Bitti koca bir sene. Başladı yeni yolculuk. Hepimiz kendimizi nasıl idare ettiğimize dair gururlar duyduk. Yorduk, yorulduk..
Bazı şeyleri olsun diye çabaladık, olmaması gerekirdi iyi ki olmadı diyebilmek için onu da bazen unuttuk. Herkes bir şeyler toplamaya çalışıyor gibiydi kimisi kendini kimisi içini, kalbini, dilini… Kimisi vicdan muhasebesini yaptı, kimileri geriye baktı. Birileri başardı birileri kaybetti. Hiç alışılmayacak şeyler de var. Eskimeyecek kederler var, eskimeyecek mutluluklarda…İyi ki dediğimiz yerden başlayalım bu defa. Verdiğimiz sessiz savaşlar, kendimizi alttan aldığımız zamanlarımız oldu. Şimdi her gün gülümsedim diyebilmenin hakkını verme zamanı.
Bir şairin sözü düğümleniyor
Bir cümle dağılıyor içimde
‘’Kırk cümle kuruyorsun ağzını açmadan vazgeçiyorsun incinme değil bu insana olan inancını yitirme’’ İnancını yitirme! insana olan inancını yitirme önce sonra hayata olan inancını. Söylemeyi ertelediğin bir sözün vaktidir belki , kavuşmayı beklediğin o nefesin , duymak istediğin sesin gelme vaktidir belki de. Kursakta hevesimiz kalmasın mesela. Son defa duyulacak bazı sesler, son kez yazılacak, son kez geçilecek o yoldan, son kez görülecek o yüz, son defa sevilecek biri. Hikayenin yazarı bizken değişse ya bazı şeyler. Acele et bazı şeyler için , içini rahat tut her şey için. Ama asla unutma ne söylersek söyleyelim Allah’ın planıydı hikayenin sonunda kalbinden ve kendinden özür dileyen o insan olma.
Ama en çokta üslubumuz zarif kalsın. Çünkü zarif hasretlerden geçiyoruz.
Dilerim sözünde dinlendiklerimiz, sözümüzde dinlenenler çıksın yolumuza.