Bir gün köye bir zengin geldi. Oradaki çocuklara birer birer hediye dağıttı. Yakup’a da hediye olarak bir ayakkabı verilmişti.
Ayakkabı o kadar güzeldi ki insan giymeye kıyamazdı. Yakup ilk giymeye kıyamadı ama ikinci gün arkadaşlarıyla dışarı çıktığı sırada giyiverdi. Arkadaşları da Yakup’un ayakkabısını çok beğenmişti.
İçlerinden biri, “en güzel hediye sana denk gelmiş. Çok şanslısın” dedi. Bu söz Yakup’un gururunu okşadı. Tam oyun oynamaya başladıkları sırada Yakup, “ben oyun oynayamam. Ayakkabılarıma zarar gelir,” deyince hepsi kahkahayla güldüler. “Ne yani,” dedi Ahmet “ayakkabın yırtılana kadar veya ayak numaran büyüyene kadar hiç oyun oynamayacak mısın?” “bilmiyorum. En azından biraz eskisin. Sonra oynarım,” diye yanıt verdi.
Arkadaşları oynamaya başlayınca o da yanlarından uzaklaştı. Ayakkabılarıyla köyün diğer sakinlerine hava attı. Ayakkabısı zarar görmesin diye koşmuyor, çamura girmiyordu. Herkes hem Yakup’a şaşırıyor hem üzülüyordu. Bir gün annesi oğlunu karşısına aldı. dedi ki:
-Bak oğlum, bu ayakkabı kıymetli ama senin kadar değil. Hiçbir şey senin mutluluğundan daha önemli değil. O ayakkabı senin mutluluğun için bir araç. Mutluluğunun sahibi değil.
-Haklısın anneciğim. Bundan sonra dilediğim gibi oynayacağım.
Yakup bunu söyledikten sonra evden ayrıldı. Arkadaşlarının yanına gitti. Bu sefer o da oyuna dahil oldu ama elinde değildi. Ayakkabası yırtılmasın diye tüm gücüyle koşmuyor, oyuna yeterince odaklanmıyordu. Artık bu ayakkabılar moralini bozuyordu. Oyunu bırakıp eve gitti. Ayakkabısını annesine uzatıp şöyle dedi;
-Al bu ayakkabıyı bana hediye eden adama geri ver. Artık giymek istemiyorum.
-Neden oğlum?
-Çünkü ayakkabı yüzünden hiç rahat oynayamıyorum. Eski ayakkabılarımı giyip yeniden mutlu olmak istiyorum.
Annesi duydukları karşısında şaşırmıştı. Oğluna hak veriyordu ama kullanılmış ayakkabıyı ne diye geri götürecekti? Ayakkabıyı saklamaya karar verdi.
Bir ay sonra o zengin adam tekrar geldi. Yakup, adamın hediyesini kabul etmedi. Bunu hiç beklemeyen zengin adam sordu:
-Neden hediye kabul etmiyorsun?
-Çünkü senin verdiğin hediyeyi kullanmaya kıyamıyorum.
-Nasıl yani?
-Geçen sefer bana bir ayakkabı hediye etmşiştiniz. O ayakkabı yırtılmasın diye oyun bile oynayamıyordum. Sonunda oyun oynayabilmek için o ayakkabıyı çıkarıp anneme verdim.
Zengin adam hafifçe gülümsedi. “Sen o ayakkabıyı dilediğin gibi kullan. Ben her ay buraya gelip sana yeni ayakkabı hediye edeceğim. Böylelikle sen de kaybetmekten korkmayacaksın,” dedi. Yakup duyduklarına inanamıyordu. Şöyle cevap verdi:
-Gerçekten mi?
-Gerçekten.
-Söz mü?
-Söz.
Yakup’un yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Zengin adama sarıldı. Hayatında ilk defa kendini bu kadar önemli hissetmişti.