26 yıl sonra ilk anneler gününü kutlayacak olan Emine Arslan, “İsterim ki hiç kimse pes etmesin. Mutlaka sonunda kazanacaklar. Bunu bizzat yaşadım. Çünkü en umutsuz olduğumuz anda geldi. İyi ki geldi” dedi.
Emine (41) -Fahri (48) çifti 1997 yılında hayatlarını birleştirdi. Çok geçmeden doğal yolla hamilelik müjdesi alan çiftin heyecanları yarım kaldı ve bebeklerini 3 aylıkken düşük sonucu kaybetti. Tekrar bebek hayalleri kuran çift doğal yolla gebelik oluşmayınca doktora başvurdu. Yapılan testlerin sonucunda Fahri Arslan’da varikosel (testis toplardamarlarının bacaklardaki varis tarzı genişlemesidir) problemi olduğu tespit edildi ve operasyon geçirmesi gerektiği söylendi. Operasyon sonrası da hamilelik oluşmayınca tekrar doktorların kapısını çalan çifte anne-baba olmalarını engelleyecek bir problem olmadığı söylendi. Bir sürelik bekleyişin ardından aşılama tedavisi deneyen çift negatif sonuçla karşılaştı.
Umutlarını yitirmeyen çift farklı merkezlerde arka arkaya 8 kez aşılama tedavisi oldu ama denemeleri hüsranla sonuçlandı. Psikolojik olarak yorulan çift bir süre beklemek ve toparlanmak istedi. Sonrasında tüp bebek tedavisi olma kararı aldılar. Tüp bebek için başvurdukları merkezde en baştan tüm tetkikler yapıldı ve yine hiçbir problem görünmüyor denildi. Vakit kaybetmek istemeyen çift arka arkaya tüp bebek tedavisi oldu ama tüm çabaları hayal kırıklığına dönüştü. Bu süreçte laparoskopi ve histeroskopi operasyonları da geçiren Emine Arslan çok yıprandığı için tedavilere ara vermek istedi ve çalışmaya başladı. İyi hissettiği anda yeniden tüp bebek tedavine başvuran çift farklı bir merkezde tekrar tüp bebek denemelerinde bulundu ve Emine Arslan bir kez daha histeroskopi oldu.
Yine bir problem görünmediği söylense de hayellerini kurdukları bebeklerini kucaklarına alamadılar. Emine Arslan son olarak bir kez daha tüp bebek tedavisi olmak istedi ve Bahçeci Tüp Bebek doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Özkan Özdamar’a ulaştı. Yapılan detaylı değerlendirmenin ardından kişiye özel bir yol haritası çizildi ve genetik olarak sağlıklı olduğu belirlenen embriyonun transferiyle çifte yıllarca bekledikleri bebek müjdesi verildi. 26 yıllık bekleyişin ardından Emine Arslan ilk anneler gününü kutlayacak.
“HAYAL KIRIKLIKLARIMIZ ÇOK OLDU AMA PES ETMEDİK”
Bu süreçte hiçbir zaman pes etmediklerini belirten Emine Arslan, “26 yıl çok uzun bir süre. Sabrın, emeğin umudun hiç bitmediği bir dönem oldu. Dönem dönem düşüşlerimiz oldu ama bu sefer olacak dedik. Deneye deneye bu zamana geldik çok şükür. Umutsuzluklarımız, hayal kırıklıklarımız çok oldu ama pes etmedik. Pes ediyorsun bir süre sonra kendini iyileştiriyorsun, mecbursun iyileştirmeye. Sonra hayata kaldığın yerden devam ediyorsun. Çevrede görüyorsun yeğenlerin oluyor imrenmek değil ama güzel bir duygu olduğunu düşünüyorsun. Tatmadığın için, bilemiyorsun.
