Beklentiler ve isteklerimiz hatta arzularımız; harcanan zamanlar ve kavgalarımız. Karşılıklı ilişkilerin yürütüldüğü her alan ve durum, hep bir anlaşılma isteği hep bir alttan alınma beklentisi. Peki ya sevilmek arzusu, ilgi beklentileri?
Çalıştığımız işlerde, evliliğimizde ve flört hayatımızda hatta arkadaşlık ilişkilerimizde hep bir anlaşılma, anlaşıldığımız için alttan alınma beklentilerimiz var. Kaçımızın öz eleştiri yapıp anlamaya çalışmışlığı var ya da özellikle zaman ayırıp ilgilenmişliği? Hiç.
Karşılıklı ilişkilerin olduğu her yerde benzer beklentiler söz konusu, hep karşı tarafın yapması gerektiğine inandığımız ve kendimizi asla sorgulamadığımız. Bir tartışma ya da kırgınlık noktasında karşımızdakinin anlamasını beklemek, ilgisi ya da pişmanlığı ile durumu düzeltmesini beklemek ve sadece beklemek bencillik ille addedilir. Öz eleştirinin bu durumu tamamen kırıp değiştireceğini fark etsek ya da farkındaysak gurur saymaktan uzaklaşsak beklentiler yerini uzlaşmalara, anlaşmalara ve huzura bırakırdı.
Öfke anında çoğumuz mantıktan uzaklaşırken düşünebilmenin bizi terk ettiğinin farkında bile olamıyoruz. Bu durumlar hep zarar ile sonuçlanırken gurur içten içe bizi yönetip zararımızı telafi etmenin önüne geçer. Gün içerisinde yüzlerce ilişki ve binlerce diyaloglarımız vardır, her birinin kendi durum ve duygusallığı hatta öfkesi kırgınlığı vardır. Birinin diğerine yansıtılması ve bunun ardından anlaşılmayı beklemek hangi haklılığı doğurabilir ki?
Regl sancısında olan kadının değişken duygularının anlayışla karşılanması isteği, işinde üstüyle-astıyla yaşadığı sorundan dolayı evinde yüzü asık olan adamın sessizlik beklentisi ve daha çoğaltabilecek benzer beklentiler. Hepsini öz eleştiriden uzak ve bencilliğin odak noktası. Her diyaloğun kendi yarattığı dünyası ve diyaloğun bitişinde o dünyanın terki mümkün olmalı ki diğer yaratılacak dünyalarda başkaca duyguların hakim olması mümkün olsun. Gün içerisinde ki her ilişkiyi ayrı ayrı dünyalar olarak yorumlarsak her ilişkinin kendi gökyüzü olur. Yağmur bulutları ile kaplı bir gökyüzünün ıslanmışlığı ile öbür dünyaya geçmek hem oranın huzurunu bozar hemde huzurumuza zarar verir.
Anlaşılamama şikayetlerimizin tamamı yine öz eleştiri yapamamaktan geçiyordur çoğu zaman, hiç bir şey anlatmadan ve hiç çabalamadan haklı olmak hangi ilişkiyi zedelemez, hangi ilişkiyi bitirmez ki? Yine hepsi tüm birikmiş öfke ve tahammülsüzlüğün eseri olarak baş göstermektedir. Aslında tüm beklentimiz haksızlığımızda bile kavgalar ile içimizdeki öfkeyi kusup sonucunda sen haklıymışsın iltifatını duymak. İltifattır artık sen haklısın cümlesi, ve hep beklenecektir.
Haklılık mevzu olmasa ve bencilliklerimiz ortadan kalksa, anlaşılmak yerine anlamak mümkün olsa öncesinde ve beklemekten önce beklentileri karşılamak olsa hiç bir sorun kalmayacak gibi. Kim bilir belki tüm kavgalar yerini huzura bırakırdı ‘o böyle yapıyorsa bir bildiği vardır’ deyip güvenebilsek…