Geçmişte Anadolu’dan yurt dışına kaçırılan 19 tarihi eser ve kültür varlığı, bu yıl Türkiye’ye getirildi.
Sayısız medeniyetin kalıntılarını barındıran açık hava müzesi niteliğindeki Anadolu’dan geçmişte çok sayıda eser, yurt dışına kaçırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele eden ekiplerin yurt dışında tarihi eser niteliğindeki varlıkların izini sürüp, envantere kazandırmak için yaptığı çalışmalar sürüyor. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün ‘Yurtdışından İadesi Sağlanan Eserler’ verilerine göre, yurt dışına kaçırılan 25 bin 526 tarihi eser ve kültür varlığı, Türkiye’ye getirildi.
EN ÇOK ESER, ALMANYA’DAN GETİRİLDİ
1980’den bu yana 17 ülkede yapılan 152 çalışma sonrasında, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi sağlandı. En çok tarihi eserin getirildiği ülkeler sıralamasında Almanya, Hırvatistan, Bulgaristan, İngiltere, ABD ve Sırbistan yer aldı. Listeye göre, Almanya’dan 8 bin 670, Hırvatistan’dan 4 bin 147, İngiltere’den 3 bin 743, Bulgaristan’dan 3 bin 61, ABD’den 2 bin 600 ve Sırbistan’dan 1865 eser getirildi.
BU YIL 19 ESERİN İADESİ SAĞLANDI
Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, bu yıl 19 eserin iadesi sağlandı. İngiltere’den 3, Fransa’dan 2, İtalya’dan 11, İsviçre, ABD ile Almanya’dan 1’er eser Türkiye’ye getirildi. Bu yıl Fransa’da ikamet eden bir kişi tarafından Bizans imparatorlarından Justin I (5l8-527) dönemine tarihli bronz sikke ile Artuklu beylerinden Nasreddin Artuk-Aslan (1200-1239) dönemine tarihli diğer bronz sikkenin iadesi sağlandı. Bir Alman vatandaşı tarafından, 30 yıl önce Türkiye’den çıkarıldığı ifade edilerek Stuttgart Başkonsolosluğu’na teslim edilen Roma dönemine ait pişmiş toprak vazo, Türkiye’ye getirildi. İngiltere’deki bir müzayede evinde satışa sunulmasının ardından yürütülen çalışmayla mermer Kore Torsosu’nun iadesi sağlandı.
BRONZ İMPARATOR HEYKELİ, SİKKE, VAZO
Boubon Antik Kenti kökenli anıtsal boyutlardaki bronz imparator heykeli, 2011’de müzayedede satın alan kişinin heykelin yasa dışı geçmişini öğrenip, Türkiye’ye iadeyi kabul etmesi ile Antalya’ya getirildi. Floransa Savcılığı tarafından gerçekleştirilen bir soruşturma kapsamında ele geçirilen 11 pişmiş toprak eser, Türkiye kökenli olduğunun ispatlanması sonucu teslim alındı. Graubünden Kantonu Arkeoloji Servisi, İsviçre Federal Kültür Ofisi (FOC) ile temasa geçilerek, Milet Antik Kenti kökenli olduğu anlaşılan bir mermer yazıt parçası Türkiye’ye gönüllü iade edildi. Mermerden yapılmış, 13 santimetre uzunluğa, 10 santimetre genişliğe ve 3 santimetre derinliğe sahip yazıt parçasının korunabilen kısmında, kısmen 5 satırdan oluşan Grekçe yazıt görülüyor. ABD’nin Florida eyaletinin Tampa şehrinde yaşayan bir Amerikan vatandaşı tarafından gönüllü olarak iade edilmek üzere ‘lekythos’ türü pişmiş toprak vazo, Dışişleri Bakanlığı ile Miami Başkonsoloslu aracılığıyla Türkiye’ye getirildi. Roma Dönemine tarihlenen ‘Lekythos’ görünümlü, devetüyü renginde pişmiş toprak vazo 16,21 santim yüksekliğe, 4,5 santim genişliğe ve 2,4 santim ağız çapına sahip.
GASPÇI, İZMARİTTEN BELİRLENDİ
İngiltere’de 2017 yılında satışa çıkarılan, hattat Mustafa Dede tarafından istinsah (yazma bir eseri el yazısıyla kopyalama) edildiği belirlenen Kur’an-ı Kerim’in, yoğun delilleme süreci ve takibin ardından yasa dışı yollarla kaçırıldığı tespit edildi. Gasp sonucu ele geçirilen eserin Türkiye’deyken çekilmiş fotoğrafı, gasbedenin sigara izmaritinden DNA örneği ve itirafı gibi deliller sayesinde esere Londra Metropolitan Polisi tarafından el konuldu. Kur’an-ı Kerim’i satışa sunan yabancı uyruklu kişilerce, el koyma işlemine karşı hukuki süreç başlatıldı ve bu süreç Türkiye lehine sonuçlandı.
5 ASIRLIK ESER
Sultan II. Abdülhamit’in koleksiyonunda yer alan eser, Osmanlı hat ekolünün kurucusu, hattat Şeyh Hamdullah’ın oğlu Mustafa Dede imzalı bu Kur’an-ı Kerim, nesih hat ile 13 satır halinde yazılmış. Ketebe kaydında Mustafa Dede imzası yer alan eserde herhangi bir tarih yer almıyor. 16’ncı yüzyılın başında yazılmış mushafın, yazılı bölümlerin hat sanatında ‘vassale’ olarak tanımlanan teknikte farklı bir kağıdın üzerine yapıştırılarak hazırlanması en dikkat çeken özelliği. Cildinin yanı sıra serlevha, hizip ve aşir gülleri gibi tezhipli bölümlerdeki üslup 18’inci yüzyıla ait karakterde olup yoğun altın sarısı kullanımı da göze çarpmakta. Bu da eserin 18’inci yüzyılda kapsamlı bir restorasyon geçirdiğini ve vassale uygulamasının da bu dönemde yapıldığını gösteriyor.