Öz eleştiri, kişinin kendi davranışlarına özellikle hayat yaşam biçimine getirdiği olumsuz eleştirilere öz eleştiri denir.
Öz eleştiride genellikle kişi kendini neden-sonuç ilişkisi içerisinde yargılar.
Şimdi kendimize soralım.
NEDEN?
Sor kendine neden. Neden varım diye…
Bu dünyaya gelişinin yok mu bir sebebi. Akıl sağlığı yerinde olan biriyseniz eğer bu sorunun cevabını açıkça ayeti kerimede görebileceğinizi de bilirsiniz. Hani her konuya hâkimiz, hani her şeyden anlıyoruz ya. Hani küçük dağları biz yarattık ya…. İnsan, ey insan ne de çok şey biliyorsun, ne de çok müthişsin böyle. Bazen insanlar karşısında inanılmaz bir hayretler içine düşmüyor değilim açıkçası, maşallah suphanallah diyorum…
Trajikomik amansız bir bilgimiz var ama sorsan dünyaya neden geldin diye dudak büker sessizliğe bürünürüz. Hani çok ve her şeyi biliyordun? Aslında bakacak olursak dünya üzerinde bildiğimizi zannettiğimiz şeyleri bile bilmiyoruz aslında. Kalıplaşmış yargılarla yaşıyor, kendimize ait düşünce şekilleri oluşturamıyoruz. Oturup sadece birkaç dakika bu dünyadaki amacımızı, var olma sebebimizi düşünsek, mantıklı sonuca ulaşırız. Edindiğimiz meslekler, aldığımız sonu bitmeyen eğitimler ve dünya da yaşadığımız müddetçe biriktirdiğimiz aslında her şeyin sonu bir yere çıkıyor. Düşünelim!
Aslında bir şey bildiğimiz yok. Kâinat üzerinde olanlardan, olmaya başlayanlardan ve son bulanlardan hiçbir bilgimiz yok. Bazı insanlar bu nedense bu varoluş teorisini merakta etmiyor açıkçası. Küçük dağları yaratan bay mükemmel ve bayan mükemmeller sadece kibrine, dünyadaki maddi unsurlara odaklandığı için, akli selim bir şekilde düşünüp neden-sonuç ilişkisine ulaşamıyor. Merve bugün şu kıyafeti almış bak desem, meraktan çatlar, o kıyafeti görmeden gözümüze uyku girmez ama iş var, olma sorumuna gelince merakımız kayboluveriyor.
Fani hayattayız dostlar, bizde birer faniyiz. Henüz zaman varken ucundan tutalım dünyanın. Eteğimizdeki dünyevi malları silkeleyelim, bırakalım bir kenara. Kimse eteğimde beş ev, iki araba, yüz dönüm bağım bahçem var demesin. Sultan Süleyman’a kalmayan dünya size mi kalacak. Henüz kundaktaki bebeğini kaybeden peygamberden neyin eksik, neyin fazla senin.
Haydi, uyan artık, gaflet uykusu bu dostum inan bana on saat uyusan da dinlenmeyecek vücudun. Yalnızca ruhundaki fazlalıklardan kurtulunca dinecek seslerin. Kimse duymaz senin ruhundaki çığlıkları senden başka. Herkes gurbettir sana, yalnız ve yalnız sen kendine memleketsin unutma. Başını kaldır artık etrafında olan bitenlere bak. Bak saniyeler önce aldığın nefes bile geçti gitti. Geçip gitmeyecek olan yoktur bu dünyada. Şairin, ben giderim bedenim gider, dostlar beni güzel hatırlasın dediği yerdeyiz. Kendini bil, haddini bil… Ama her şeyi bilmiş masalını uydurma artık.