Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında “2021’den 2022’ye… 2021 zor bir yıl oldu; maalesef” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “2021’in ilk iki çeyreğinde bir hafta, kendisinden önceki haftayı aratıyordu. Son iki çeyrekte ise artık bir gün, önceki günü; hatta son günlerde de saat, bir önceki saati aratır hale geldi. Hal böyleyken; iktidarda bulunanlar, insanımıza keşke 2022 için umut ve güven verebilseler…”
Halkımız Yeni Yılı Ümitle Değil Korkuyla Bekliyor
Ne yazık ki yeni yıl için de güven veremiyor, umut vaat etmiyor iktidar!
Evet, epey zorlu ve krizin her geçen gün derinleştiği bir yılı geride bırakıyoruz.
Fakat eskiden insanlar yeni bir yıla girerken umutlu ve neşeli olurlardı. İnşallah bu yıl daha bereketli olur, feyizli olur diye girerdi, Çünkü yeni yıl demek; yeni başlangıçlar, yeni fırsatlar demekti insanlar için.
Bu ümitsizlik iktidarın bugüne kadar takip ettiği politikaların bir neticesi olarak ortaya çıktı. Özellikle ekonomide yaşanan dalgalanma herkesi endişeye sevk etti, bir çıkış yolu bulamıyor insanlar göremiyor.
Önümüzdeki yılın daha kötü olacağı endişesi, 2021 yılındaki bazı gelişmelerden ortaya çıkıyor.
Ancak insanımız yeni yılı ümitle değil korku ve kaygıyla karşılıyor!
Yeni yılın onlara neşe değil daha fazla zam getireceğini, ekonominin daha da kötüleşeceğini düşünüyor!
Halkımız, birilerinin söylediği gibi daha iyiye değil daha kötüye gideceğimizi düşünüyor.
2022’nin 2021’den daha kötü olacağı hissiyle yaşıyor Türkiye.
- Türkiye’de halkın %70’i kaygı içinde yaşıyor.
- Halkın %63’ü faturalarını ödemekte güçlük çekiyor
- Halkın %70’i gıda ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta dahi güçlük çekiyor.
- %60’ı temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
- %70’inin borcu artmış, yaklaşık %80’inin gelirinde de düşüş olmuş.
Bu Ülkenin Önce Neşesini Yerine Getireceğiz!
Halkımız artık şunu net olarak görmeli; bu iktidar bize daha pahalı bir hayat, daha ucuz bir emek, daha çok yoksulluk, daha az özgürlük ve içinden çıkılmaz bir yokluk vadediyor.
Halkımız şunu da bilsin ki; Biz her şeyden önce, bu ülkenin kaybolan umutlarını yeşertecek, insanımızın neşesini yerine getireceğiz.
Yarınları korkuyla değil umutla beklemesini sağlayacağız inşallah!
Nasıl denildiğinde bunun temeli adaletin kamil manada tesisi ile başlar. Adalet mülkün temelidir, özellikle Saadet iktidarında adli merciler üzerinde iktidarın hiçbir etkisi olmayacaktır. Hiçbir surette mahkemelere ve hukuka müdahale edilmeyecektir. Aynı şekilde bakanlıklar ve bürokratlar üzerinde de vesayetler kalkacak her iş ehline tevdi edileceğinden de müdahaleye ihtiyaç kalmayacaktır.
İş ehline verildiğinde hem güzel hem kolay hem de çabuk yapılır. Bunun idraki içerisindeyiz, Saadet iktidarında rüşvet yolsuzluğun kökü kazılacak, itibar kazanmak için israf yapılmayacak. Zayıflar ve düşkünler kollanacak bu kollamada partizanlı kesinlikle gündeme gelmeyecektir.
Komşusu açken tok yatan bizden değildir prensibi bizim en vazgeçilmez prensiplerimizin başında gelir.
“Türk Tipi” İflas!
Önce Türk Tipi Başkanlık sistemiyle ülkemizin yönünü değiştiren iktidar şimdi başlangıçta “Çin Modeli” dediği, yeni ama akla ziyan ekonomi modelini gelen tepkilerin ardından artık “Türk Tipi Ekonomi Modeli” diye tanımlıyor.
Modelin ne olduğunu bir türlü anlayamadık iktidar da bilmiyor! Sadece bir bildiğimiz var havası oluşturma çabası içerisinde.
Görüyoruz ki herhangi bir kural, kaide, sistem, öngörü, mantık ve istişare olmayan şeylere “Türk Tipi” diyerek, bir kılıf uydurmayı adet edinmişler.
Oysa böyle bir model olsa olsa “AK Parti Modeli”dir!
Ak Parti iktidarı ülkemizi önce getirdiği başkanlık sistemiyle daha sonra da akla ziyan bu ekonomi politikasıyla adeta “Türk Tipi- Ak Parti modeli” bir iflasın içine sürüklemiştir.
Çok net anlaşılmıştır ki; Türkiye’nin yeni bir modelden çok yeni bir iktidara ihtiyacı var!
