Her yeni gün farkındalıkla başlamaktır, uyanmak.. Her şafak, bir güneşe gebedir. Her karanlık gecenin ardından güneş doğar…
Herkese merhaba sevgili okurlar, dün size söz verdiğim gibi bugün Uyanış tan gerçek anlamda uyanmaktan bahsedeceğiz.
Bu dünya üzerinde acaba uykuda mıyız? Yoksa yaşadığımız bu evren bir rüyadan mı ibaret? Yoksa rüya içinde rüya mı gördüğümüz? Bu sorular hayatımızda kendimize bile soramadığımız sorular.. Bazen gerçek o kadar acıdır ki ;yada bitmeyen musibetler o kadar arka arkaya gelir ki, rüya olması için dua ederiz… Yada tam tersi o kadar mutluyuzdur ki, rüya aleminde sanırız kendimizi…
Sohbetimize Mevlana‘nın o muhteşem şiiriyle başlamak isterim:
“Şafağın sana söyleyecek sırları var uykuya geri dönme. Gerçekten istediğin şeyi sormalısın uykuya geri dönme iki dünyanın birbirine dokunduğu kapının eşiğinden insanlar girip çıkıyor. Kapı dönüyor ve açılıyor. Sakın uykuya geri dönme.. ‘
Her yeni gün farkındalıkla başlamaktır, uyanmak.. Her şafak, bir güneşe gebedir. Her karanlık gecenin ardından güneş doğar… Yaşamanın ve kul olmanın güzelliğini idrak etmektir, uyanmak… Uyanmak ;doğayı, tabiatı, varlığı ve eşyayı kainatta her şeyi kabul etmek, onun esmalarının tecellisini görerek yaşamaktır.
Uyanmak; yaratılan her mahlukatta Allah’ı görmek ve bu bilinçle ona şükretmek ve dua etmektir.
Kulluk bilincini de idrak etmektir. Allah’ın iradesini kabul etmek ve o bilinçle gerçek dünyada var olmaktır.
Hayatımız maalesef bir uyku halinde devam ediyor. Gün içinde yapacağımız planlar, hiç ölmeyecekmiş gibi kuruluyor. Bir sonraki adımlar düşünülüyor, ödemeler, faturalar, vergi vs bir sürü dünyevi işler, hayat içinde akıp gidiyor. Biz ise, bu dünyada esaretimizi yaşıyor. Asıl uyanma halini idrak edemiyoruz. Belki de o kadar koşturmacanın içinde kendimize dur demeli, tefekkür edebilmeli ve çevremizi fark ederek kulluk bilinciyle davranabilmeliyiz.. Uyanış asıl o zaman olur bizim için….
Şuan içinde bulunduğumuz dünya bir uyku hali… Bilincimizi dolduran ve uyuşturan milyonlarca gereksiz bilgi ve insan….Gerçek uyanmak, içimizdeki bizi keşfetmekle, kendimize izin vermekle ve Allah ‘a şükür ve dua ederek olur… Önemli olan hayatın içinde bu kadar mücadele ederken Allah’a şükretmek ve kulluk bilincinde olmaktır. Gerçek teslimiyet budur. Elimizden geleni yapacağız dünyadaki işlerle meşgul olurken kulluk bilincini de unutmayacağız.
Dünyada şuan içinde bulunduğumuz kaos ortamı, yaşadığımız musibetler ve felaketler, deprem, sel ve pandemi bize hepsi uyarı niteliğindedir. Uyanmamızı istiyor Rabbim. Silkelen, kendine gel ve unutma bana kulluk etmeyi… Çünkü sen kul olmak için geldin. Ve görevimiz bu. Ne güzel demiş Mevlana: “Odun yanar kül olur, insan yanar kul olur”. Biz de bu dünyada yanmalı küle dönmeli ve bu bilinçle uyanarak Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğmalıyız.
Yaşadığımız herşeyin ondan olduğunu anlamak. Sabır göstermemiz gerekir. Bizim kulluğumuza tabii onun ihtiyacı yok ama bizim onun rızasına ihtiyacımız var. Nefsimizi kontrol ederek ve sabır göstererek birlik ve beraberlik içinde bulunmalı, asla isyan etmemeliyiz. İsyan ve umutsuzluk şeytandır. Bu gaflet uykusundan uyanmamız içindir her şey..
Toparlayacak olursak yol arkadaşlarım; kendimizi sorgulamamız , başımıza gelen müsibetler yüzünden bunların arkasındaki manayı düşünmemiz ve idrak etmemiz lazım. Gerçek anlamda bu dünyanın geçici ve rüyadan ibaret olduğunu fark etmek ve onun bilinciyle yaşamaktır Uyanış…..
Allah herkese inşallah bu bilinci yaşatır.. Yoksa bu dünyaya takılıp kalan ve hayatını boşuna yaşayan ölülerden bir farkımız kalmaz.. Su gibi olun. Eyvallah..