MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır. İbreti alem için, 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmelidir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 104 emekli amiralin yayımladığı bildiriye ilişkin, “Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri, demokrasiyi hedef alan torpidodur. Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır. İbreti alem için, 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları ellerinden alınmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Bildiriyle ilgili adli ve idari soruşturma derinleştirilerek tekemmül ettirilmelidir. Arkasında kim var, önünde kimler duruyor, alayı ortaya çıkarılmalı ve milletimize teşhir edilmelidir” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, koronavirüs kaynaklı vaka ve vefat sayısında tedirgin edici bir artış olduğunu bildirdi. Sağlığın her şeyin başı olduğunu vurgulayan Bahçeli, kendilerine düşen görevin kontrollü ve tedbirli bir hayat planlaması olduğunu söyledi.
Bahçeli, “Dünya genelinde hala Covid-19’un tedavisinde kullanılan aşıya erişim zorluğu yaşayan ülkelerin varlığı biliniyorken, Türkiye’de yapılan aşı sayısı 17 milyonu bulmuştur. Hatta yerli aşı üretimi konusunda ümit verici gelişmeler yaşanmaktadır. İnanıyorum ki, güç birliği yaparak, inanç birliği yaparak, kurallara harfiyen uyarak musallat olan musibeti Allah’ın izniyle yeneceğiz. Sağlık Bakanlığımıza güveniyoruz” dedi.
‘MONTRÖ, KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR’
Bahçeli, önce 126 eski büyükelçinin sorunlu ve şüpheli bildiri yayımlandığını belirterek, bu kişiler arasında yer alan parti üyesi ve Aydın eski milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nu kesin ihraç talebiyle ve tedbirli olarak Disiplin Kurulu’na sevk ettiklerini anımsattı.
Bahçeli, Türkiye’nin 4 Nisan’da 104 emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsıldığını belirterek, “Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan Antlaşması’nın tamamlayıcısı bir halkası, ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda bizim kırmızı çizgimiz, Karadeniz’in barış ve istikrar güvencesidir. Kaldı ki, hiç kimsenin de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığı, ‘feshedelim’ dediği falan da yoktur. Türkiye’nin kendi egemenlik sahasında iç deniz yolu açmasının Montrö’yle nasıl bağı kurulmaktadır?” diye konuştu.
‘104’LÜKLER BÜYÜK BİR SUÇ İŞLEMİŞTİR’
Bahçeli, emekli amirallerin yayımladığı bildiriye ilişkin, “Vehimlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral, Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir. Bu lekeyi temizlemek demokrasinin, hukukun ve milli iradenin tarihe karşı namus, şühedaya da vefa borcudur. Dünyanın olağanüstü bir dönemden geçtiği, ülkeler arası cepheleşmenin derinleştiği, Türkiye’ye yönelik husumet bloğunun kalabalıklaştığı bir zaman aralığında, demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, ‘gel gel’ yapan 104’lükler büyük bir suç işlemişlerdir. Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır” diye konuştu.
‘BU ÇAĞRI BAL GİBİ DARBE ÇAĞRISIDIR’
Bahçeli, bazı sözde hukukçular ve siyasetçilerin, emekli amirallerin yayımladığı bildiriye ‘demokrasi çağrısı’ dediğini belirterek, “Neymiş, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı esasmış. Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur. Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır.
Emekli ve erdemsiz bu amiraller bildiride aynen şöyle tehdit savurmuşlardır; ‘Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidiyle karşılaşabilecektir.’ Bu ifadeler neyin dayatması, neyin habercisidir? ‘Aksi halde’ diye başlayan muhtıra bildirisinin neresi ifade özgürlüğü, neresi demokrasi çağrısıdır? Buna demokrasi ve ifade özgürlüğü diyenler vesayetçi odaklar, demokrasi karşıtları, emperyalizm piyonları, Türkiye düşmanları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır.
Akılları sıra, 15 Temmuz’un rövanşını almaya çalışan, ara rejim özlemiyle yanıp kavrulan utanmazlara Türk milleti haddini bildirecek güce de cesarete de hamiyete de fazlasıyla haizdir. Hiç kimse sinir uçlarımızla oynamasın. Darbeler sayfası kapanmıştır. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi hiçbir alçak tahrik edemeyecek, karanlık bir tünele çekemeyecektir” ifadesini kullandı.
‘RÜTBELERİ SÖKÜLMELİDİR’
Bahçeli, bildiriye imza atanların hesap verme vakti geldiğini söyleyerek, “Bir kez daha söylüyor ve beklentimizi açıklıyorum; İbreti alem için, 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları ellerinden alınmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Bildiriyle ilgili adli ve idari soruşturma derinleştirilerek tekemmül ettirilmelidir. Arkasında kim var, önünde kimler duruyor, alayı ortaya çıkarılmalı ve milletimize teşhir edilmelidir” dedi.
‘GÖRÜNMEYEN İMZA KILIÇDAROĞLU’NA AİT’
Bahçeli, bildiriye karşı muhalefet partilerinin tutumunu da eleştirerek, “Bizi bir başka dehşete düşüren husus ise 4 Nisan bildirisine yönelik muhalefet partilerinin aldığı sakat ve sancılı pozisyondur. CHP yönetimi bir kere daha demokrasiyle ters düşmüştür. Bir kez daha darbe hasreti çeken çapulcularla birleşmiştir. Ve 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir. CHP’li bir grup başkanvekili de emekli amiralleri kastederek, ‘Vatansever eleştirileri tebrik ediyorum’ diyecek kadar alçalabilmiş ve seviyesizliğin markası olmuştur. Türk milletine parmak sallamanın adı ne zamandır ‘vatanseverlik’ olarak tanımlanmaktadır? Bu dil, kepaze bir dildir, bu dil zehir ve zillet dilidir” değerlendirmesinde bulundu.
‘HDP KAPATILMALIDIR’
Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılması hakkındaki iddianameyi iade ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
“Gerekçe olarak usul eksiklikleri gösterilmiştir. Terörle mücadele kararlılığının zirve yaptığı, kahraman güvenlik güçlerimizin can pahasına mücadele ettiği bir süreçte, Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi arkalayan ve kollayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüz, milli vicdanda yok hükmündedir.
Anayasa Mahkemesi adil ve hakkaniyetli bir karar vermemiştir. Halen Anayasa Mahkemesi Başkanlığı makamını işgal eden şahsın, geçmişte Polis Akademisi Başkanıyken, 1 Ağustos 2009 tarihindeki PKK açılımına nasıl ev sahipliği yaptığını, 12 kötü adamı nasıl ağırladığını, o görevdeyken hangi şaibeli işlere karıştığını biz gayet iyi biliyoruz.
O tarihlerde Polis Akademisi’nde sözde Kürt Çalıştayı düzenleyen zat bugünün Anayasa Mahkemesi Başkanı’dır. Bu şahsın HDP duyarlılığı, ihanet ve çözülmeye teşneliği yeni bir vaka değildir. Anayasa Mahkemesi’nin mevcut haliyle milletimizin vicdanında karşılığı yoktur ve Mahkeme Başkanı’nın tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeni baştan yapılandırılması bir adalet, siyaset ve demokrasi sorumluluğudur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iade edilen iddianameyi vaki eksiklikleri gidererek süratle Anayasa Mahkemesi’ne tekrar göndereceğini, usul açısından ilgili mahkemenin iddianameyi iade hakkının artık bulunmadığını açık seçik ifade etmek isterim. PKK’nın siyaset ayağı HDP kapatılmalıdır.”