Aziz Kitaplar 1.Bölüm: İstanbul Hatırası. Bugün Aziz Kitaplar serisine başlıyorum. Bu seride sizlere okuduğum kitapların içeriğini ve bende uyandırdıklarını yazacağım.
Formatın ilk yazısı çok değerli yazar Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” adlı eseri olacak. Keyifle okumanız dileği ile…
İstanbul’a bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul…
Eser, cinayetlerin katilini bulma yönünden ilerliyor olsa da aslında bir bakıma psikolojik roman özelliği taşıyor. İnsanların psikolojik yönden zayıflaması sonucu ortaya çıkan karmaşalar ve acıların, oluşturduğu şiddet eğilimi de denebilir bu duruma.
Polisiye yönden biraz zayıf olan eser, tarihi yönden güçlü. Sayfaları geçtikçe katili anlayabiliyorsunuz. Ahmet Ümit ne kadar hedef şaşırtsa da dikkatli okuyucular kitabın ortalarına doğru kimin katil olduğunu bulabiliyor. Zaten Ahmet Ümit, son cinayet işlenmeden önce katilleri ele veriyor. (tabi ki anlayabilene.)
“Gerçekten vakit çok geç be Nevzat…”
Meyhane ortamının bolca bulunduğu bu eser, İstanbul’un tarihini gerçekten güzel anlatıyor. Romanın içinde tarihi yaşıyorsunuz. “Gerçekten vakit çok geç be Nevzat” demeden Ahmet Ümit’in tarih kitabı yazmasını tavsiye ediyorum.
Polis deyince akla suç gelir. Suç deyince ise akla cinayet gelir. Ama bu roman polisiye çatısı altında size bunalımı, arkadaşlığı, tarihi, aşkı, mahalle ortamını, meyhaneleri, Balat’ı ve dahasını anlatıyor. Belki bundandır ki polisiye tarafı güçsüz kalmış. Gücünü diğer alanlar ile paylaşmış. Bu romanı da özel kılan bence çok renkliliği.
Aziz okurlarım, bugün ki yazımı bir söz ile bitirmek isterim :
Mey neşeye de hüzne de mahsus değildir, erbabı gamı belki tez öldürmek içindir…