İsveç’in uzun zamandır izlediği tarafsızlık politikasından vazgeçmesi ve NATO üyeliği konusu son dönemin en sıcak gündemi.
Ülkeyi tarafsızlık politikasından caymaya iten gücün elbette Ukrayna-Rusya savaşı olduğunu söyleyebiliriz fakat İsveç’in güvensizlik hissi savaşa kadar olan süreçte artarak günümüze kadar ulaştı.
Örneğin 2013 senesinde Rusya’nın Stockholm’e düzenlediği saldırı simülasyonu ancak NATO desteği ile savuşturulabilmişti. Bununla birlikte, değişen güvenlik gündeminin ardından İsveç, NATO üyeliği için başvuruda bulundu ve olaylar bu noktadan sonra hararetlenmeye başladı. Son dönemde çıkan haberler vasıtasıyla PKK’nın İsveç’te aktif olarak yürüttüğü faaliyetlere hepimiz şahit olduk. Geçtiğimiz günlerde Erdoğan, İsveç’in Türkiye karşıtı protestoları durdurmadığı sürece NATO hedefinin desteklenmeyeceğini açıkça belirtmişti.
Madrid’de imzalanan Memoranduma yani mutabakata istinaden İsveç PKK’yı terör örgütü olarak kabul etti. Ardından, NATO zirvesinden hemen önce gerçekleştirilen üçlü görüşme sonucu kamuoyuna yapılan yazılı açıklamada İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakıldı. Görüşme sonrası yayınlanan ortak açıklamanın 7. Maddesi dikkat çekici. İlgili maddede “Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin yeniden canlandırılması çabalarına aktif katkı verilecektir” ifadeleri yer aldı. Bu görüşme Türkiye’nin müzakere sürecine gerçekten katkıda bulunur mu sorusunun cevabını yaşanacak gelişmelerde arayacağız.