‘Deprem Bölgesinde Çocuk Olmak’ konulu bir söyleşide konuşan Doç. Dr. Ayhan Erbay, “Deprem bölgesindeki çocuklar çok ağır depresyon altında. Bu çocuklara yönelik üretilecek olan tüm hizmetlerde bilinçle hareket etmemiz lazım. Aceleye getirmeden çocukları anlayarak, onları dinleyerek ve ihtiyaçlarını gözeterek birtakım çalışmaları yürütmemiz gerekiyor” dedi.
İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftası dolayısıyla ‘Deprem Bölgesinde Çocuk Olmak’ konulu bir söyleşi düzenledi. Söyleşide uzman isimler deprem bölgesindeki çocuklar özelinde; psikolojik, hukuki ve özel eğitim alanında neler yapılması gerektiğini anlattı.
İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy yerleşkesinde gerçekleştirilen söyleşinin açılış konuşmasını İKÜ Vekil Rektörü Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe yaptı. Moderatörlüğünü Ece Karaboncuk’un üstlendiği programa İKÜ Fen- Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünden Doç. Dr. Ayhan Erbay, İKÜ Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arzu Özen, İKÜ Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilimdalı Dr. Öğr. Üyesi Özge Sırma Gezer katılarak deprem bölgesindeki çocuklar için psikolojik, hukuksal ve özel eğitim alanında neler yapılması gerektiğini anlattı.
PROF. DR. YÜKSEKTEPE: HEPİMİZİN TEMEL SEVİYEDE BİR BİLGİ İHTİYACI VAR
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe, “İstanbul Kültür Üniversitesi olarak 23 Nisan haftasını ‘Deprem Bölgesinde Çocuk Olmak’ konulu panel ile ele aldık. Panelimizde hem hukuksal hem psikolojik hem de özel eğitim anlamında bütün bakış açılarıyla uzmanları dinledik ve bu alanda herkesi bilinçlendirmek istedik. Hep beraber neler yapabiliriz onları belirlemeye çalıştık.
Hukuksal olarak bir kere hepimizin temel seviyede bir bilgi ihtiyacı var. Neler yapmamız gerektiğini biliyor olmamız lazım. Psikolojik olarak da hem önce kendi sağlığımızı, ailemizin sağlığını, çocuklarımızın sağlığını koruyarak deprem bölgesindeki çocuklar için de daha faydalı neler yapabiliriz bunları bilmeli ve onların da psikolojilerine destek olabilecek çalışmalarda bulunmamız lazım. Tabi ki özel eğitim ihtiyacı olan çocukların da yeri ayrı. Onlara da ayrı farklı çalışmalar düzenlenmeli. Elimizden geldiğince üniversite olarak bütün akademisyen ve öğrencilerimizle destek olup ilerletmeye çalışıyoruz” dedi.
DOÇ. DR. ERBAY: BU ÇOCUKLARIN ÇOK AĞIR DEPRESYON ALTINDA OLDUKLARINI DÜŞÜNÜYORUZ
İKÜ Fen- Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Doç. Dr. Ayhan Erbay, deprem bölgesindeki çocukların travmalarının takip edilmesi için ciddi oranda iyi bir kayıt sistemi oluşturulması gerektiğini söyleyerek, “Psikososyal desteğe ihtiyaç duyan çocukların ihtiyaçlarını tespit etmek, bunları uzman kişilerle buluşturmak, düzenlenecek olan eğitim programlarını dizayn etmek, uygulamak ve takibini yapmak gerekiyor. Deprem bölgesindeki çocuklar ailesini kaybetmiş, memleketinden olmuş, arkadaşlarından uzakta kalmış ve terk edilmişlik duygusu içerisinde olabilirler. Bu çocukların çok ağır depresyon altında olduklarını düşünüyoruz.