- -İnsanının geleceği üzerinden “ekonomik kumar” oynamayan bir iktidara ihtiyacı var!
- -Vatandaşına tepeden bakmayan, seçim kazanma hırsı uğruna ülkeyi iflasa sürüklemeyecek bir iktidara,
- -İnsanını bilerek, isteyerek ve bir inat uğruna fakirleştirmeyecek bir iktidara ihtiyacı var!
- -Türkiye’nin bize, Saadet Partisi iktidarına, politikalarımıza ve kadrolarımıza ihtiyacı var!
Herkes anlayacak ki; Saadet Partisi iktidarından başka bu ülkenin problemini bir bütün olarak ele alıp çözecek bir anlayış mevcut değil kanaatindeyiz. Kimseyi küçümsemek için söylemiyorum bunu ama bu bizim temel inancımız.
Ekonomide Stokçuluk Değil, İstikrarsızlık Sorunu Var
Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomideki kötü gidişin sadece fiyat artışından ibaret olduğunu; fiyat artışının da marketlerden ve stokçulardan kaynakladığına inanıyor.
“Stokçuların tepesine bineceğiz, en üst cezaları vereceğiz” diyerek ekonominin kontrolünün kendisinde olduğu mesajını vermek istiyor.
Bu hakikaten problemin nereden kaynaklandığını bilmemenin en açık göstergesidir.
Oysa kontrol çoktan kaybolduğu için piyasalara bir belirsizlik, ekonomiye istikrarsızlık hakim olmuş durumda.
Bugün uzmanların hiçbirisi kendi sahaların atılması gereken adımları söyleyemiyor bazı şeyleri söylüyorlar en sonunda Sn. Cumhurbaşkanı’na takdim edeceğiz onun gösterdiği yoldan ayrılmayacağız diyebiliyor.
Finans ve ekonomi sahası çok ayrı bir sahadır ve uzmanlık ister ve ehliyet ister. Sn. Cumhurbaşkanı kendisinde bu uzmanlığın var olduğunu zannediyorsa bunun doğru olmadığı kanaatindeyiz. Hangi sahada bu uzmanlık kazanılmış bilmek isteriz.
-Üreticiler ve tedarikçiler piyasadaki belirsizlik ve fiyat istikrarsızlığından dolayı her geçen gün zarar ediyorlar. Dün sattıkları üründen elde ettikleri kazanç, bugün yeni bir mal almaya yetmiyor.
–Çiftçi, sanayici, üretici, esnaf zarar ediyor. İktidar ise bu zararı önlemek için kendince önlem alanları “stok” yapmakla ve fiyat arttırmakla suçluyor.
-Sayenizde artık herkes stok yapmaya başladı. Son bir ayda kredi kartıyla yapılan gıda alışverişleri katlandı.
-Vatandaşlar her şeye daha fazla zam gelmeden ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Herkes gücü yettiğince evine erzak almaya çalışıyor. Yağ alıyor yağ, tuvalet kâğıdı alıyor; Allah aşkına bu mudur stokçuluk?
-Ülkeyi Çin gibi kalkındıramayacağınız kesin, ama şimdiden Arjantin’e benzetmeyi başardınız!
Merkez Bankası Dev Bir Yangına Bir Bardak Suyla Müdahale Ediyor
Hiçbir inandırıcılığı, itibarı ve daha kötüsü rezervi kalmayan Merkez Bankası, 4.kez piyasalara doğrudan müdahale etti.
Şimdi ben merak ediyorum, yüksek kur Türkiye’nin avantajınaysa Merkez Bankası neden rezervlerimizi harcıyor?
MB’nin son iki haftada dört kez müdahale etmesi doların yükselmesini engelleyemedi.
Şimdi siz bir yapıyı düşünün MB piyasaya müdahale ediyor, bir şeyler alıyor veriyor, faizleri de %15’e kadar çekti. Bu oranda merkez bankasından kredi alanlar aldıkları bu parayı ticari bankalara %22 ile verebiliyorlar. Bir avuç rantiye çevresi bundan kazanıyor. %15’e faiz indirmeniz piyasaya hiç ama hiç faydası olmuyor.
Milyarlar dönüyor bu şekilde. Bunu göremezseniz o zaman bugün içine sürüklendiğiniz bataklıktan çıkaramazsınız.
Buradan Merkez Bankası’na sesleniyorum; bu yangına elinizde kalan son birkaç bardak suyla bu şekilde karşı koyamazsınız!
Yaptığınız müdahalelerle sadece alım fırsatı yaratıyor, birilerinin daha zengin olmasını sağlarken rezervlerimizi çarçur ediyorsunuz!
İktidar, bir türlü makulü bulamıyor. Ya bir bardak suyu itfaiye hortumuyla doldurmaya çalışıyor ya da devasa bir yangını bir bardak suyla söndürebileceğini zannediyor.
Biz Saadet Partisi olarak, bardağı doldurmak için sürahinin yeterli olduğunu, böylesine büyük yangınları söndürmek için ise elinizde kalan birkaç bardak suyun yeterli olmayacağını, aksine bunun gereksiz olduğunu anlatmaya çalışıyoruz!
