Geçtiğimiz hafta sonu ülkemizin çok büyük ve değerli sanatçılarından birini daha ne yazık ki yitirdik. Türk müziğinin efsanevi üçlüsü MFÖ’nün etrafına hep pozitif enerji saçan hep güleç yüzlü hep çılgın Özkan’ı amansız hastalığa karşı verdiği ve iki kez galip geldiği on yıllık mücadelede maalesef bu kez ölüme yenik düştü.
Kısa zaman önce akciğerlerinde yaşanan bazı problemlerden ötürü yoğun bakıma kaldırılıp entübe edildiği haberleri gelmiş hatta o dönemde de vefat ettiğine dair haberler çıkmış ancak ailesi bu haberleri yalanlamış hatta durumunda düzelme görüldüğünü yakında güzel haberler alacaklarını umduklarını ifade ederek bizlere rahat bir nefes aldırmıştı fakat gelin görün ki işler yolunda gitmedi. Hepimiz ondan iyi haberler beklerken cumartesi akşam üstüne doğru gelen acı haberle adeta yıkıldık.
Özkan Uğur her birimizin yaşamına kalbine dokunmuş bir müzisyen, oyuncu ve yüce bir ruhtu. Gerekse üyesi olduğu MFÖ ile yapıp yaşamlarımıza işledikleri o büyülü şarkıları gerekse de beyaz camda ve beyaz perdede başarıyla canlandırdığı bin bir renkte rolle gönüllerimizde taht kurmuştu. Öylesine güler yüzlü, öylesine deli dolu ve öylesine pozitif enerji deposuydu ki o enerjisiyle ışığıyla insanı hemen yakalayıveriyordu. Ona bir saniye bakmak bile onun ışığına, neşesine ve enerjisine bulanmaya yeterdi.
Müzikle daha çocukken tanışmıştı Özkan Uğur, fakat bu alana profesyonel anlamda geçişi 1970 yılında o dönem müzik sektörünün birçok önemli isminin kariyerinin temelinin atıldığı Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası ile oldu ertesi sene ise yolu Mazhar Alanson ve Fuat Güner ile kesişti, ilk grupları olan ‘’Kaygısızlar’’ı kurdular ilk zamanlarda Sadık Kuyaş’la berbaber grubun basçısıydı ancak bir süre sonra Kuyaş gemiyi terk etti hâl böyle olunca Uğur grupta tek basçı olarak kaldı.
Takip eden yıllarda ‘’Kurtalan Ekspres’’, ‘’Ter’’, ‘’Dostlar Orkestrası’’ gibi gruplarda yer aldı Barış Manço, Aydın Çakuş, Nur Yenal ve Edip Akbayram gibi starlarla hem çalıştı hem de sıkı dostluklar kurdu. 1984 yılına gelindiğinde ise müzik yolculuğuna ilk adımı attığı Mazhar ve Fuat’la beraber o efsanevi üçlü yani ‘’MFÖ’’ oldular. Türk müziğinin naif, sakin kafalı âşık Mazhar’ı, hep haklı hep bir bilge Fuat’ı ve de özgür ruhlu güleç çılgın Özkan’ı artık ”MFÖ” formunda ”BİR” di. Bu üçlü çok güçlü diye bir tabir ortaya çıktı ya hani son zamanlarda hah işte aynen öylelerdi yayınladıkları ilk albümleri olan ‘’Ele Güne Karşı’’ ile ortalığı adeta salladılar solladılar albüme adını veren şarkı bugün bile gönüllerde belleklerde ilk günkü tazeliğini koruyor yaşı icabı o döneme yetişememiş olanlar bile şarkıyı ezbere biliyor diyebiliriz.
Ertesi sene yani 1985’te ‘’Diday Diday Day’’ ile Eurovision sahnesinde ülkemizi temsil ettiler yarışmadan pek parlak olmayan bir sonuçla dönmüş olsalar da performanslarıyla gönülleri fethettikleri kesin. Üç yıl sonra bu kez ‘’Sufi’’ adlı parçalarıyla bir kez daha Eurovision’a Türkiye adına katıldılar fakat bu sefer de umdukları neticeye ulaşamadılar ve yine buna rağmen gönülleri fethetmeyi başardılar. Bu süreçte müzikal yolculuklarına da başarıyla devam ettiler elbette ‘’Peki Peki Anladık’’ albümü de büyük ilgi gördü.
90’lı yıllarda da grubun yolculuğu devam etti ‘’Sude’’, ‘’Mazeretim Var Asabiyim Ben’’, ‘’Sakın Gelme’’ gibi başarılı şarkı ve albümlerle başarılarını perçinlediler özellikle ‘’Sude’’ şarkısı hiçbir zaman ne anlattığı anlaşılamayan sözleri ve duyar duymaz insanı deli gibi dans ettiren melodisiyle hemen belli ediyordu Özkan Abi eğlenceli performansıyla şarkıya ruhunu katmıştı zaten zamanla şarkı onunla özdeşleşti. Grubun süksesi her geçen gün yükseliyordu fakat o yılların sonlarına doğru televizyon projelerine ağırlık verince 2000’li yılların başına kadar müzikten uzaklaşmış bulundular.
