Bilenler bilir, Züğürt Ağa filminde, Haraptar köyü ağası yıllarca ağalık yaptıktan sonra, elde avuçta bir şey kalmayıp, yağmurun da yağmamasıyla birlikte kuralık artınca, köyü siyasetten tanıdıklarına ”Hiç Pahasına” satıp, İstanbul’a gelip, seyyar satıcılık yapmaya başlar…
Herkese merhabalar…
Türk futbolunda her zaman olduğu gibi polemik ve entrikalarla dolu bir haftayı daha geride bıraktık…
Özellikle Pazar günü oynanan ve Trabzonspor’un 3 – 1’lik galibiyeti ile noktalanan Fenerbahçe derbisi sonrası, Fenerbahçe başkanı Ali Koç‘un İstanbul’da taraftarları havalimanına çağırıp, eline megafonu alıp konuşma yapması ve taraftara birliktelik çağrısı yapması (Bazı kelime ve cümlelerin tarzı yanlış olsa da) bir nebze olsun taraftara yenilgiyi unutturmuştu…
Ama herkes gibi benim de aklıma ilk olarak Şener Şen’in o meşhur repliği geldi… ” DOMATEZZZZ ”
Bilenler bilir, Züğürt Ağa filminde, Haraptar köyü ağası yıllarca ağalık yaptıktan sonra, elde avuçta bir şey kalmayıp, yağmurun da yağmamasıyla birlikte kuralık artınca, köyü siyasetten tanıdıklarına ”Hiç Pahasına” satıp, İstanbul’a gelip, seyyar satıcılık yapmaya başlar… Ama ağalıktan başka bir şey bilmediği için de hep işleri ters düz gider… Filmin bir sahnesinde de eski model arkası kasa olan bir Anadol’un camında kafasını dışarı uzatır ve ”Domatezzzz” diye seslenir…
Ali Koç‘da megafonu eline ilk aldığında aklıma bu sahne geldi… Ama sadece Megafondan dolayı değil…
Gelin size, bana Ali Koç’un Züğürt Ağalığını anımsatan kısmını anlatayım…
Sene başında Pereira ilk açıklandığında, ilk yazımı yazmış ve ”Gazoz Mu Efsane Mi?” yazımı paylaşmıştım…
Orada Pereira‘nın sezon içerisinde göstereceği performansa göre, ya erkenden kovulacağını ya da sene sonunda Fenerbahçe taraftarını sevindireceğini anlatmıştım… Çünkü Ali Koç son kurşununu atmıştı…
Başkan seçildiğinden beri harcanan milyonlarca Euro, istenilen başarının gelmemesi gibi etkenler, Ali Koç’u risk alıp yeni bir heyecan denemektense, eski hoca Pereira’yı getirmeye itmişti…
Hatta filmi daha da geri sararsak, geçen sezonun flaş defans oyuncularında Caulker bedavaya alınmış ama Pereira istemedi diye maç oynamadan gönderilmişti… Pereira da Çin’den tanıdığı Kim-Min-Jae’yi transfer ettirmişti…
Sene başından beri 3’lü defans düzeni ve kalabalık hücum anlayışı bir yerde doğru bir tercihti ama bu tercih için tercih edilenler çok doğru muydu bilemiyorum!!!
