Dibine kadar kandırılmıştı. Çocuk olsa bile o bir hırsızdı. Ona hiçbir şekilde güvenmemeliydi…
Bahar gelmişti. Çiçekler misler gibi açmıştı. Selin, evinde yalnız başına oturuyordu. Elinde kahvesi vardı. Kahve geniş, beyaz bir kupadaydı. Selin’in üstünde pijamaları vardı. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle kitabını okuyordu. Cam kenarında oturuyordu.
Selin, evin içinden gelen bir sesle irkildi. Mutfaktan gelmişti ses. Elindeki kitabı ve bardağı bir kenara koyup yavaşça ayağa kalktı. Yüreği korkudan hop ediyordu. Endişeli adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı. Bakışlarında korku vardı. Sanki bir canavarın yanına doğru gidiyormuş gibi hissediyordu. Avucunun içi terliyor, yüzü sararıyordu. Korkudan salondaki vazolardan birini eline alıp evi dolaşmaya başladı.
İlk kendi odasına gitmişti. Orada bir şey göremeyince mutfağa yöneldi. Mutfaktan içeri girdi. İçeride sekiz dokuz yaşlarında bir çocuk vardı. Çocuk, mutfak dolaplarını karıştırırken yakalanmıştı. Selin, elindeki vazoyu şaşkınlıkla yere bırakıp şöyle dedi:
-Sen de kimsin? Benim evimde ne arıyorsun?
-Abla kızma ne olur? Günlerdir çok açım. Bir iki lokma bir şeyler yiyip gidecektim.
Selin, iki elini beline koyup cevap verdi:
-Senin bu yaptığın hırsızlık.
Çocuk utancından yüzünü yere eğdi ve cevap verdi:
-Hırsızlık yapmazsam açlıktan öleceğim. Ne olur beni polise verme.
Çocuğun üstü yırtık pırtıktı. Saçları kirlenmiş, normalde beyaz olan yüzü kirden siyahlaşmıştı. Selin, çocuğa üzüldü:
-Senin annen baban yok mu?
-Var.
-Ee onlar niye senin karnını doyurmuyor?
-Onların da parası yok. Güçleri ancak küçük kardeşime yetiyor. Ben de mecburen kendi başımın çaresine bakmak zorunda kalıyorum.
-Seni bir şartla affederim. Bir daha hırsızlık yapmayacaksın. Korkma, aç bırakmayacağım seni.
-Aç bırakmazsan bir daha hırsızlık yapmam ki zaten.
Selin, çocuğu aldı. Bir güzel banyo yaptırdı. Güzel bir sofra kurup çocuğun karnını doyurdu. Çocuk, kendini çok mutlu hissediyordu. İlk defa kendini önemli biri gibi hissetmişti. Artık karnı tok ve temizdi. İlk defa yakalanmak onun işine yaramıştı. Selin, çocuğun yaşadığı yeri öğrendi. Artık onu ve ailesini yalnız bırakmayacağına dair söz verdi. Sonra da çocuğun eline para sıkıştırıp gönderdi.
Çocuk gittikten birkaç gün sonra Selin, evdeki altınlarının olmadığını fark etti. Hemen çocuğun aldığını düşündü. Huylu huyundan vazgeçmez diye geçirdi içinden. Hızlıca evden çıkıp çocuğun yaşadığı yere gitti. Kapılarını çaldı ve öğrendi ki orada öyle bir çocuk yaşamıyormuş. İşte o an kafasından kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Dibine kadar kandırılmıştı. Çocuk da olsa o bir hırsızdı. Ona hiçbir şekilde güvenmemeliydi.