2021’in son faiz toplantılarıyla piyasaları neler bekliyor? Yatırımcılar nasıl bir yol haritası izlemeli?
Kovid-19 ile beraber Dünya’da her şey altüst olmuş durumda. Özellikle ortaya çıkan yeni varyantlar sadece ekonomik olarak değil bir çok konuda önümüzü görmemizi engellerken karşımıza çıkacak senaryolara karşı da belirsizlikler yüzünden strateji belirleyemiyoruz.
Kurdaki oynaklık hemen herkesin mecburen gündeminde ve dolar tahminine ilişkin yeni senaryolarda çiziliyor. Peki kurda yıl sonu tahmini ne? Ekonomist Murat Elibol hem kuru hem TCMB’nin piyasalara müdahalesini hem de yatırımcıları neler beklendiğini anlattı.
Ekonomist Murat Elibol, yıl sonu doların 13,95-14.15 bant arasında kapatacağını dile getirdi..
13-14 Aralık FED toplantısına ve TCMB‘nin yapacağı yılın son toplantısına da dikkat çeken Ekonomist Elibol “buradan çıkacak kararlar önemli yılın son toplantısı herhangi bir faiz artışı olacak mı, önümüzdeki yıl nasıl para politikası izleyecek ABD bunu göreceğiz.16 aralık 2021 Merkez Bankası para politikası kurulu toplantısı var. Yılın son toplantısı ve beklentiler yine 100 baz puan faiz indirimi yönünde. Bu noktada bir faiz indirimi olursa TL varlıklarda yeniden bir değer kaybı söz konusu olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Faiz konusunda Türkiye lehinde PPK kararı için ağır gelen görüş son bir faiz indirimin daha olacağı yönünde. Elibol konuya ilişkin “Herkes son bir faiz indirimi bekliyor ancak kimse ne kadar olacağını bilmiyor.50 puan da olabilir 200 de; hatta belki daha fazla. 200 baz puanlık bir faiz indirimiyle bile yeni yıla dolar 14.5 lirayken yani 2825 liralık asgari ücret 200 doların altındayken girebiliriz.” dedi.
Açıklamasında 2022’nin zor geçeceğini dile getiren ve ekonomik bir kriz ile karşı karşıya kalabiliriz açıklamasında bulunarak asgari ücret çıkmazına da değinen Elibol ” Hükümet son yıllarda asgari ücreti 380-390 dolar civarına ayarladı. 2022’de asgari ücret 300 dolar bile olmayabilir. Resmi rakamlara göre ülkedeki çalışanların neredeyse yarısı asgari alıyor, resmi olmayanlara göre ise bu oran %60’ın üzerinde.”
“Merkez Bankası’nın Piyasaya Müdahalesinin Amacı Finans Kuruluşları Ve Bankalara Döviz Likitidesi Sağlamak”
Ekonomi alanında çokça konuşulan çoğu ekonomistin doğru bulmadığı Merkez Bankası’nın piyasa müdahalesi de gündemden düşmüyor. TCMB’nin dolar kuruna vadeli işlemler piyasasında short pozisyon açarak, üç defa müdahalede bulunmasının amacının finans kuruluşları ve bankalara döviz likiditesi sağlamak olduğunu vurgulayan Elibol, “Bu müdahaleler her ne kadar dolar kurunun 14 TL’nin üzerine atmasına müsaade etmese de; Merkez Bankası’nın buradaki tutumu tam olarak dolar kurunun yükselişinden çok, finans kuruluşları ve bankalara döviz likiditesi sağlamak ve bu kurumların döviz pozisyonu eksikliklerinde temerrüde düşmesini engellemek olduğunu düşünüyorum. Eğer amaç gerçekten doları düşürmek olsaydı; müdahaleler sonucu düşen dolar hızlı bir şekilde alıcı bulmazdı” değerlendirmesinde bulundu.
“Doların Artmasının Nedeni Dış Ticaret Açığı”
TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi ve küresel çapta değer kaybeden paralar sıralamasında üst sıralara gelmesi bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Doların artmasının nedenini dış ticaret açığı olarak yorumlayan, İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 67 iken doların düşmesi zaten mümkün değildir diyen ve Önce dolar artışına açık piyasa işlemleri ile müdahale etmeye bir son vermek gerektiğinin altını çizen ve bu adımlarla doların bir süre artabileceğini ve TL’nin değer kaybetmesinin ihracat üzerinde genişletici etki yapacağını vurgulayan Ekonomist Murat Elibol, aşama aşama yapılması gerekeni anlattı.
