’de karara bağlandı. Dönemin simge ismi Genelkurmay 2’nci Başkanı Çevik Bir, emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında olduğu 18 sanığa ‘Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men’ suçundan müebbet hapis cezası verildi. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, temyiz incelemesini 9 Temmuz 2021’de tamamlayarak, 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezası onandı.
Sanıklardan eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal, dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya ve dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Muhittin Erdal Şenel’in eylemlerinin bu suça yardım kapsamında olduğu sonucuna varılarak, müebbet hapis cezaları bozuldu. Haklarında ‘zaman aşımı’ nedeniyle düşme kararı verilen sanıklar Orhan Yöney, Şükrü Sarıışık, İzzettin İyigün, Kamuran Orhon, Köksal Karabay, Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Şevket Turan, Yücel Özsır, Metin Yaşar Yükselen, Refik Zeytinci ve İbrahim Selman Yazıcı’nın ise diğer sanıklarla gizli ittifakları olduğu gerekçesiyle cezalandırılmaları istendi.
‘SONRADAN ÖĞRENDİK, NORMAL BİR GEÇİŞMİŞ’
Haklarında bozma kararı verilen 16 sanığın Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmasına devam edildi. Duruşmada sanıklardan bazıları ile avukatları hazır bulundu. Avukat beyanlarının ardından dönemin Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olan ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, tanık olarak dinlendi. Zeybek, 28 Şubat’ta yaşananların bir darbe girişimi olmadığını savunarak, “Refah Yol hükümetinde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsüydüm. Doğru Yol Partisi adına bir hafta ben sözcülük yapardım, bir hafta Refah Partisi adına Abdullah Gül. Dolayısıyla hükümetin içindeydim. Yeminime sadık kalarak söylüyorum o dönemde herhangi bir şekilde darbe söz konusu değildi, ne klasik bir darbe, ne de postmodern darbe. Toplumun gerildiği bir gerçek. Dolayısıyla bu gerginlik MGK’ya da yansıdı ve bu kararlar çıkarıldı. Darbe zorlamayla olur; ancak benim kanaatimce asla bir darbe girişimi söz konusu değildir. 2 yıl sonra Tansu Çiller, başbakan olacaktı.
Ama Türkiye gerçekten çok gerilmişti ve bu gerginliği gidermenin bir yolu olarak da Tansu Hanım başbakan olursa halkımızın daha sakin olabileceği düşünüldü, buna Erbakan da razı oldu. Ama o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başka yönde bir karar verdi. Dolayısıyla Mesut Yılmaz’a verdi hükümeti ve buna Tansu Çiller ‘darbe’ dedi. Generallerin hükümet üzerindeki baskısı asla söz konusu değildir. Sincan’dan tankların yürüme iddiası da bana gülünç geliyor. Sonradan öğrendik, normal bir geçişmiş. O gün tankların Sincan’dan yürümesi ile 4 ay sonra hükümetin düşmesinin arasında bir bağlantı olduğu iddiası oldukça gülünç. Ben sanıkları tanımam. Batı Çalışma Grubu, sanki bir cuntaymış gibi anlatıldı. Ancak birçok bakanlıkta çalışma grupları kuruldu. O dönemin şartlarında bir darbe düşüncesi olsaydı bu yapılırdı ve kimse de bunu önleyemezdi” dedi.
Mahkeme, sanık avukatlarının savunma için süre talebini kabul ederek, duruşmayı erteledi.