Oturup da bir “ben” hikayesi yazamadım şu hayata karşı. Durgun durgun sadece saatlerce düşündüm. İnsan bir hiçlik uğruna bu kadar kendisini nasıl heba edebilir ki?
Yaşamı bir dört duvar arasına sıkıştırmak mıdır ki? Yaşayıp da ne göreceğiz ki, acı veya mutluluk bu kadar birbirine manasızca uzakken… Anlat diyenleri duyuyorum ama sadece buruk gülümsemeyle geçiyorum onları. Hiçbir şeyden beklentisi olmayan bir çocuktan ne duyabilirsin ki. Sadece o suskunluğun buruk ve çığlıkları varken. Sahi onu da duyup da anlayabilecekler mi ki? Sahi yaşamak neydi ki? Bütün ağrılarımı unutup saatlerce, günlerce hatta ve hatta düşünüp duracağım soru “Yaşamak neydi?”. Belirginsizlikler midir bu soruları sorduran yoksa beklentinin olmaması mıdır? Belki bu soruların cevabını alamayacağım ya da alacağım bilmiyorum ama hayat ve insanların vermiş oldukları acı yerine morfin etkisi yaratmaya başlattı. Ağrılar, ağrı kesici etkisi oldu adeta…
-İnsan yaşadığı hayat ile kala kalmaz mı bir başına efendim?
-İnsan yaşadığı ile değil yaşayamadığı bir hayatı ile bir başına kalır dostum…