Yine aynı zamanda travma sonrası stres bozukluklarının tüm semptomlarını taşıyor olabilirler. Dolayısıyla bu çocuklara yönelik üretilecek olan tüm hizmetlerde bilinçle hareket etmemiz lazım. Aceleye getirmeden çocukları anlayarak, onları dinleyerek ve ihtiyaçlarını gözeterek birtakım çalışmaları yürütmemiz gerekiyor. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’na, psikiyatri kliniklerine, çocuk ergen psikiyatri kliniklerinde görev yapan uzman doktorlarımıza, psikiyatristlerimize, ülkemizde bu konuda hizmet üreten nitelikli psikologlara, psikolojik danışmanlara, terapi sonrasındaki takiplerini yapacak sosyal hizmet uzmanlarına ve genel anlamda herkese görev düşüyor” diye konuştu.
PROF. DR. ÖZEN: ÇOCUKLARLA İLETİŞİM İÇİN GÖRSELLERDEN YARARLANMAK SON DERECE ÖNEMLİ
İKÜ Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arzu Özen, özel gereksinimli çocukların birbirlerinden çok farklı yetersizlikler gösterebildiklerini ifade ederek, “Çocuklar görme, işitme, davranış problemleri, zihinsel yetersizlik, otizm, spektrum bozukluğu gibi çok farklı yetersizlikler gösterebilirler, bu örnek daha da artabilir.
Her bir yetersizlik grubunun özelliklerini dikkate alarak gerekli müdahalelerin, gerekli davranış şekillerinin gösterilmesi son derece önemlidir. Normal gelişim gösteren çocuklardan yani tipik gelişim gösteren çocuklardan farklı yönergelerin çok daha kısa ve net olarak bu çocuklara verilmesi, onlara dokunulmadan önce belki onlardan bir izin alınması ya da kendinin tanıtılması gibi davranışlarda bulunulmalı. Bu çocuklar daha çok kendilerini ifade edemedikleri için görsellerden çok yararlanabiliyoruz. Yine bu konuyla ilişkili olarak çocuklarla iletişim için görsellerden yararlanması son derece önemli” dedi.
DR. ÖĞR. ÜYESİ GEZER: ÇOCUKLARA POZİTİF AYRIMCILIK YAPILMALI
İKÜ Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim dalı Dr. Öğr. Üyesi Özge Sırma Gezer ise çocuk haklarının insan haklarından tamamen bağımsız bir kavram olmadığını belirterek şunları ekledi:
“Öncelikli olarak her insanın olduğu gibi yaşam, vücut bütünlüğünü koruma gibi haklar çocuklar için de geçerli ama bunun dışında çocuklar özelinde çocukların koruma altına alındığı, bizim de birtakım taraf olduğumuz sözleşmelerle düzenlenen haklar var. Çocuğun da mutlaka birey olarak dikkate alınması, kendisiyle ilgili verilen kararlarda, kendisini ilgilendiren konularda, birey olarak söz hakkının bulunması, onun da fikrine başvurulması tabii ki bunu algılayabilecek yaştaysa önemli.
Deprem üzerinde şunu söyleyebiliriz; Uluslararası sözleşmelere taraf olduğumuz için bizim yasal mevzuatımız anayasal güvence altında. Uluslararası hukuk anlamında ve tabii ki kanunlar bakımından da güvence altına alınmış bir çocuk mevzuatımız var. Bununla ilgili bir sıkıntı yok ama tabii ki uygulamada problemler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Bu noktada uygulayıcıların hukuk zemininden ayrılmadan, hukuku hukuki kurallara riayet ederek gerçekleştirmeleri durumunda bunu minimuma indirebileceğimizi düşünüyorum. Çocuklarla ilgili olarak en önemli hususlardan bir tanesi tabii ki onlar anlamında bir pozitif ayrımcılık yapılması gerekiyor. Yani örneğin afet durumlarında ilk önce çocukları koruma altına almamız, onların temel ihtiyaçlarını temin etmemiz çok önemli.”