Bir kere bütün işi koşmaktan başka bir şey olmayan Osayi Samuel sağ kanat bek olarak kullanılıyordu… Sağ kanatta görev verildiğinde daha iyi olacağı aşikar olan Ferdi ise sol kanatta ters ayaklı kanat bek olarak oynuyordu…
Yine gençliğinde sol kanat forvet olan , daha sonra sol bekliğe evrilen ve Trabzonspor’da harikalar yarattığı için transfer edilen Novak stoper oluvermişti… Hem de Szalai olduğu için de tandemin sağında ters ayaklı stoper olarak oynuyordu…
Trabzonspor maçında ise Min-Jae’nin atılmasıyla birlikte Szalai ile Novak iki stoper olarak kalmış, ikisi de sol ayaklı olduğu için, bir zamanlar forvet olan Novak, Sağ Stoper oluvermişti…
Yani düğme en baştan yanlış iliklenmişti…
Aslında eldeki yaşlı kadrosuna göre, genelde 60’tan sonra oyundan düşen Trabzonspor’un ekmeğine yağ süren de, 23. dakikada 10 kişi kalmak ve Trabzon’u çok yormamak olmuştu…
Buna rağmen Trabzonspor rakibi açmakta zorlanmış , 87’de penaltı ile ancak öne geçebilmişti…
Bir de işin Altay Bayındır boyutu var…
Altay’ın kaleciliğini ve reflekslerini beğenen birisiyim…
Ama kardeşim Karadağ maçında sonra, bu maçta baraj hatası yapılıp kapattığın yerden gol yenmez yaa!!!
Altay kariyerinin sonuna kadar Fenerbahçe’de kalacak sanırım. Avrupa hayali yok diye tahmin ediyorum… Olsa bu kadar saçmalamaz herhalde…
Bütün bu kötü senaryonun ve sonucun neticesinde, Ali Koç’a dair müthiş bir eleştiri furyası gelebilir, taraftar isyan noktasına ulaşabilirdi… Ama takımın aleyhine bir Kırmızı Kart ve Penaltı verilmiş olması (ki ikisinde de kararlar doğru , tartışmam bile), okların direk hakeme çevrilmesine olanak sağlamış, ”Üzerimize oyunlar oynanıyor, bu hakemlerle bu iş yürümez” sloganına dönüşmüştü…
Pereira’nın yanlış kadro seçimleri ve Altay’ın son dönemlerdeki kötü performansını, Mesut’un bir var bir yok oyun tarzını kimse sorgulamıyordu…
GELELİM HAKEM PERFORMANSLARINA
Bir kere eski bir hakem olarak diyorum ki, hakemler konusunda kulüpler sonuna kadar haklı… Ali Şansalan’ın kararları yanlış demek için demiyorum, genel konuşuyorum…
Hakemlerimizde müthiş bir performans düşüklüğü ve maçlara odaklanamama durumu var…
Çünkü 2 hafta önce de yazdığım gibi, hakemlerin buralara nasıl geldiğini az çok anlatmıştım…
Ama hakemler kötü de, kulüplerimiz çok mu iyi kardeşim yaa???
Yabancı hakem isteniyor da; yabancı hakemlerin yönettiği Avrupa Kupalarında ne kadar başarılıyız???
Daha 2 hafta önce yabancı hakemin yönettiği maçta, kendi sahanda 3 tane yemedin mi?
Beşiktaş ”mükemmel” yıldızlar almasına rağmen, iki şampiyonlar ligi maçının neredeyse tamamında (Dortmund maçı ikinci yarı haric) sahasına kapanmadı mı? O kadar transfere rağmen Ajax maçına defansta 18’lik Serdar ve solbekten bozma Nsakala ile çıkmadı mı?
Galatasaray’ın koşan gençleri müthiş mücadele ediyorken, sözüm ona ”Yıldız ve Tecrübeli” olan oyuncular girince, herkes saç baş yolmuyor mu???
Demem o ki hakemler hata yapabilir, hakemleri değiştirelim denebilir…
Ama öncelikle kulüpleri ve yönetim tarzlarını değiştirmek lazım…
Kulüpler ve oyun felsefeleri değişmedikçe, TFF yerine UEFA’yı, Türk hakemleri yerine Yabancıları getirin sonuç değişmez…
Yarın yabancılar gelince de isyan eder, bu sefer de Dünya’lı hakemler hakkımızı yiyor, Uzay’dan hakem getirilsin demeye başlarsınız…
MANİSA FK – NACİ ŞENSOY
Manisa FK’da 1 hafta önce göreve getirilen Naci Şensoy, Adanaspor yenilgisi sonrası görevinde ayrıldı…
(Hikaye kısa olduğu için, uzun uzadıya yazmak gereğinde bulunmadım… Yoksa neler yazarım neler !!!)