Bugün hepimizin bildiği gibi Aşura günüdür, tüm Müslümanlar için matem günü. Hz. Hüseyin(a.s) bugün şehadete kavuşmuş, kahpece katledilmişti.
Tüm Müslümanların yas tuttuğu, yerin göğün ağladığı bugünde Sünni İslam’da ilginç bir gelenek vardır, Aşure tatlısı yapılır ve komşulara dağıtılır. Şia-Caferi inancında, yani asıl-öz Alevi inancında ise Aşure çorbası kültürü gibi bir durum bulunmamakta, hatta şiddetli karşı çıkılmaktadır. Matemlerde kara giyilir, tatlı yenmez. Alevi-Caferi Mezhebi’ninin bakışını daha iyi yansıtacağız sizlere.
Aşure gününde yaşanan acı, Hz. Peygamber’in (s.a.a) torunları Hz. Hüseyin ve çocuklarının çölde aç susuz bırakıldıktan, işkence gördükten sonra hunharca katledilmesidir. Müslümanların o günü yas ile anmasının, unutmamasının, katillere lanet etmesinin engellenmesi için Emeviler döneminde sahte ve yanlış hadisler eklenmiş Aşura günüyle ilgili, birçok alakasız ve asılsız eklemeler yapılmış. Yaşanmamış, tarihi dayanağı olmayan birçok olay vs. Aşura günü yaşanmış gibi gösterilerek arada Hz.Hüseyin’in şehadeti unutturulmak istenmiş. Üstüne üstlük şenlik günüymüş gibi Aşure isimli İslam’da hiç yeri olmayan bir tatlının yapılması kültürü İslam’a enjekte edilerek Müslüman halkın asıl noktayı kaçırması, böylece Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt’in katilleri olan Emevi saltanatına karşı Müslümaların pasifize duruma getirilmelerine sebebiyet verilmiştir.
Aşure tatlısının tarihsel kökenine bakarsak da buna şahit olabiliriz. Eski Yakın Doğu halkı için, haşlanmış kepekli tahıllardan oluşan yiyecekler, eski zamanlardan beri bahar ve hasat ayinleriyle ilişkilendirilmeye başlandı. Asya, Avrupa ve Afrika’ya kadar binlerce yıl önce yayılmaya başladı. Pagan Babil devletinin buğday ve bereket tanrısı Tammuz ile ilgili ayinlerde Aşure tatlısı şeklinde yiyeceklerin kullanıldığı tarihsel kazılarda mevcuttur. Harran’da düzenlenen çok tanrılı Pagan kutlamalarında tüketilen yemekler arasında haşlanmış buğdayın olduğu da bir Arap gezgin tarafından 10. yüzyılın sonlarında kaydedilmişti.
Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, haşlanmış buğdayı binlerce yıldır çeşitli isimler altında çeşitli şekillerde tüketmişlerdir. Bu yemekler şeker, meyve pekmezi ve kuru meyvelerle çeşitli şekillerde tatlandırılmıştır. Muharrem’in onuncu günü, Noel, Lent, Paskalya ve Tu Bişvat gibi Hristiyan ve Yahudi dini bayramların yanı sıra bir çocuğun ilk dişi veya bir aile üyesinin ölümü gibi olaylarla bağlantılı olsalar da kökleri doğurganlığa ve yeniden doğuşa kadar izlenebilir. Ermeni halkının Noel bayramları sırasında da Anuşabur isimli, Aşure’nin benzer bir formu pişirilir.
Paganlık ve putperest adetlerden gelen bir tatlı olması bir kenarda dursun, hüzünlü yaşanan hiçbir olaydan dolayı dünya üzerinde kutlama yapan bir din görülmemiştir. Örnek olarak, İsa’nın Çarşamba günü tutuklanması ve Cuma çarmıha gerilmesinden ötürü Hristiyanlar Çarşamba ve Cuma günleri katı oruç tutarlar. Hatta Hristiyan kilise kurucusu ve teolog John Wesley, o günler oruç tutmayan insanlara papazlık rütbesini bile vermezdi. İsa’nın 40 gün çölde denendiği, oruç tuttuğu dönemde Hristiyanlar da Lent orucu tutar, özellikle tatlıdan kaçınırlar!
Bizim kültüre giren Emevi ve putperest adette ise ne yazık ki masum imamların ve Hz.Hüseyin’in şehadeti gününde şenlik havası gibi tatlı dağıtmak kesinlikle hoş olamaz. Yahudi kültürüyle ilgili, Tişa Beav orucu vardır, Süleyman Mabedi’nin Roma tarafından yıkıldığı gün, veya Tsom Gedalya orucu vardır, Yahudi Vali Gedalya’nın başka bir Yahudi tarafından katledildiği gün. O insanlar o gün bile oruç tutar, ağızlarına bir lokma koymaz, matem havasında olurlar. Müslümanların bu işi daha ciddiye almasını önemle rica ediyorum. Yas günlerinde yası yaşamak, masum imamları anmak ve şehadetleri için yas tutmak gerekir, şenlik havasında geçirmek değil.
Bu yazıyı son olarak yazmak için ruhani ilham aldığım ve İslam’ın doğru şekilde yorumlanmasına vesile olan Çerkezköy Ehlibeyt Dergahı Alevi Dedesi Seyyid Sinan Boztepe’ye çok teşekkür ediyorum. Daha detaylı olarak konuyla ilgili linkini paylaşıyorum videonun.
https://www.youtube.com/watch?v=37sHGd0yYBg
Yaşadığımız günün, acının anlam ve önemini bilerek hareket etmemiz büyük önem teşkil etmektedir. Sadece dini açıdan değil, sorgulanmadan yapılan her eylem için geçerlidir.