Acaba nasıl olur? Nasıl bir anne oluruz? Nasıl bir evlat olur? Hep bunları düşünüyorduk. Acaba benim de olur mu? İçinde hayal kuruyorsun. Kendinle çok savaş veriyorsun. Farklı hastanelere gittik. Normal yolla denendi. Aşılama denendi. Bir sürü operasyon geçirdim. Acaba rahim duvarında mı bir şey var? Gözden kaçan bir şey mi var? Bunlara bakıldı ama hiçbir sorun gözükmedi. Hep olur dendi ama olmadı. Mutlaka günün birinde olacak ama her şeyin vakti saati varmış gerçekten. Tedavi, ilaçlar, çalışma dönemi, stres hepsi peş peşe geldi ama sonu güzel oldu” ifadelerini kullandı.
“UMUT HER ZAMAN BAKİ”
Arslan tüp bebek tedavisi görenlere yönelik, “Bu yıl ben anne oldum. Umarım isteyen, gerçekten hak eden herkes önümüzdeki Anneler Günü’nde bu duyguyu tadar. Pes etmesinler. Bunu benden iyi bilen olmaz, biliyorum çok yorucu, çok sıkıntılı. Maddi manevi. Maddiyat bir şekilde aşılıyor ama manevi yönden insan çok yıpranıyor. Ben bu hastaneye yaklaşık 1.5-2 sene geldim gittim. Umut ağacına dileğimi asmıştım. Transfer zamanıydı galiba umuda yolculuğumuz umutlu bitsin yazmıştım tam hatırlamıyorum. Bu son umutsuzluğumuz olsun demiştim.
Çünkü son embriyomuzdu altın embriyomuzdu, son umudumdu, son şansımdı. Ama umut her zaman baki. Allah nasip ederse bir şekilde olur. Özkan Hoca’m sayesinde umuduma daha çok bağlandım. Çünkü ben ona sormuştum: Hocam umut var mı? O da her zaman umut var, ben umutluyum senin embriyondan demişti. O sözle beraber bu zamana geldik ki iyi ki de gelmişiz. Meryem Ayşe doğdu. Bir hafta oldu olmadı gecenin bir yarısı uyandım. Ev bebek kokuyordu” diye konuştu.
“EN UMUTSUZ OLDUĞUMUZ ANDA GELDİ”
Anne Arslan, “İsterim ki hiç kimse pes etmesin. Mutlaka sonunda kazanacaklar. Çünkü Allah sabredenlerle berabermiş. Bunu bizzat yaşadım. Çünkü en umutsuz olduğumuz anda geldi. İyi ki geldi. Hiç kimse pes etmesin. Olmaz demesin. Şu an içerideki bütün hastalara Allah’ım nasip etsin. Çünkü ne umutlarla geldiler buraya. O koridora ne gözyaşları dökülüyor. Şu an geçerken insan kötü oluyor. Ben bazen Meryem Ayşe’nin resimlerini paylaşıyorum ama çocuğu olmayan arkadaşlarım var. Onlara ayıp olur mu diye düşünüyorum. Ama Ayşe’ye baksınlar, pes etmesinler. Çünkü ben o yoldan geçtim. Bir köşede oturmasınlar. Savaşsınlar. Savaşmadan kazanılmıyormuş” dedi.
“AKŞAM OLUNCA EVE GELİP KOŞARAK ONUN ODASINA GİDİYORUM”
Baba Fahri Arslan, “26 yıl hiç pes etmeden mücadeleye devam ettik. Sonucunda da Meryem Ayşe’yi kucağımıza aldık. Allah bu mutluluğu gerçekten yürekten isteyen herkese yaşatsın. Bu süreçte çok zorlandık. Ama sonu güzel olunca o mutlulukları yaşadıktan sonra geçmiş şeyleri insan unutuyor. Hiç pes etmeyi düşünmedik. Hastaneye her gidişimizde bu sefer olmadı inşallah bir dahaki sefere. Bu sefer olmadı hep bir sonraki gidişimize diyerek yıllar böyle geçti.
