Öyle bir zamana düştük ki dost, torpil üzerine kurulu bir devirdeyiz. Hadi bu dünyada torpille cenneti yaşadığını düşünüyorsun da diğer tarafta, gerçek cehennemde yanmamak için ateşe torpil geçilir mi? Geçilmez!
Ey cân!
Daha dünyada esen sert rüzgarlara karşı sağlam duramazken gazap rüzgarlarına koşar olmuşsun. Sözde, nûr’a koşarken ateşten yaratılanın sesine kulak verir olmuşsun. Uzaktan güzel görünen ateşin rengine büyülenmiş, dumanı görmeden, genzine çekmeden hakikatten vazgeçer olmuşsun. Hayır gelir mi ateşten? Dost olur mu hiç ateşten yaratılandan?
Ey cân!
Bilmez misin? Bizler topraktan yaratıldık, toz taneleriyiz. Ne diye bir toprak tanesini diğerinden ayırırsın? Hiç toprak tanelere ayrılır mı? Ne diye insan ayırırsın? Ateş düştüğü yeri yakar da ne diye ateşten yaratılanın sesini dinlersin? Ne diye nûr varken ateşten yaratılanı kendine dost edinirsin? Ne diye o ateşin rengine büyülenirsin? Dumanı genzini yakmaz mı sanırsın? O düşen ateş, düştüğü toprağını da bir gün yakmaz mı?
Sen de haklısın dost,
Hak eden mazlum, hak edemeyen zalim bu devirde. Dünya denen bu misafirhane de bir zamanlar “kiminin parası kiminin hayır duası” derdik şimdi ise “kimin dayısı? Kimin eniştesi? Kim kimin yeğeni- akrabası – tanıdığı?”… Kimin dayısı kimin eniştesi var ise kim kimin yeğeni, akrabası, tanıdığı ise kendini koyar en tepeye. Ne mazlumu görür ne de mazlumun feryadını duyar. Sözde, nûr’a ulaşmak için çabaladığını söyler ancak elinde bir ateşle oynar. Hak etmeyen zalim, hak edeni o elindeki ateşle yakar. Gün gelir, zalimin elindeki ateş mazlumu nasıl yaktıysa zalimi de yakar.
Uyan ey cânânım uyan!
Seni yaratan sana yakınken şah damarından, nasıl kurtulacaksın hakikat sorgularından? Nasıl kurtulacaksın mazlumun ahından? Nasıl kurtulacaksın büyülendiğin ateş, beden toprağına düşünce seni yakarken hissettiğin şiddetli acıdan? Sanır mısın ki duracak yanında ateşten yaratılan? Sanır mısın ki umut var tanıdığından, kurtaracak seni dünyada torpil geçtiğin akraban? Kalakalacaksın öylece mazluma vermediğin hakkın azabıyla. Sen, mazlumun hakkını vermezken dünyada, sen insanları ayırırken dünyada, sen torpil ile yükseldiğini sanırken arşa, cehennem ateşinden seni kim kurtaracak, torpil bulabilecek misin hakikati bilen, gören ve yazdırandan başka?