Kitapları ilgi gören söyleşi köşemizin onur konuğu Ali Yılmaz’a eserleri ve yazma serüveni hakkında sorular sorduk bizleri kırmayarak cevapladı.
Söyleşi köşemizin bugünkü onur konuğu Ali Yılmaz’a hem sizlerin merak ettiği hem de bendenizin merak ettiği soruları derledik ve kıymetli hocamıza sunduk.
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz ve nerelerde çalıştınız?
Ben roman yazarı Ali Yılmaz, 1974 Gaziantep doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Gaziantep’te tamamladım. Atatürk Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği ön lisans mezunuyum. 1994’ten beri Antalya/Manavgat’ta yaşıyorum. İngilizce-Türkçe dillerinde yeminli tercümanım. Ayrıca Almanca, İsveççe ve Norveççe dillerini de konuşabiliyorum.
Bize yazmaya başladığınız hikâyenizi anlatır mısınız?
Fransız işgalini anlatan büyüklerimizden duyduğum bir hikâye beni motive etti. Böylesi kahramanlık destanları unutulsun istemedim. Bu benim için genel anlamda ülkeme, özel anlamda memleketim Gaziantep’e olan vefa borcumdu.
İlk kitabınızı nasıl çıkardınız ve bugüne kadar yayınlanan kaç kitabınız var?
Her ne kadar Fransız işgalini anlatan ‘Hanan Bey’ isimli kitabımla yazmaya başlamış olsam da ilk çıkan kitabım ‘Ben Soffie’ oldu. Ben Soffie isminden de anlaşılacağı üzere İsveçli bir kadının aşk, acı, ihanet ve macera dolu yaşamını anlatmaktadır. İlk kitabım olmasına rağmen ödül almıştır.
Sizce bir kitabı yazmak mı, yoksa yayınlamak mı zor?
Elbette edebi bir eseri yazmak daha zordur. Çünkü ülkemizde kitap basmaktan kolay bir şey yok. Hatta birçok yayınevi ne yazdığına bakmadan yazardan parasını alması koşuluyla kitabı basabiliyor. Bu konuda özellikle yazar ile yayınevi arasında imzalanan sözleşmelere dikkat etmek gerekiyor. Zira bu sözleşmeler bandrol almak için Kültür Bakanlığına veriliyor. Bence kültürel anlamda edebiyat çok değerli bir alan ve her önüne gelen kitap yazmamalı ve basmamalı.
Yazarken ne tür konular seçer ve nerelerden beslenirsiniz?
Bir roman yazarı olarak çok sosyal bir kişiliğe sahibim. Sosyal yönüm çok güçlü olduğu için genelde yaşanmış hikâyeleri yazmayı tercih ediyorum. Sosyal kişiliğimle birlikte birçok dünya dilini konuşuyor olmam bana farklı kültürlerden hikâyeleri işleme imkânı veriyor. Ayrıca çok iyi bir okur olduğum için kitaplardan da besleniyorum.
Okumadan yazan çok insan var ve o kitapların büyük çoğunluğu piyasada tutulmuyor. Bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bence okumayan bir insan eline kalemi almamalı. Çünkü kitap yazmak demek bir olayı anlatmak demek değil. Öncelikle edebiyatı bilmek ve tanımak lazım ve bunun yolu çok okumaktan geçer. Aksi takdirde herhangi bir okuma birikimi olmayan birinin eseri yok olmaya mahkûmdur.
Çok okunan kitapları yazmanın sırrı sizce nedir?
Bir kere alanında kendisini geliştirmiş, bununla yetinmeyip gelişmeye devam eden ve hepsinden önemlisi edebiyata iyi hâkim olan yazarlar ön plana çıkarlar. Eğer bir yazar toplumu iyi okuyup ihtiyaçlarına cevap verebiliyorsa yazdığı eserler toplumda karşılığını bulur. Bir yazarın jürisi okurdur ve eğer hitap ettiği okura istediğini verdikten sonra çok okunan kitaplara sahip olur.
Yeni yazarlara ve yazar adaylarına ne gibi önerileriniz olacaktır?
Öncelikle ülkemizin yeni yazarlar yetiştirmesi çok önemli. Yeni yetenekler edebiyat dünyasına renk katacaktır. Fakat yazmadan önce çok okumalı ve kendisini geliştirmelidir. Yazdığı kitabı yayınlamadan önce birçok kişiye okutup görüş ve önerilerini almalıdır. Naçizane önerim; üzerinde kendi isimleri olacak kitabın içerik olarak okuru tatmin etmesi ve geçer not alacak seviyede olması gerekir.
Sizce Türkiye’deki kitap okuma oranları tatmin edici mi?
Ne yazık ki ülkemizde kitap okuma oranları çok düşük. Fakat bu kimsenin kitap okumadığı anlamına gelmesin. Sosyal medya üzerinden örgütlenen okuma gruplarını keyifle takip ediyorum. Okudukları kitapları eleştirel yönden yorumlamaları beni çok mutlu ediyor. O çok okuyan kitlenin genişlemesi çok faydalı olacaktır. Buradan sosyal medya üzerinden örgütlenen okuma grupların selamlıyorum.
Kitap okuma alışkanlıklarını arttırmak için neler yapılmalı?
Ülkemizde son zamanlarda fuar ve benzeri organizasyonlarda ciddi artış söz konusu fakat bunun daha da geliştirilmesi gerekmektedir. Örneğin kitap fuarlarının büyük şehirlerle sınırlı kalmaması gerekir. Bence her şehir, ilçe, belde, nahiye ve hatta köy yazar ve kitaplarla buluşmalıdır. Bir yazar olarak böyle bir sosyal sorumluluk projesinde gönüllü olarak görev almak isterim.
Örnek aldığınız bir yazar var mı?
Her yazarın örnek aldığı duayenler vardır elbette. Benim örnek aldığım birçok yazar var fakat illa birini söylemem gerekiyorsa sanırım bu Afgan yazar Khaled Hosseini olur. Türk yazarlar içinde de Zülfü Livaneli’yi söyleyebilirim.
Genç yazarlara/şairlere ne tavsiye edersiniz?
Öncelikle medeni cesaret gösterip kitap yazan genç kardeşlerimi yürekten kutlarım. Erken yaşta başlamanın çok faydalı olacağını düşünüyorum. Zira her meslek dalında olduğu gibi yazarlığın da acemilik dönemleri oluyor. En azından genç kardeşlerimiz bu zorlu süreci erken aşar, Türk edebiyatına uzun süre hizmet ederler. Fakat genç kardeşlerime en büyük tavsiyem bol bol kitap okumalarıdır. Hatta bazı kitapları birden fazla okumak gerekir.