İnsanlar, artık sokaklara sığmıyorlardı. Yolda ilerleyebilmek için birbirini ezip öldüren insanlar vardı. Kimi fark etmiyordu öldürdüğünü, kimi de umursamıyordu.
Birilerini ezip öldürmek herkesin normali haline gelmişti. Kimse önünü görmüyordu. Âdeta yaşayabilmek için savaşıyorlardı. Artık nasıl yaşadıklarının bir önemi yoktu. Mühim olan tek şey, yaşamaktı. Ölü sayısı neredeyse yaşayan insan sayısını geçiyordu. İmamlar camiden anons yapıyorlardı: “Ölenleri oldukları yere gömün.” Daha fazla gömülmezlerse etrafa hastalık yayılacaktı. Şimdiden etraf kötü kokmaya başlamıştı.
Merve, annesinin ölümünü idrak edememişti. Etrafa boş gözlerle bakıyordu. Yanına arkadaşı Çiçek geldi. Çiçek, yavaşça Merve’nin omzuna dokundu. Ürkek bakışlarla, “İyi misin?” Diye sordu. Annesinin ölümü Merve’yi iyice hassas bir insana dönüştürmüştü. Arkadaşının tek dokunuşu onu korkutmaya yetmişti.
Merve hüzünle yanıt verdi, “Kanadı kırılmış bir kuş ne kadar iyi hissedebilirse ben de kendimi o kadar iyi hissediyorum.” Merve, bu cevabı verdikten sonra hissizce ayağa kalktı. “Annemi gömmemiz lazım.” dedi. İki arkadaş ölen kadını gömmek için işe koyuldular. İnsanlar bu zamana kadar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlardı. Şimdi ise herkes ölümle burun buruna. Etraf ölüden geçilmiyordu. Kimi, ölüleri yakmayı savunuyordu. Kimi ise hepsinin gömülmesini. Doğanın dengesi bile bozulmuştu. Havada hep kara bulutlar olurdu. Kurtlar cesetlerin kokusunu alıp şehirlere inmeye başlamıştı bile. Artık insanlar sadece ezildikleri için değil, kurtlara yem oldukları için de ölüyordu. İnsanlar bakar kör haline gelmişlerdi.
Gözleri görme işlevini yerine getiriyordu ama kimse ne gördüğünün farkında değildi. Merve, annesini gömdüğü için biraz rahatlamıştı. Annesizlik, onu ne kadar eksik bıraksa da bu duruma alışması gerekiyordu. Ölülerin çoğu gömülmüştü ama hâlâ gömülmeyen cesetler vardı. Bir adam, gömülmeyen cesetleri yakmayı teklif etti.
Diğer adam, “Bu bizim kültürümüze ters.” diye yanıtladı. Başka bir adam da, “Olağan dışı bir şeyle karşı karşıyayız. Şimdi kültürün sırası mı? Bu cesetlerden biraz daha kurtulmazsak her yanı hastalık saracak.” Çoğu insan, bu adama hak vermişti. Bu yüzden karar verdiler. Gömülmeyen her ceset yakılacaktı. Kalan bütün cesetleri yan yana dizdiler ve hepsini aynı anda ateşe verdiler. Bir adam yanan cesetlere bakarken şöyle dedi, “Gömülmek bile nasip işi.” Cesetlerin kül oluşunu seyrederken herkes farklı şeyler hissetti. Ölümün insanı hissizleştirdiği ilk defa burada görülmüştü.