Biz de umutlarla gelmiş olduğumuz hastanemize geri dönüp baktığımda o kadar çok duygulandım ki insanlar ne ümitlerle buraya geliyor. Biz de aynılarını yaşadık. İçeride çocuk hayalleriyle yanıp tutuşan bir sürü hasta var. Onları görünce çok duygulandım kendimi ağlamamak için zor tuttum. Meryem Ayşe yanımızda olduktan sonra günlerimiz gerçekten çok harika geçiyor. Hiç ayrılmamayı düşünüyorum. İşe gidiyorum ama akşam olmuyor. Akşam olunca eve gelip koşarak onun odasına gidiyorum. Onu çok seviyorum” diye konuştu.
“DOĞRU ZAMANDA TRANSFERİN PLANLANMASI ÇOK ÖNEMLİDİR”
Tüp bebek tedavi süreci ile ilgili konuşan Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Özkan Özdamar ise “Öncelikli olarak detaylı değerlendirmeyi yaptıktan sonra bir gebelik şansının olup olmadığını mutlaka çiftimizle paylaşıyoruz. Bundan sonraki süreçte biz elde edebildiğimiz embriyoları genetik inceleme yaparak embriyo transferini hazırladık. Burada genetik inceleme bize embriyo transferi başına oldukça yüksek oranlarda gebelik şansı sağlıyor. Bundan sonraki süreçte rahim içerisinin, tüplerin doğru şekilde değerlendirilmesi, doğru zamanda transferin planlanması çok önemlidir.
Bu süreçlerin hepsini atlattıktan sonra hastamızın histeroskopiyle rahim içerisi kalitesinin kapalı olması sebebiyle embriyo transferini farklı bir yoldan yaptık. Özel bir iğne aracılığıyla rahim dokusunun kas dokusunu doğrudan doğruya geçerek rahim içerisine ulaştık. Embriyoyu doğrudan doğruya kas tabakası geçirerek rahim içerisine bıraktık. Buna transmiyometrial embriyo transferi yöntemi adını veriyoruz. Ama sonrasında test sonucumuzun pozitif olması ve ilerleyen takiplerde kalp atımlarını duymamız bizi de en az ailemiz kadar sevindirdi” dedi.
“BURADA EN ÖNEMLİ KONU PES ETMEMEKTİR”
Altın embriyo ile ilgili bilgi de veren Prof. Dr. Özdamar, “Özellikle çok denemesi olan veya ileri anne yaşı durumları olan çiftlerimizde gebelik şansını arttıracak embriyo bizim genetik incelemeden sağlıklı olduğunu bildiğimiz embriyodur. Bu sebeple bu tür embriyolara altın embriyo deriz. Özellikle ileri yaşında elde ettiğiniz embriyonun genetiğinin normal gelmesi başarı oranlarını ciddi anlamda arttıracaktır. Altın embriyolarla beraber tüp bebekte başarı oranlarımızı ciddi anlamda artmaktadır. Bize başvuran çiftlerin hemen hemen tamamında çifte özel tedavi uyguluyoruz. Çünkü her çiftin özellikleri farklıdır, dinamikleri farklıdır. Tüp bebek tedavisine verecekleri yanıt farklıdır.
Oluşan embriyolar farklıdır. Dolayısıyla çifte özel tedavi son derece önemlidir. Biz kliniğimizde her çifti ayrı ayrı değerlendirir ayrı ayrı tedavi protokolleri uygular ve çifte özel tedavi yaparız. Arslan çiftinde de aynı şeyi uyguladık. Tabii ki tüp bebek tedavisi zahmetli ve yorucu bir süreçtir. Gerek ruhsal, gerek fiziksel, gerek de maddi olarak çiftleri yıpratabilen bir tedavi sürecidir. Ama burada en önemli konu pes etmemektir. Nitekim Arslan çiftimiz de bu konuda pes etmeyerek bence büyük bir örnek davranış gösterdi” ifadelerini kullandı.