Altınbaş Üniversitesi, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin 6’ncı yılında “15 Temmuz ve Demokrasi” başlıklı konferans düzenledi.
Darbe girişiminin 6’ncı yılında şehitleri ve gazileri anarak konuşmasına başlayan Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, FETÖ’nün etkisizleştirilmesine paralel olarak başta PKK terör örgütü ile mücadele olmak üzere güvenlik güçlerinin kazanımlarında olağanüstü bir artış olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Erhan, terörle mücadeleyi yıllarca yavaşlatan, frenleyen hatta mücadeleyi durduran gücün, yapı içindeki bu örgütün olduğunun anlaşıldığını dile getirdi.
Konunun uluslararası boyutu olduğuna da değinen Prof. Dr. Çağrı Erhan, “15 Temmuz gecesi ve ertesi gün pek çok müttefikimizin bu darbeye kalkışanlara sosyal medyada verdikleri desteğe şahit olduk. En son İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı esnasında, FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul etme konusunda nasıl direndiklerini ve neredeyse kendi üyeliklerini yakmak pahasına bu direnci sürdürdüklerini gördük. Fakat nihayetinde NATO Genel Sekreteri’nin ağzından da ‘FETÖ bir terör örgütüdür’ ifadesini duyduk” dedi.
FETÖ’den arınmanın Türk dış politikasında önemli etkileri olduğuna da değinen Prof. Dr. Çağrı Erhan, “2016’da bu darbe girişiminden çok kısa bir süre sonra, artık Türk ordusu parmağını kımıldatamaz, Türk ordusunun içi boşaldı denildiği noktada Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı Harekatı’nı gerçekleştirdi. O tarihten itibaren yapılan dört operasyonla, o alandaki hâkimiyetini tescilledi. Bugün Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti kurulmamış ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Zeytin Dalı, Bahar Pınarı harekâtları neticesinde bu temin edildi. FETÖ’nün varlığını sürdürmüş olması halinde bu harekâtların hiçbirinde başarı elde edilemezdi” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE, FETÖ’DEN ARINDIKÇA, DENİZ HÂKİMİYET ALANLARINI GENİŞLETTİ”
FETÖ’nün en büyük hedeflerinden birinin Türk Deniz Kuvvetleri olduğunu hatırlatan Erhan, 1983’ten itibaren Türk Deniz Kuvvetleri’ne girmiş olanların yüzde 85’inden fazlasının bu örgüt ile iltisaklı olmaları nedeniyle ihraç edildiğine dikkati çekti. Erhan sözlerine şöyle devam etti:
“Bu örgütün iplerini ellerinde tutanların, Türkiye’nin denizlerdeki hâkimiyetini ortadan kaldırmak, kendi denizlerinde egemenlik sahalarını daraltmak adına bu operasyonları yaptırdıkları sonradan anlaşıldı. Türkiye, FETÖ’den arındıkça, deniz hakimiyet alanlarını genişletti. FETÖ varlığını devam ettirseydi ne Libya ile bir antlaşma yapılabilirdi ne Türkiye, kendi kıta sahanlığı içinde ve Münhasır Ekonomik Bölge alanında kendi sondaj gemileriyle sondaj yapabilirdi ne Karadeniz’de ne Akdeniz’de bir varlık gösterebilirdi.”
“ULUSLARARASI FİNANSMAN KAYNAKLARIYLA DA MÜCADELEYE GİRİŞİLDİ”
Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serhat Erkmen de konunun uluslararası boyutunun en az terör örgütünün Türkiye içindeki örgütlenmesi kadar önemli olduğunu dile getirdi. Dünyada FETÖ benzeri örgütlerin sadece ülke içerisinde örgütlenerek ayakta kalamayacağını, bunların uluslararası destek almaksızın yaşayabilmelerinin mümkün olmadığını söyledi.
15 Temmuz’dan sonra bu terör örgütünün sadece Türkiye’deki güvenlik bürokrasisine sızmış olan unsurlarıyla mücadele gerçekleştirilmediğini, başta finansman kaynakları olmak üzere Uluslararası ağıyla da mücadeleye girişildiğini anlattı. Prof. Dr. Serhat Erkmen, bugün bile bu konuda bir bazı ülkelerde istenilen neticenin tam alınamadığının altını çizdi.
Bundan altı sene öncesindeki Türkiye’nin Uluslararası İlişkiler ve dış politikasına örnekler gösteren Prof. Dr. Erkmen, “O zaman DEAŞ diye bir örgüt vardı. Suriye’nin üçte birini kontrol ediyordu. Türkiye’nin yapması gereken birtakım kritik hamlelerde frene basılıyordu. Suriye’de pek çok kritik gelişme yaşanıyordu. PKK- YPG’nin hatta DEAŞ’ın ilerlemesinde olduğu gibi. Libya’da da çok aleyhimize gelişmeler oluyordu. Balkanlar ve Kafkaslar’da en küçük müdahaleler bile yapılamıyordu” hatırlatmalarını yaptı.