“Birinci aşamada ihracatın artması, yüksek faiz kanalıyla çekilmeye çalışılan ancak artık söz konusu olmayan yabancı ikraz sermayesinin yerine, dışarıya mal satarak döviz elde etmenin önünü açacaktır. Diğer yandan ithalat da azalmaya başlayacaktır. İkinci aşamada devlet giderleri, gereksiz harcamalar, vb. giderlerde kısıtlamaya gidilmeli ve dışarıdan satın alınan üretim araçlarının ve yatırım mallarının yerli üretiminin arttırılmasına yönelik teşvikler yapılmalıdır. Çünkü dış ticaret açığının temel nedeni, ara malı niteliği taşıyan üretim mallarının temini noktasında dışa olan bağımlılıktır. Fed daraltıcı para politikası uyguladığı için doların küresel çapta değeri artmakta, gelişmiş kapitalist ülkelerden temin edilen üretim mallarının yarattığıek maliyetler de bu çerçevede artmaktadır. Bu yüzden bunların yerli imkanlarla üretiminin önünü açmak gerekmektedir”
Türkiye’nin Kredi Notu Görünümü “Durağan”dan “Negatif”e Çevrildi
S&P, en son yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme tahminini yüzde 8,6’dan yüzde 9,8’e yükselttiğini bildirdi. Türkiye’nin döviz cinsinden kredi notunun “B+” ve yerel para birimi cinsinden kredi notunun “BB-” olarak teyit edildiği belirtilen açıklamada, ülkenin kredi notu görünümünün ise “durağan”dan “negatif”e çevrildiği kaydedildi.
Uluslararası kuruluşların Türkiye kararına ilişkin Murat Elibol “Aslında bu büyümenin sebebi enflasyonu düşük açıkladıklarından dolayı daha fazla harcamanızdan kaynaklıdır. Enflasyon %40 ama siz %10 açıklayıp kayıtlara geçirdiğinizde bu sefer de büyüme verileri çok düzensiz çıkar. Bu büyümenin sebebi tamamen baz etkisi.”
“Merkez Bankası’nın Amacı Fiyat İstikrarını Sağlamak”
Merkez Bankası’nın neredeyse krize yakın bu dönemde attığı adımlar ve önceliğine aldığı konular tartışılıyor. Özellikle Kovid-19 ile hayatımıza daha çok yerleşen ve vatandaşların da çözüm bulunmasını ısrarla istediği ve yeni ekonomi yol haritasında çözülmesi için komisyon dahi kurulan konu “Fiyat İstikrarı” ..
Merkez Bankası’nın attığı adımları yorumlayan ve Merkez Bankası’nın amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu ama Özellikle şu günlerde cari açık için faizi düşürdüğünü dile getirmesi gibi söylemleri yorumlayan Ekonomist Elibol “Merkez Bankası’nın amacı cari açık, dış ticaret yada maliye politikası değil ki; Merkez Bankası’nın amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. İthalata bu kadar bağımlı ülkede değersiz TL özellikle ithalatı maliyetli yapar ve enflasyonu daha arttırır. Merkez bankası şuna karar vermeli. Önceliği fiyat istikrarı mı? yoksa cari açığı düşürerek değersiz TL ortamı yaratmak mı? Merkez Bankası’nın yapması gereken fiyat istikrarını sağlayıcı araç olan faizi doğru kullanmak. Bu ülkede kur kaynaklı enflasyonist baskı ve akabinde yaşanan fiyat artışları yapışkandır. Faiz artırılıp, kredi sıkılaşmasına, dolayısıyla para arzında kesintiye gitsek dahi bu fiyatlar uzun süre bu civarda seyreder.”
“Yatırımcılar Portföylerini Sepet Yapmalı Ve Çeşitlendirmeli”
Çoğu kişinin Siyah Kuğu olarak adlandırdığı belirsizliklerle dolu bu dönemde peki yatırımcılar ne yapacak?
Tüm ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda, artan küresel risklerle beraber altın ve petrol gibi emtiaların risk iştahını arttırması ülkelerin para birimlerini de geriye itiyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimleri gelişmiş ülkelere nazaran daha fazla değer kaybediyor.
Son 3-4 aydır borsa rallisi yaşandığını ve sırf enflasyon yüzünden TL bazlı değer artışı gösteren bir borsanın rekor üstüne rekor kırdığını ama dolar bazlı grafikte diplerde gezdiğini ve büyük şirket hisselerinin pul değerinde kıymetlenmiş durumda olduğunu vurgulayan Elibol, “Şu anki ralli enflasyon rallisi olarak da görülebilir ama buna ek olarak şöyle bir durum daha var: faizler aşırı düşük olduğu için, birçok insan parasını artık borsada tutmayı bankada tutmaktan daha güvenli bir yol olarak görüyor. Bu süreçte dolar ve kriptoyu tercih eden bir kesim de var ama bazı insanlar dolarda terste kalmaktan korkup almayabiliyor. Kripto da herkese hitap etmiyor. Borsa da dolarla yaklaşık aynı getiriyi sağlayınca dolar alırcasına hisse senedi alınıyor.
İşte bu durumdan ötürü Borsa İstanbul’un bir süre daha düzeltmesiz yükselme ihtimali var. Buradaki mesele sadece dolar bazında ucuz olması değil borsanın artık banka hesabı gibi kullanılır hale gelmiş olması. Yatırımcıların hisse senedi; değerli maden; faiz ve yatırım fonları olarak portföylerini sepet yapmalarını ve çeşitlendirmelerini öneriyorum.” dedi.