Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine de tanıklık eden 119 yıllık tarihi ‘Yeni Moda Eczanesi’ hastalarına şifa dağıtmaya devam ediyor
İstanbul’un en eski eczanelerinden olan ‘Yeni Moda Eczanesi’ni diğer eczanelerden ayıran en önemli özellikse, ilaçların tamamını hazır alıp satmak yerine, hala reçeteye göre ilaç yapabiliyor olmaları.
İlaç sektörü sanayileşmeden önce, doktorun yazdığı reçete eczanelerde ilaca dönüşürdü ve bu ilaçların yapımı için zehir kullanılırdı. Kadıköy Moda’da bulunan ‘Yeni Moda Eczanesi’ de işte o dönemlerden kalma, İstanbul’un en eski eczanelerinden biri. 119 yıllık olan bu eczane dış cephesi, mobilyaları ve içeride çalan müzikleriyle adete bir müze gibi. Aynı zamanda eczanede açıldığı günden bu yana aynı eşyalar kullanılıyor. 1902 yılında Faik İskender Göksel tarafından kurulan Moda Eczanesi, günümüzde Melih Ziya Sezer (89) tarafından işletiliyor.
“ECZANE 1937 YILINDAN BERİ BİZİM AİLE TARAFINDAN İŞLETİLİYOR”
71 yıldır babasından devraldığı Yeni Moda Eczanesi’ni işleten Melih Ziya Sezer, “Yeni Moda Eczanesi 1902 kuruluş tarihiyle İstanbul’un en eskilerinden biri. Eczane, ilk olarak Faik İskender Bey tarafından Eczane-i Saadet ismiyle Kızıltoprak’ta kuruldu. 1928’de çıkan Tahdit Kanunu gereği Kızıltoprak’daki iki eczaneden birinin kapanması gerektiğinden, eczane Moda‘ya taşındı ve ismi ‘Moda Eczanesi’ olarak değişti. 1936 yılında Faik İskender Bey vefat edince, Moda Eczanesi satılığa çıktı ve babam bu eczaneyi satın aldı.
Babam Halil Nejat Sezer 1925 İstanbul Üniversitesi mezunu. Babam ilk eczanesini memleketi olan Urfa’nın Birecik kazasında Yeni Eczane adında açtı, 1935 yılında ise Konya Karaman’a ‘Yeni Eczane’ adıyla nakletti. 1937’de eczaneyi devralınca isimleri birleştirdi ve Yeni Moda Eczanesi ismi kuruldu. Babam 44 yaşında vefat etti. 1950 yılında bu yana eczaneyi ben idare etmeye başladım. Bu eczane 1937 yılından beri bizim aile tarafından işletiliyor” dedi.
“ECZACILIK TİCARET DEĞİL, BİR SANATTIR”
Eczacı Sezer, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Eskiden çoğu ilaç eczanelerde yapılırdı. 1950’den sonra işin içine fabrikasyon ilaçlar girdi. Eskiden eczanelerde öksürük şurupları, kuvvet şurupları, merhemler olurdu. O zamanlar hekimlerde bizlere formüller yazardı. Ancak şimdi formül yazan doktorlar az. Çünkü doktorlarda fabrikasyonlaştı. Şu an hala müşteriler az da olsa bize reçete getiriyor, biz de getirdikleri reçeteyi yapabildiğimiz kadar yapıyoruz. Ancak eczacılık ticaret değil, bir sanattır. Sanattan da bir şeyler üretildiğiniz zaman zevk alınır.”
“ECZACININ HATASINI İSE MEZARCI TEMİZLER”
İlaç hazırlamanın çok önemli olduğunu belirten Sezer, “Mesela reçete yaparken ufak yanlışlıklar çok önemli. Reçetede olanları miligram yerine santigram olarak hesaplarsanız insan canıyla oynamış olursunuz. Bir hocam, ‘doktorun hatasını eczacı, ancak eczacının hatasını ise mezarcı temizler’ der. Doktor yanlış bir reçetede yazabilir. O esnada eczacı bu yanlışı fark edip, doktora telefon etmesi gerekir” diye konuştu.
“ESKİDEN HER ECZANENİN BİR MOBİLYA TARZI VARDI, ARTIK ÖYLE ECZANELER KALMADI”
3 kuşaktır eczacı olduklarını söyleyen Sezer, “Babam, ben ve oğlum üçümüz de İstanbul Üniversitesi Eczacılık Bölümü mezunuyuz. Şu an bu dükkânda bulunan mobilyaların hepsi 1902 yılında Kızıktoprak’ta yapılmış. Eskiden her eczanenin bir mobilya tarzı vardı. Artık öyle eczaneler kalmadı. Şu an benim hiçbir kurumla anlaşmam yok. Hatta dükkanımda kredi kartı bile geçmez. 90 yaşındayım ve çalışabildiğim kadar çalışmak isterim. Ben öldükten sonra bu dükkanı müzeye mi verirler, yoksa satarlar mı? Orasına ailem karar verir” ifadelerini kullandı.
“BU ECZANE DÜKKANI BENİM CENNETİM”
“Bir insan işini severek yapmalı” diyen Sezer, “İşimi sevmesem bu yaşıma kadar çalışmam. Bu eczane dükkanı benim cennetim. İster ayakkabı boyacısı olun ister mühendis olun kişi yaptığı işe imzasını atmalı. Eczacılık öyle kar elde edip, han hamam sahibi olunacak bir meslek değil. Günümüzdeki eczacılara diyeceğim şey mesleklerini severek yapmaları” dedi.