Çoklu Kriz Ortamı ve Acil Kriz Toplantısı
Bugün her ne kadar iktidar, milletin yaşadıklarını görmezden ve feryatlarını da duymazdan gelse de; her anlamda büyük krizlerle karşı karşıyayız!
Sadece ekonomik krizden bahsetmiyorum; Türkiye’de bugün “çoklu kriz” ortamında yaşıyoruz.
- -Türkiye’de aynı zamanda bir yönetim krizi yaşanıyor.
- -Türkiye’de aynı zamanda demokrasi ve bürokrasi krizi var!
- –Liyakat krizi var, en önemlisi ve vahimi de bir adalet krizi var!
Siz işi ehline vermezseniz problemleri çözemezsiniz. Biz bunu uzun zamandır söylüyoruz, bu iş o kadar önem kazandı ki işi ehline vermezseniz, problemi çözmeniz mümkün olmaz.
***
Tarihi bir dönemden geçiyoruz; adeta sonun başlangıcındayız! Bu kadar kritik bir eşikteyiz!
Buradan iktidara sesleniyoruz;
Meslek odaları, esnaf odaları, ticaret odaları, diğer meslek grupları ve uzmanlaşmış kesimlerle “acil kriz toplantısı” düzenlenmelidir.
İktidarı ayağı yere basmaya, düşünmeye kendisinden farklı kanaatte olan kesimleri dinlemeye davet ediyorum.
Akıl akıldan üstündür.
İçinde bulunduğumuz krizi aşmanın ilk şartı toplumsal uzlaşı ve mutabakat ortamının sağlanmasıdır.
Geçmişte yapılan hatalar nasıl Türkiye’yi bu noktaya getirdiyse, bugün atılacak yanlış bir adımın maliyetinin çok daha ağır olacağı unutulmamalıdır.
El elden, akıl akıldan üstündür. İstişarede bereket vardır.
DENİZ BİTTİ
Biz defaatle söyledik, söylemeye de devam ediyoruz; Deniz bitti…
Bir an önce yatırım ekonomisine geçmezsek; Türkiye içine girdiği bu girdaptan kurtulamaz.
Bizim artık şu anda Türkiye’de hayatı biraz daha kolaylaştıracak bir ile bir bölgeye imkanlar sağlayacak yatırımlardan vazgeçmemiz gerek, bizim yeni yollara yeni havalimanlarına ihtiyacımız yok. Önce üretime ihtiyacımız var. Bir tarafta tarım bizim en önemli sektörümüzdür. Bunun da yolu girdilerin tamamen alındığı vergilerin belirli bir süre alınmamasıdır. Çiftçi kar edecek ki faaliyetini devam ettirebilsin. Sanayi mutlaka desteklenecek.
Yatırım yapanlar yüksek faizle kredi kullanmak zorunda kalmayacak.
Bizim detaylı bir plan yapmamız lazım bu arkadaşlar günü birlik yaşıyorlar! Günü kurtarmaya yönelik popülist politikalar bu ülkenin problemlerini çözmeye yetmez.
Bu kafa ile gidilirse dolar 17 lira da olur, 18 lira da olur, 20 lira da olur; hem de çok kısa zamanda!
Türkiye, sanayiden ekonomiye, eğitimden yatırıma, “topyekûn yeniden planlama ve yapılanma sürecine” girmelidir.
Günü kurtarmaya yönelik popülist politikalar, ülkeyi daha büyük sıkıntılara sürüklemekten başka sonuç vermez.
EKONOMİK KRİZ ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ
- –Ekonomik ve siyasi krizlerin en büyük ilacı şeffaflıktır.
İktidar, ‘yeni bir şey deniyoruz” gibi şüpheli açıklamalar yerine, güven verici ve açık mesajları tercih etmelidir. - –Acil eylem planı hazırlanmalı; üretime dönük olmayan bütün yatırımlar durdurulmalıdır.
- –Kamu kurumlarında “lale devri” sona erdirilmeli; önü alınamayan israflar derhal engellenmelidir.
- -En kısa sürede Tarım Şurası toplanarak; “Milli Tarım Politikası” oluşturulmalıdır.
- –Üreticiye girdi desteği ve faizsiz kredi verilerek ayağa kalkması sağlanmalıdır.
- –Birlikler, koporeratifler, ticaret borsaları bu sürece aktif bir şekilde dahil edilmeli ve hummalı bir çalışma dönemi vakit kaybetmeksizin başlatılmalıdır.
- -Esnafın borçlarında faizsiz yapılandırmaya gidilmeli; yine esnafımıza devlet bankalarından faizsiz kredi desteği sağlanmalıdır.
- -Ar-Ge çalışmalarında birinci öncelik dışa bağımlılıktan kurtulmak olmalıdır.
Teknoloji geliştirme alanlarında çalışan firmalara özel hibe ve destekler sağlanmalı vergi muafiyeti getirilmelidir. - -Adaletin olmadığı yerde güven, güvenin olmadığı yerde yatırım olmaz. Adalete güven mutlaka tesis edilmelidir.