Türkiye’de üretilen ilk kaykay Macar Kültür Merkezi’nde kaykaycıların arşiv fotoğrafları ile sergilenecek
Macar Kültür Merkezi, tüm dünyada bir alt kültüre dönüşmüş kaykay sporunun Budapeşte’deki tarihini anlatan “Burası Kaykay Parkı Değil” isimli sergiyi sanatseverlerle buluşturdu. 29 Ocak 2022’ye kadar ziyarete açık olacak sergide, Türkiye Kaykay Federasyonu ile yapılan iş birliği kapsamında Türkiye’deki kaykay serüvenine yer verilirken Türkiye’de üretilen ilk kaykay ve kaykaycıların arşiv fotoğrafları da sergilendi.
Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi İstanbul, Budapeşte’deki Deak 17 Gallery’nin, Budapeşte’de bir hobiden önemli bir alt kültüre dönüşen kaykaycılığın 1970, 1980 ve 1990’lı yıllar boyunca yaşam tarzı ve gençlik üzerindeki etkisini inceleyen “Burası Kaykay Parkı Değil” sergisi sanatseverlerle buluşturdu. Küratörlüğünü Sanat Tarihçisi Zsolt Petranyi’nin yaptığı sergide sanatçı Attila Stark’ın eserleri yer aldı.
29 Ocak 2022’ye kadar ziyarete açık olacak sergide; kaykayın gelişimini, tasarımının tarihini ve kendine özgü hareketlerinin ortaya çıkışını objeler, arşiv fotoğrafları, eğilimleri belgeleyen görseller ve bu etkinliğe özel hazırlanan kısa röportajları sergilendi.
TÜRKİYE’NİN İLK EL YAPIMI KAYKAYI
Sergide Türkiye Kaykay Federasyonu ile iş birliği içinde, takım müdürü Cenk Kulioğlu’nun danışmanlığında kaykayın Türkiye’deki benzer serüvenine de yer verildi. Bu bağlamda Macar Kültür Merkezi’ndeki sergide; Tuncay Koçal’ın koleksiyonundan olan 1978’de Türkiye’de üretilen ilk kaykay, kaykaycıların arşiv fotoğrafları ve çeşitli videolara da yer verildi.
“YERALTI KÜLTÜRÜNÜN 1970’LERE DAYANAN BİR TARİHİ VAR”
Budapeşte’nin kendisine has imkanları, farklılaşan topografyası ve kamusal alanlarıyla kaykaycılara tıpkı 40 yıl önceki gibi imkanlar sunduğunu dile getiren Küratör Zsolt Petranyi, sergiye ilgili, “Bir sanat tarihçisi olarak farklı sınır alanlarını keşfetmeye çalışıyorum. Bu sergiyi hazırlarken üç önemli kavram üzerinde durduk; ‘Yaratıcılık’, ‘risk’ ve ‘birliktelik’. Bu yer altı kültürünün Macaristan’da 1970’lere dayanan bir tarihi var.
Komünist dönemde, kaykay kültürü özgürlüğü de ifade ediyordu. Dolayısıyla o zamandan bugüne gelen kültürün içinde birçok tabaka bulunuyor. Yine de büyük resme baktığımızda, gençlerin eski nesillere nasıl direndiğini, dayanışmasını gösteren bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Budapeşte’yi keşfeden gençlerin, kendilerine yeni mekanlar bularak orayı kendi isteklerine göre tasarlaması ve bunu bir dayanışma içinde yapmaları en ilgi çekici kısım” diye konuştu.
MACARİSTAN’DAKİ BİR KAYKAYCI, İLK KAYKAYINI TÜRKİYE’DEN ALDI
İlk önce Budapeşte’de gerçekleşen serginin ikinci ayağının Türkiye olmasını özellikle istediklerini söyleyen Petranyi, “Biz Budapeşte’de bu sergiyi yaptık. İkinci ayağı da İstanbul oldu. Bunu çok önemsediğimi söyleyebilirim. Çünkü Macaristan’daki ilk kaykaycılardan biri 70’li yıllarda, ilk kaykayını Türkiye’den aldı. Yani aramızda böyle bağlar var. Buradaki kaykaycılardan, Kaykay Federasyonu’ndan birçok materyal istedik. İlk kaykayı ve kaykaycıların arşiv fotoğraflarını derledik. 80’li yıllarda Macaristan’a gelen bir Türk kaykaycının fotoğraflarına da sergide yer vermiş olduk” diyerek ileriki süreçte sergiyi farklı ülkelerde de düzenlemeyi hedeflediklerini söyledi.
“EL YAPIMI ESERLER ÇOK DEĞERLİ”
Attila Stark ise, “Tipografik ve tabaka olarak, resimlerin yanında biraz daha ‘kendin yap’ tarzında bir sergi olsun istedik. Tamamen grafitiye bir ileti yapmak istemedik, kendi tipografisi olan eserler sunduk. Bu sergi için ayrıca bir font oluşturduk. Eserlerin yanında duvarlara da kendi elimizle çizdiğimiz figürler, yazdığımız yazılarla yer altı kültürünü yansıtmak istedik. Başta kendi çalışmalarım olmak üzere el yapımı her esere çok önem veriyorum. Çünkü el yapımı eserler, çok değerli. Burada da küratörümüz ile birlikte kaykaycıların tarzına uyumlu bir şekilde çalışarak etkileşim oluşturduk. Sergimizde de bunu sanatseverlerle buluşturduk” diye konuştu.