2003 senesinde ise kendileriyle aynı adı taşıyan teklileri ‘’MFÖ’’ ile müziğe döndüler, 2006’da ise isim babasının yakın dostları komedyen Cem Yılmaz olduğu ‘’AGU’’ albümüyle karşımızdaydı bu güçlü üçlü. Daha önce yayınladıkları şarkıların yanı sıra yeni hitler de barındırıyordu albüm mesela hem MFÖ’nün hem de Türk müzik tarihinin en naif, en güzel ve de en romantik parçalarından biri olan ‘’Sarı Laleler’’. Bu bomba hit ve diğer bir güzel şarkı olan ‘’Vurgun Yedim’’ ile listelerde kendilerine yer buldular daha sonraki yıllarda ‘’ Ve MFÖ’’ ve ‘’Kendi Kendine’’ albümlerini çıkardılar ‘’Hep Yaşın 19’’, ‘’Masal’’, ‘’Aşkın Kenarından’’ öne çıkan şarkıların başta gelenleriydi ‘’Kendi Kendine’’ albümü ise diğer MFÖ albümlerinden onlara nazaran daha akustik tonlarda kaydedilmiş olmasıyla ayrışıyordu. Özkan Abimiz de hayatımıza dokunmaya devam ediyordu kalplerimize tabii.
Oyunculukta da çok başarılıydı mesela Gora’daki Garavel Usta rolünü hatırlamayan yoktur. Ya da Cennet Mahallesi’nin ”Beter Ali”sini, ”Yeter Anne”nin ”Altan”ını ya da AROG’un ”Dimi”sini Yahşi Batı’nın ”Kızılkayalar”ını… Hepsinde de oyunculuktaki rüştünü ispatlamıştı sevgili abimiz.
Ayrıca tıpkı kendisi gibi kendisi kadar güzel bir ailesi vardı Özkan abiciğimizin sevgili eşi Aysun Hanım ve biricik oğulları Alişan’la birlikte kâh neşeli, ara sıra birbirlerinin kusurlarını eleştiren elbette bazen zorluklarla sınanan bir hayatları vardı ama hep birbirlerine koskocaman, saf ve sınırsız bir sevgiyle bağlı daima yan yana can canaydılar tıpkı Mazhar ve Fuat abilerimizle olduğu gibi -Alişan Uğur bunu zaten ifade etmişti babasının cenazesinde yaptığı veda konuşmasında- Pek göz önünde olmasalar da onları tanıyan herkes bunu biliyordu.
Fakat 2013 yılında lenfoma yani lenf kanserine yakalandığı haberi geldi Özkan abimizin hemen tedavi süreci başladı, bu süreçte sahnelerden kopmak zorunda kaldı fakat neyse ki yüksek yaşam enerjisi, mücadeleci ruhu, ailesinin dostlarının sevenlerinin sonsuz sevgisi ve desteği bir de daima gülen yüzünün de yardımıyla kısa zaman sonra hastalığı atlattı ve Mazhar ile Fuat abilerimizle konserlerde seyircileriyle buluşmaya devam ettiler.
2020 yılında tam da pandeminin tüm dünyayla beraber ülkemizi de esiri ettiği zamanlarda hastalığının nüksettiği haberi herkesi derinden üzdü ancak bu sefer de mücadeleden başarıyla çıktı.
Ama geçtiğimiz günlerde hastalığıyla bağlantılı olarak akciğerinde sorunlar meydana geldi hemen akabinde hastaneye kaldırıldı yoğun bakıma alındı. Haberi duyduğumuz ilk andan itibaren büyük bir umut ve inançla onun bir kez daha bu süreci atlatıp hayata dönmesini yine sahnede eşsiz şarkıları ve elbette kendisi gibi çılgın peformanslarıyla buluşmayı bekledik zaten ailesinin açıklamaları da bu yöndeydi amma velakin ne yazık ki bu kez olmadı. Onunla birlikte hepimizin yaşamının boya kutusundan tatlı bir renk, güzel dünlerinin en özel sayfalarından biri daha eksildi, gönlünün kalbinin en değerli odalarından biri boşaldı. Çocukluğumuzun, gençliğimizin efsanelerinden biri daha sonsuzluğa yürürken biz de biraz daha azaldık, bir parçamızı daha onunla beraber yitirmiş olduk.
Geçen Salı günü de onu sonsuz yolculuğuna uğurladık, gözyaşlarımızla, yüreğimizde derin bir acı ve buruklukla, biraz daha yalnızlaşmış eksilmiş olarak kalbimiz çok ince bir yerden daha kırılarak ama hayat yolumuz ondan geçmiş olduğu, onun eşsiz varlığından, MFÖ ruhundan nasiplenmiş olduğumuz için kendimizi şanslı da sayarak minnet de duyarak, mutlu da olarak.
Teşekkürler Özkan Abi, her şey için hayatımıza kattığın bütün renkler için, Mazhar ve Fuat abilerimizle baki kalacak dostluğunuz, o muazzam şarkılarınız için, pozitif enerjili çılgın hâllerin için ve elbette bize dağıttığın sınırsız neşe için. Devrim daim olsun demiyorum, daim olacak çünkü hem biz hem de gelecek kuşaklar seni de o şahane şarkılarınızı da, dostluk ruhunuzu da, güzel hayat enerjini de hep yaşatacak sonsuzluk meşalesiyle birbirlerine taşıyacak.
Mekanın cennet olsun, asla ama asla unutulmayacaksın MFÖ’nün, müziğin daima güleç yüzlü, hep enerjisi yüksek, her zaman genç, özgür ruhlu çılgın Özkan’ı.