Evet sevgili okurlar ; Tarihin içinden hiç bilinmeyen yüzü Osmanlı’nın ilk seri katili Hrisantos’u anlatacağım sizlere.
Dikkat çekici olmasının nedeni bu kadar kısa bir hayatta, bu kadar öfke dolu olmasıdır.
Ve Osmanlı başkentinin 1919’da başındaki bela İşgal kuvvetleri ve çeteleşmeyle uğraşan, asayişi sağlamaya çalışan, güvenlik teşkilatının en zor günleriydi…
“İstanbul’un işgal yıllarında, polis müdüriyetine mektuplar göndererek, “hepinizin kanını içeceğim” diye korku salan Hrisantos, 13’ü polis olmak üzere, toplamda 21 cana kıymış ilk seri katil.
Öldürüldüğünde 23 yaşındadır. Hrisantos’un, 26 Eylül 1914 tarihli ve 4741 sayılı sabıka fişinde şunlar yazılıdır:
Hristo veled-i ahilya,
Doğum yeri: İstanbul
Doğum tarihi: 1314 (1898)
Tabiyeti: Osmanlı
Mezhebi: Rum
Sanatı: Terzi çıraklığı
Gerçek adı Hiristo Anastadiyadis Ahilya olan Hrisantos, Osmanlı Emniyeti’nin sabıka kayıtlarına geçtiğinde, daha 16 yaşındadır.
İstanbul’un mütareke seneleri hayli sıkıntılıdır. İngiliz karakolları, takibatlar, işbirlikçiler, jurnalciler, işkenceciler derken sokaklarda da İtilaf güçlerinin gölgesinde gezinen külhaniler, kopuklar türemiş, şehri kasıp kavurmaktadır.
Daha sonraları, Galata, Tatavla’yı (Kurtuluş), Dolapdere ve Beyoğlu’nu haraca kesmiştir. Meşhur, “boğazkesen cinayeti (Hrisantos Çetesi, ilk cinayetini Boğazkesen’de muhallebicilik yapan Recep Usta adlı birini öldürerek gerçekleştirmiştir. Süt almak bahanesiyle bir gün 11, sabahın erken saatlerinde Recep Usta’nın Boğazkesen’deki muhallebici dükkânına giren Hrisantos, Fantoma Mehmet ve Makarnacı Niko ellerindeki demir parçaları ve kamalarla 65 yaşındaki Recep Usta’yı hunharca katletmişler ve dükkândaki bir çekmecede duran paraları da alarak kaçmışlardı.)”’nin katillerinden biridir.
Savaş yıllarında müttefik devletler tarafından ele geçirilemeyen İstanbul şehri Mondros Ateşkes Antlaşması’nden sonra Müttefik donanmalarının limanlara demirlemesiyle beraber fiilen işgal altına girecek, şehirdeki Türk güvenlik kuvvetleri ise 15 Mart 1920’de kanlı bir şekilde bastırılarak ele geçirilecektir.
Şehirde özellikle müttefik kuvvet askerleri ve bunlarla işbirliği içinde olan yabancılarla Türkler hakimiyeti ele almış, yenik Türk halkına her türlü eziyet yapılmaktaydı. Bu durumun yansımalarından bir tanesi de özellikle Türklere saldırarak geçimini sağlayan çeteler ve kabadayılar türemesiydi.
Bunların arasında en kötü şöhretlilerden bir tanesi de Rum Hrisantos idi. Bu kişi müttefik silahlı kuvvetlerince de korunmakta ve Türk polis teşkilatı tarafından takip edilse de yakalanamamaktaydı.
Kendisini takiple görevli çok sayıda polis memurunu öldürmüştü . İstanbul emniyetinin başına bela olan bu katili öldüren ise, 1955 senesinde 59 yaşındayken vefat eden, emniyet amiri Muharrem Alkor‘dur. Muharrem Alkor, ünlü sinema ve dizi oyuncusu Selda Alkor‘un da babasıdır.
Hrisantos’un öldürülmesi, Türk Polis teşkilatının tarihinde ayrı bir yer tutmaktadır. Nice Hrisantoslar gördü tarih boyu polis teşkilatımız; ama hepsinin hakkından geldi ve şehadete ulaşan arkadaşlarının intikamlarını aldı.. Muharrem Alkor’un Hrisantos’u vurduğu silah bugün hâlâ polis müzesinde sergilenmektedir.
İşgal yıllarında İstanbul’u kana bulayan Hrisantos’un hayatı daha sonra kaleme alınan çeşitli romanların yanı sıra Türk sinemasında İstanbul Kan Ağlarken (1952) ve Üç Namus Bekçisi (1969) adlı iki ayrı filme de konu olmuştur.