Şehirler unutulur ama oturulan banklar asla… Sevmek, aşık olmak insanı olgunlaştıran şeymiş. Bunu yaşayınca anladım. Bu duyguyu her bir zerremde hissedince anladım. Bir haziran gecesi başladı benim sevdam. Bir şubat akşamı yıkıldım, kahroldum.
Ellerimden kayıp gitti bir yıldız gibi. Ama kalbimde hala baş köşede. Beynimin merkezinde. Kolay değil hayatımdaki ilk kişiyi unutmak. Kolay değil onsuz bir hayat düşünmek. Bir bankta saatlerce oturduk. Aylardan ekimdi. Hayaller kurduk geleceğimiz için. Kızımızın ismini bile düşünmüştük halbuki. Çok güzel bir ismi olacaktı kızımızın. Çok şanslı olacaktı kızımız. Onun gibi bir annesi olacaktı.
Edececeğim evlilik teklifini bile düşünmüştüm. Çok mutlu olacaktı. O mutlu olunca ben daha çok mutlu olacaktım. Ama her suya düşen hayaller gibi bizim de hayallerimiz suya düşmüştü. Bir şubat akşamı hayallerimiz can evinden vurulmuştu. Vuslatımız olmayacaktı bizim. Sonra o saatlerce oturduğumuz banka gidip saatlerce tek başıma oturdum. Düşündüm, düşündüm, düşündüm durdum. Şehirler unutulur, ama oturulan banklar asla unutulmaz.
Oturduğumuz bankı asla unutmadım. İnsan çok sevince sevdiğini kaybediyor mu gerçekten. Ben çok sevdim. Kaybettim. Ahmet Kaya’nın güzel yorumladığı gibi “gün geldi ben onu unutamadım. Gönlümdeki bu yarayı avutamadım. Kalbimdeki bu derdi uyutamadım.” Zaten ben onu unutamam ki. Ben ona ilkim demiştim. Kalbim bir tek onu sevdi. Kalbim ilk onu sevdi. Ey sevdiğim, gün gelir de kesişirse kalbimiz, bu kalp seni daima sevdi. Sana şiirler yazdı bu kalp.
Bir akşam üstü serinliğinde hayalin düşse gönlüme,
Serin bir rüzgar değip geçerken tenime
Üşüsem, içim ürperse,
Ellerinin sıcaklığı yetmez mi bana?
Koşup gelsem uzakları yakın ederek,
İçimdeki yalnızlığın sesini dinleyerek,
Bilirim sana yaklaştığımı çocuk gibi gülümseyerek,
Bir sarılman yetmez mi bana?
Karşımızda set olsa da kalın duvarlar,
Engel olsa da tüm olumsuzluklar,
Bi fayda olsa da tüm çabalar,
Bir sözün yetmez mi bana?
Geldim işte yanına tüm yolları aşıp,
Hasretin burnumda tüterek geldim işte,
İçim ısındı gözlerinin ateşiyle,
Bir gülümseyişin yetmez mi bana?