Erkmen, şimdi bakıldığında Türkiye’nin Libya’da bir aktör olduğunu, Kafkaslarda Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarının kurtarıldığını vurguladı. Suriye’nin kuzeyinde İstikrar sağlanabilmesi için belli operasyonların yapılabildiğini, belli yerlerde insanların güvenli alanlar da yaşayabilmelerinin temin edildiğini anlatan Erkman, Türkiye’nin, Irak’ın parçalanmasına karşı 2017 yılında çok önemli bir duruş sergilediğini de belirterek, “Bunlar çok önemli geliştirmeler. Hepsi son 6 yıl içinde FETÖ’nün arındırılmasından sonra gerçekleşti” dedi.
“FETÖ, HALA KULLANIŞLI BİR AKTÖR OLARAK GÖRÜLÜYOR”
Bütün bunlara rağmen bazı hasarların henüz giderilemediğine de değinen Erkmen, “Bunların üstesinden gelebilmek için bugün hala operasyonlar yapıyoruz. Hala Suriye’nin kuzeyinde güvenliğimizi sağlamaya çalışıyoruz. Bir de hepsinden önemlisi, başta Batı ülkeleri olmak üzere, bazı ülkelere hala FETÖ’nün terör örgütü olduğu gerçeğini kabul ettirmeye çalışıyoruz.
Bunların nedeni bu yapının hala, bazı ülkelerin FETÖ’yü gelecekte de Türkiye’nin hem iç hem dış politikasında kullanışlı olabilecek bir aktör olduğunu düşünüyor olmaları. Bu nedenle rezerv olarak tutulmaya devam ediliyor” değerlendirmesini yaptı. Terörle mücadelenin bize öğrettiği en önemli şeylerden birisinin finans kaynağı ve dış desteklerin kesilmesi meselesi olduğunu da söyleyen Erkmen, “Bunlar sürdüğü sürece terörle mücadelede kesin başarı yoktur. İkisini bir arada düşünmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bu tehdit devam eder” şeklinde konuştu.
“FETÖ, BİR DEVLET GÜVENLİK MESELESİDİR”
Kendisi de ordu mensubu iken FETÖ’nün kumpasıyla 5 yıl cezaevinde yatan Dr. Eray Güçlüer ise, FETÖ’nün hukukun boşluklarını çok iyi kullandığına işaret etti. Bu kişilere aslında devletin güvenliğine yönelik suçlardan dava açılması gerekirken, görevi kötüye kullanma gibi daha hafif suçlarla dava açıldığını belirten Güçlüer “Böylece sekiz, on yıl gibi çok cüzi cezalar alarak, içerde kaldıkları süreler göz önüne alınarak ya hiç tutuklanmadılar ya da büyük bir bölümü dışarıya çıkarıldılar.
Bu dışarıya çıkanların takip ve kontrolü yeterince yapılıyor mu?” diye sordu. İki hususa işaret eden Güçlüer, öncelikle FETÖ’nün bir devlet güvenlik meselesi olduğunu söyledi. Devlet güvenlik bağlamında, hukukun işletilmesi için bazı yasal düzenlemelerin yapılması ihtiyacı olduğunu da vurgulayarak, “Sadece silahlı kuvvetler değil yargı ve polis teşkilatı içinde de sözde darbe girişimine tevessül eden kişilerin tamamı tespit edilmeye devam edilmeli. Bunların yakalanmamış olanları, hala ekonomik, teknik ve istihbarat desteği alabiliyorlar ve yönlendiriyorlar” diye konuştu
Güçlüer, son olarak “Bugün FETÖ’nün beli kırılmıştır, yeniden bir girişim yapacak kapasitesi söz konusu bile olamaz. Türk milleti gereken dersi vermiştir. Ama mücadele devam etmelidir. Çünkü güncel durumlara göre kendini kopyalayıp, yeniden üretebilen bir potansiyeli var. Türkiye, kendisine yönelmiş terör örgütlerine karşı genel bir stratejiyi, devlet politikası olarak hayata geçirmelidir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Çağrı Erhan da son söz olarak, devletin kapsamlı bir terörle mücadele konsepti çerçevesinde, buna ayrıcalıklı bir yer verip, aksamaları gidererek, Türkiye’nin kılcal damarlarındaki son terörist de temizlenene kadar mücadeleyi sürdürmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu temizlik yapıldıkça, dış politikada, terörle mücadelede ve güvenlik politikalarında Türkiye’nin daha fazla rahatladığını, halkımızın da rahat nefes aldığını göreceğiz” dedi.