Her siyasi düzenin temelinde tek bir kavram vardır. Sosyalizm’in karşılığı ise devlettir. Devletin olmadığı hiçbir ekonomik düzen ve sistem kabul edilemez.
Kelime anlamı olarak sosio yani toplum kavramına uzanan bu ideoloji tam anlamıyla kendini yansıtmakta. Siyasi yönetimin belli bir zümre veya kapitallerin lehine değil toplumun lehine olmasından yanadırlar.
Yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’nin Manchester şehrinde dünyanın teknolojisini hızını bir anda arttıran sanayi devrimi ile birlikte dünya farklı bir kimliğe bürünmüştür. Buharlı makineler ile birlikte daha fazla üretim imkanı oluşmuş, fabrika sayıları artmış, kırdan büyük kentlere iş göçleri artmaya başlamıştır. Bununla birlikte hatırı sayılır bir işçi nüfusu oluşmuştur. Sosyalizm kavramı işte bu ortamda ilk kez Robert Owen’ın takipçileri için kullanılmış ve ünü hızla yayılmıştır.
Sosyalizm’in temel amacı emek üreten kısmın sermayecilere karşı haklarını savunmaktır. Bu durumu en açık şekilde Karl Marx ele almış ve Proleterya ve burjuvazi çatışması olarak dile getirmiştir. Ancak Karl Marx ve Friedrich Engels sosyalist görüşten biraz daha ayrılmış ve bilimsel sosyalizmin öncüleri olmuşlardır. Ancak temelinde eşitlik ve adalet güdüsü olan bu ideoloji kapitalizme her zaman karşı olmuşlardır. Marx, alt yapı üst yapıyı belirler sözüyle aslında işçi sınıfının egemenliğinin önemini ve çatışmacı yaklaşımın anlamını vurgulamıştır. Çünkü altyapı olarak bilinen proleterya olmadan üst yapı yani burjuvazi para kazanamaz, sermaye ortaya çıkaramaz.
Sosyalizm için önemli düşünceler yaymış olan Karl Marx’tan bahsetmek isterim. Marx 1818 yılında bugün Almanya olarak bilinen coğrafyada doğmuştur. Hayatı boyunca sınıflar arası mücadele fikrini savunmuş, emeğe değeri vurgulamıştır. Das Kapital gibi bir başyapıt ortaya çıkarmış, ve Engels ile birlikte Komünist Manifesto yayımlamıştır. Kendi düşüncesinden gidenler için Marksist denilmiş ve 19. Yüzyılın ortalarında marksizm altın çağlarını yaşamıştır.
Bu gelişmeler ile birlikte İngiltere’de sendikalar artmış, işçi eylemleri ortaya çıkmaya başlamıştır, tam olarak sosyalist bir devrim öngörülmektedir ancak bir anda Ekim Devrimi olmuştur. 25 ekim 1917 yılında devrim İngiltere’de beklenirken bi anda Rusya’da Bolşevikler Lenin önderliğinde yönetimi ele geçirmiş ve Dünyanın ilk ve en büyük Sosyalist Devleti olan S.S.C.B. ortaya çıkmıştır. Aslında bazı siyasi görüşler bunun bir sosyalist devrim olmadığını çünkü sosyalist devrimin işçiler tarafından olacağını, Rusya’da ise herhangi bir çoğunluklu işçi bloğunun olmadığını savunsalar da tarih kitaplarında Ekim Devrimi bir sosyalist devrim olarak geçmektedir.
İşte bu devrim sosyalizmin ulaşabileceği en uç nokta olmuştur çünkü ikinci dünya savaşı ile birlikte başlayan Soğuk Savaş 1991 yılına kadar devam etmiş, Berlin Duvarı’nın yıkılması ile birlikte S.S.C.B. dağılmıştır. Ve dünya ekonomik düzeninde Sosyalist bir rejime ve anlayışa sahip olan bir devlet kalmamış ayrıca gün geçtikçe Kapitalist ekonomik düzen ününe ün, gücüne güç katmıştır.
Sürç-i Lisan Ettiysem Affola. Bir dahaki okumalarda görüşmek dileğiyle.